Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, zaman zaman gazetecilik dersi vermeyi çok sever. Kendi gazetesinde uygulandığına pek şahit olmadığım -bu köşede sık sık değindiğim üzere- söz konusu derslerin bu haftaki konusu internet gazetecileriydi. Dumanlı, genellikle evde çalıştıkları için “pijamalı gazeteciler” diye adlandırılan bu tip gazetecilere dostça bir uyarıda bulunmuş bu hafta. Pornografiye bulaştıklarından, hakaret […]
Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, zaman zaman gazetecilik dersi vermeyi çok sever. Kendi gazetesinde uygulandığına pek şahit olmadığım -bu köşede sık sık değindiğim üzere- söz konusu derslerin bu haftaki konusu internet gazetecileriydi. Dumanlı, genellikle evde çalıştıkları için “pijamalı gazeteciler” diye adlandırılan bu tip gazetecilere dostça bir uyarıda bulunmuş bu hafta. Pornografiye bulaştıklarından, hakaret ve iftira dolu haber ve yazıları yorum diye yazdıklarından, kara propaganda yaptıklarından, işlerini ciddiye almadıklarından dem vurmuş. Son dönemde polis ablukası altına alındıklarından mıdır bilinmez, sözlük yazarlarını bile internet gazetecisi saflarına sokup eleştirmekten geri durmamış. Dumanlı’ya da hak vermek lazım elbette. Bunca gazeteci tutuklu olunca, polisle fikirleri yüzünden başı derde giren sözlükçülerin de gazeteci olabileceğini bir düşünmüyor değil insan. İnanması güç ama yazının sonlarında Ekrem Dumanlı mizah yeteneğinin zirvesine çıkarak “pijama giydiniz diye hep uyurgezer mi dolaşmak zorundasınız” diye espri bile yapmış. Bence Ekrem Dumanlı’nın köşesinde görülmüş ilk espri olarak kayıtlara geçmeli, Dumanlı’nın gazetecilikten sonra mizah yazarlığının da duayeni olabileceğinin ilk işareti olarak görülmelidir.
Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın ilgisini çekebilecek başka bir gazeteci tipinden söz etmek istiyorum. Belki onlara da dostça bir uyarı yapar diye düşünüyorum. Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde, Ekrem Dumanlı gibi bir gazetecilik duayeninin dostça uyarılarından kimse mahrum kalmak istemez nitekim.
Geçen pazar ne oldu?
Geçen pazar Şişli’de Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklu vekillerin tahliye edilmemesini protesto eden bir eylem vardı. Eyleme milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel, Sebahat Tuncel ve Sırrı Süreyya Önder de katıldı. Polis ve milletvekilleri arasında yürüme pazarlığı yapıldı ve milletvekilleri yürüyüş iznini alamadı. Bunun üzerine yürüyüşü iptal ederek dağılma anonsunu yaparlarken, polis kalabalığa gaz bombalarıyla müdahale etti. Konuyla ilgili Sırrı Süreyya Önder’in açıklamasını bir video internette dolaşıma çıktı ve birçok insan gerçeği, basından değil bu videodan öğrendi.
Üniformalı gazetecilik nasıl olur?
Peki pijamalı gazetecileri dostça uyaran Dumanlı’nın yönettiği Zaman gazetesi bu haberi nasıl verdi? Bir kere “YSK’yı protesto için işyerlerine saldırdılar” üst başlığıyla verdi, haber metninde ise uyarıları dikkate almadan yürümeye çalıştıklarını iddia etti, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı’nın açıklamalarından yola çıkarak, “bağımsız milletvekillerinin topluluğu provoke ettikleri” iddiasını da haber metnine yedirdi. Peki yaşanan neydi? Milletvekilleri yürüyüş yapmadan dağılma anonsunu yaparken polisin gaz bombasıyla müdahele etmesiydi. Evet internet gazetecileri pijamalı olabilir ama bu işin gerçekten nasıl olduğunu gösteren videoyu yayınlayıp dezenforme haberleri pekâlâ çürütebildiler. Hal böyleyken, insan sadece Emniyet Müdür Yardımcısı açıklamasına dayanarak yapılan polis üniformalı gazeteciliği değil, konunun videosunu bir tıklama mesafesi uzağına koyan -her ne kadar pijamalı diye küçümsenseler de- internet gazeteciliğini tercih ediyor. Ekrem Dumanlı’dan kendi gazetesine de dostça tavsiyeler yaparak bu manipülasyonu düzeltmesini bekliyor.
Meraklısı için diğer gazetecilik tipleri
belki başka bir yazının konusu ama pjiamalı ve üniformalı gazeteciliklere ilave olarak, isimlendirirken başbakan’ın danışmanlarıyla toplantısının meşhur fotoğrafından ilham aldığım “ceketinin önü ilikli gazetecilik” var. İktidara soru sormayı unutup el pençe divan duran gazeteciler bu grupta. Ece Temelkuran’ın geçen cumartesi günkü yazısındaki “kuş yavruları gibi muktedirin ağzına koyacağı lafları gagası açık bekleyen basın” cümlesinden esinlenerek isimlendirdiğim “mama önlüklü gazetecilik” de var. Bu da servis edilen haberleri en ufak bir şüphe duymadan olduğu gibi yayınlayan gazetecileri tarifliyor. Söylediğim gibi tüm bunları başka bir yazının konusu yaparız. Önce Ekrem Dumanlı şu “üniformalı gazetecileri” de bir dostça uyarsın da, sonrası gelir. Bu arada bu yazıyı yazarken sırf Dumanlı’ya saygımdan pijamalarımı çıkarıp takım elbisemi giydiğimi belirtir, -takım elbiseyle yazı yazmak benim için biraz zor olduğundan- yaşanan gecikme için editör ve sayfa sekreteri arkadaşlarımdan özür dilerim.