Metin hoca öldü. AKP’nin mitingi için Hopa’ya giden Başbakan’ı protesto edenlere saldırdılar. Emekli öğretmen Metin Lokumcu, polis gazı ve darbeleri sonucu öldü. Mitingde Metin hocadan hiç bahsetmedi Erdoğan. “Hopa’ya eşkıya inmiş” dedi geçti. 79 yıllık ömrünü yoksullukla, faşizmle, gericilikle mücadele etmeye adamış bir örgütü; Halkevlerini doğrudan hedef gösterdi. Erdoğan ayrıldıktan sonra ilçe adeta ablukaya, onlarca […]
Metin hoca öldü.
AKP’nin mitingi için Hopa’ya giden Başbakan’ı protesto edenlere saldırdılar. Emekli öğretmen Metin Lokumcu, polis gazı ve darbeleri sonucu öldü.
Mitingde Metin hocadan hiç bahsetmedi Erdoğan. “Hopa’ya eşkıya inmiş” dedi geçti. 79 yıllık ömrünü yoksullukla, faşizmle, gericilikle mücadele etmeye adamış bir örgütü; Halkevlerini doğrudan hedef gösterdi. Erdoğan ayrıldıktan sonra ilçe adeta ablukaya, onlarca kişi de gözaltına alındı.
Hopa’dan Trabzon’a giden Erdoğan, burada “Tarihimizde 3 dönüm noktası var” diyerek Türklerin Anadolu’ya girişi diye bilinen 1071’i, İstanbul’un Osmanlıların eline geçtiği 1453’ü ve Trabzon’un Osmanlı toprağı olduğu 1461’i saydı. Bazı Osmanlı padişahlarının isimlerini sıralayarak Trabzon’un öneminden bahsetti.
Gözleri projelerden kamaşmış Erdoğan, “Kanalİstanbul” için de “Benim dedem (Abdülmecid) istedi” demişti.
Gizlemiyor artık saltanat arzusunu. Bu arzu, sermaye sınıfının emir eri ve ABD’nin bölgedeki baş müttefiki olan bir iktidarla, günümüzde faşizm haline geliyor. “Faşizm nedir?” sorusunun yanıtını uzun uzun tartışmanın zamanı değil. Gözlerimizi açıp olan bitene bakarsak faşizmin ne olduğu çıkar ortaya. Görmekte zorlanana bir örnek; Metin hocanın ölümü faşizmdir. “Bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereğini duymuyorum kalp krizi sonucu ölmüş” diyen de faşisttir.
Metin hocanın ölümünü Ankara’da protesto etmek için AKP il binasına siyah çelenk bırakmak isteyenlere saldırdı polis. Bütün Kızılay bembeyaz gaz bulutlarına boğuldu. Burada da onlarca kişi gözaltına alındı. Ankara Barosu Başkanı’nın söylediğine göre gözaltına alınanlara işkence edildi. Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş, sokağın ortasında cop darbeleriyle yere düştü ve linç edilmek istendi. Kemikleri kırıldı, acil ameliyata alındı. Faşizm, Aktaş’ın kırık kemikleridir.
“Olur böyle şeyler” diyecek günleri çoktan geride bıraktı memleket. Yaşanan faşizmdir. Hem de öyle örtülü mörtülü değil, açıktan. 12 Eylül işkencehanelerinden, cezaevlerinden geçmiş bir ağabeyimden aktarıyorum: “12 Eylül döneminde bile böyle yapamazlardı.”
Nedir faşizm? Gizli kasettir, gemiciktir, “ananı da al git”tir, Tekel işçilerine yapılandır faşizm. “Senin oğlun da işsiz kalsın”dır, “bitaraf olan bertaraf olur” demektir. Faşizm, parasız eğitim isteyen öğrencilerin 14 aydır cezaevinde olmasıdır. 30 Mart anmasına katılanların 10 ay hapse mahkûm edilmesidir. Paralı sağlık, güvencesizlik, yok sayma ve asimilasyondur. Yaşam kaynağı derelerin satılması, doğanın ranta kurban edilmesidir.
Konuşmaktan bile korkmaktır faşizm. Korkmuyor musunuz?
Faşizm, Sivas katliamını 18 yıldır sırasıyla Alevilerin, hassas vatandaşların, solcuların, Ergenekoncuların, PKK’lilerin yapması ama örgütlü gericilerle sivil faşistlere bir türlü sıra gelmemesidir.
Haberlerin Metin hoca için “kalbi durdu” demesidir faşizm.
12 Haziran’da işte böyle bir ülkede seçim olacak. Seçeneklerden en az biri de faşizm.
Kahrolsun.