Bütün yiğitler meydanı doldurdu. Önce CHP, sonra AKP. Milyonlar yarıştırdılar. Ah Kazlıçeşme! Tam 30 yıl önceyi hatırlar mısın? Ne ıssızdı sokakların. O gün ne 27 yaşındaki Recep Tayyip Erdoğan oralardaydı, ne 33’ünde bir gencecik Kemal Kılıçdaroğlu. Kenan Evren‘in emir komutasında darbe ordusu halkına karşı hükmen zafer kazanmış, memleket bilfiil sıkıyönetim, bilfiil cunta, bilfiil darbe, bilfiil […]
Bütün yiğitler meydanı doldurdu.
Önce CHP, sonra AKP. Milyonlar yarıştırdılar.
Ah Kazlıçeşme!
Tam 30 yıl önceyi hatırlar mısın?
Ne ıssızdı sokakların.
O gün ne 27 yaşındaki Recep Tayyip Erdoğan oralardaydı, ne 33’ünde bir gencecik Kemal Kılıçdaroğlu.
Kenan Evren‘in emir komutasında darbe ordusu halkına karşı hükmen zafer kazanmış, memleket bilfiil sıkıyönetim, bilfiil cunta, bilfiil darbe, bilfiil işgal olmuştu.
Ya tabii, “anarşi” önlenmişti!
Demirel‘in tarihteki birkaç (kısmi) doğru sözünden biriyle, “11 Eylül’de akan kan 12 Eylül’de nasıl durmuştu!”
Ah Kazlıçeşme!
Bir Kenan, üstünde üniforma, omzunda sırma, önünde millete talimatlar, bir cebinde Atatürkçülük, bir cebinde Türk-İslam sentezi; arkasında ABD, CIA; elin altında “Gladio, kontgerilla, Özel Harp”; dilin altında “ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel, insani, hukuki sıkıyönetim”; belin altında işkence, idam sehpası…
Memurun, köylünün, işçinin, öğrencinin, hocanın, Türklerin de Kürtlerin de, milyonların insanlık hakkının gaspı…
Kendini esir veren bir milletin utanç verici, tarihten silinemeyecek teslimiyeti ve kara desteğiyle sokakları, meydanları boşaltmış, cezaevi doldurmaktaydı.
Bir Kenan’ın boşalttığı sokakların arkalarında, gölgeler arasında ne Recep Bey vardı, ne Kemal Bey…
Ama onca teslim ol çağrısına, onca teslimiyet furyasına, onca yurtdışına kaçış mecburiyeti veya imkanına, onca yılgınlığa rağmen, daha 30’una gelmemiş bir başka Kenan, boyun eğmek istememiş; atölye atölye, hane hane bildiği, işçi işçi birlikte mücadele ettiği Kazlıçeşme, Zeytinburnu, Yedikule civarında yürek yürek yüreklendirmeye koşturmaktaydı.
Biri, “Milletin ordusu” ile CIA ve IMF’nin gücüyle hükümdar, “evrenin hakimi” Kenan…
Diğeri, halkın çocuğu, halkın mücadele azmi, halkının yüzde 90 gönüllü teslimiyetine rağmen yüreğindeki inadı teslim etmeyen, gözünü budaktan sakınmayan Kenan!
Kenan Budak, onca genç yılını Kazlıçeşme deri işçilerinin derilerinin yüzülmesine karşı örgütlenmeye adamış bir işçi sendikacıydı.
Ağa değil; kimine ağbi, kimine kardeş, kimine yoldaş!
Hani Demirel‘in en doğru sözü bile hep yarı doğru ya…
İşte “12 Eylül’de kesilen kan” da aslında öyle.
Elbet, darbenin yolunu hazırlayan suikastlar, cinayetler, katliamlar sona erivermişti ama…
Diyarbakır işkencesi tam gaz, idam sehpaları tam tekmil, infazlar tam teşekküllüydü.
İşte Komutan Kenan‘ın komutasındaki emniyet güçleri de, darbe Türkiye’sinin, darbe Kazlıçeşmesi’nin 25 Temmuz 1981’inde, Yedikule civarı, 29 yaşındaki işçi sendikacı Kenan‘ı sırtından vurdu.
Ondan birkaç yıl önce, sendikacılık yapan bir üniversite öğrencisiyken tanıştığım, benden sadece 5 yaş büyük bir inatçı, mücadeleciydi.
Recep ve Kemal beyler de dahil, bugün CHP veya AKP ile Kazlıçeşme’yi milyon milyon dolduranlardan yaşı münasiplerin çoğunun, hepimizin sindirildiği, sindiği, ya bedeninin ya ruhunun rehin alındığı, milletin yüzde 90 gönüllü teslim olduğu bir darbe ülkesinde, boyun eğmek istememenin bedelini arkadan kalleşçe vurarak ödetmişlerdi.
Kazlıçeşme!
Üst üste “muhafazakâr demokrat” veya “sosyal demokrat” milyonlar toplandığında… Meydanda, ah, başta liderler, herkes yiğit kesildiğinde…
Kazlıçeşme’de köleliğe karşı hayatını vermiş bir Kenan Budak’ın mertliği, yiğitliği keşke hatırından, hatırandan fışkırsaydı.
Şimdi milyonların meydanda toplaşıp bağırmasını hayranlıkla izliyorum…
Lakin, esas yürekten selamı, arka sokakta tek başına kalsa da, “Kenan’ın darbesi” karşısında dikilen, diklenen ve darbe tetikçilerince katledilen Kenan Budak’a yolluyorum!
Milyonların suç ortaklığı marifetiyle öldürülmese, bugün daha 60’ına varmıştı.
Başbakan’dan iki yaş büyük, ana muhalefet liderinden dört yaş daha genç!
Kenan Evren, onunkinin üç katından fazla bir ömür idrak etti!
Peki, biz neyi idrak edebildik!