Başbakan Erdoğan, 12 Haziran seçimlerine beş hafta kala İstanbul için düşündüğü “çılgın proje”yi açıkladı. “Kanal İstanbul” adlı proje Karadeniz’le Marmara arasında 150 metre genişliğinde 45 kilometre uzunluğunda bir kanal açılmasını öngörüyor. Böylece Boğaz’ın Avrupa yakası, ikinci bir su yoluyla adaya dönüşecek. İstanbul üçe bölünmüş olacak. Çatalca’dan Silivri’ye yeni bir gelişme havzası açılacak. Havaalanı, köprüler, yollar, […]
Başbakan Erdoğan, 12 Haziran seçimlerine beş hafta kala İstanbul için düşündüğü “çılgın proje”yi açıkladı.
“Kanal İstanbul” adlı proje Karadeniz’le Marmara arasında 150 metre genişliğinde 45 kilometre uzunluğunda bir kanal açılmasını öngörüyor. Böylece Boğaz’ın Avrupa yakası, ikinci bir su yoluyla adaya dönüşecek. İstanbul üçe bölünmüş olacak. Çatalca’dan Silivri’ye yeni bir gelişme havzası açılacak. Havaalanı, köprüler, yollar, uydu kentler inşa edilecek.
Cumhuriyet’in 100. yıldönümüne yetiştirilmesi planlanan projenin maliyetinin 10 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor.
Erdoğan projesini 27 Nisan’da açıkladı.
27 Nisan 2007, siyasi tarihimize “e-muhtıra” olarak geçen Genelkurmay bildirisinin internete konulduğu geceyi anlatıyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün adaylığına karşı ordunun aldığı tutum, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı ve Yaşar Büyükanıt’ın “e -muhtırası”yla Meclis’i erken seçime gitmeye zorlamıştı. Ancak o baskı ters tepti, AKP oylarını yüzde 47’ye yükseltti ve Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildi.
Dört yıl sonra Ergenekon ve Balyoz davası gibi “müdahale süreçlerini” önleyen soruşturmaların da etkisiyle ordu kışlasına çekilmiş durumda. Türkiye 28 Şubat sürecinden bu yana ilk kez ekonomik ve siyasi krizlerin “olağanüstü” koşullarından uzak, normal bir seçim atmosferi yaşıyor. İktidar da muhalefet de 12 Haziran seçimlerine Türkiye’yi daha iyi yönetme iddiası ve “projeleri”yle giriyorlar.
AKP açısından 8 yıllık iktidarın toplumun önemli bir kesiminde yol açtığı mutsuzluğun yıpratıcı etkisi handikap. İşsizlik, yoksulluk, adaletsiz gelir dağılımı, bölgesel ve kentsel uçurumlar, AKP döneminde ortaya çıkan varlıklı yeni sınıflar. Buna karşılık varoşlarla gevşeyen bağlar, sandığa olumsuz yansıyacak. Muhalefet ise her şeyi eleştirmenin ötesinde Türkiye’yi kuşatan iç ve dış sorunlar karşısında topluma güven verebilecek mi? Alternatif politikalar sunabilecek mi? Kürt sorunu ve yeni Anayasa başta demokratik çözümler önerebilecek mi?
Başbakan Erdoğan, siyasette hayli deneyim kazanmış bir lider.
12 Haziran’a az bir süre kala kampanyayı “bıçak gibi” ortadan bölüyor.
Gündeme “Kanal İstanbul” projesini attı.
Beklendiği gibi mimarlardan siyasetçilere, çaycıdan simitçiye, tarihçiden çevrecilere, diplomatlara kadar yediden yetmişe herkes “İstanbul’un geleceğini” konuşacak.
Ecevit’ten Kanuni’ye asırlar boyu kurulmuş hayaller canlandırılacak.
Boğazlardan tanker geçişine, “Kanal İstanbul”un Panama olup olmayacağına, Montrö Sözleşmesi’nin geleceğine, hatta ABD’nin bu kanal sayesinde Karadeniz’e çıkış yasağını deleceğine ilişkin “komplo” teorileri dahil pek çok şeyi konuşacağız.
Bir seçim de böyle geçecek!
Tayyip Bey bu işi biliyor.
“Çılgın Projesi”yle gündemi belirledi.
Muhalefeti peşine taktı. Bugünü değil geleceği tartıştırıyor!