İyi niyetlilerdi, belki başka bir Türkiye için uğraşıyorlardı fakat siyasi reklam tarihimizin en garip sloganı üzerine, referandumdan altı ay sonra söz alınabilir artık. Hani velev ki Veli Küçük ile birlikte aynı örgütte Nedim ve Ahmet darbe ‘yapmaya kalkıştı’, içeri tıkıldılar; olmaz ya, gerçek bu diyelim. Fakat darbenin kralını (!), bilumum faşiste örnek olanını ‘yapan’ biri […]
İyi niyetlilerdi, belki başka bir Türkiye için uğraşıyorlardı fakat siyasi reklam tarihimizin en garip sloganı üzerine, referandumdan altı ay sonra söz alınabilir artık. Hani velev ki Veli Küçük ile birlikte aynı örgütte Nedim ve Ahmet darbe ‘yapmaya kalkıştı’, içeri tıkıldılar; olmaz ya, gerçek bu diyelim. Fakat darbenin kralını (!), bilumum faşiste örnek olanını ‘yapan’ biri var! O ne olacak? Yetmez ama o hapse atılacak diye 13 Eylül tarihinde mahkemelere koşanların gazı alındı mı acaba?
Yetmez ama herkesin darbesi kendine mi? Yetmez ama darbe yapacak birinin planlarını bilgisayarın Word dosyası olarak kaydetmiş olacağını sanmak, nasıl bir şey? Üstelik gizli iş çevireceksen, hakkında o işi çevirdiğin kişinin adını, dosya adı olarak kim kullanır?
Otuz sene önce “turşu kurmak mı daha kolay, darbe yapmak mı” diye sorana: “Darbe! Çünkü işe yaramaz boktan iki üç hıyarla darbe yapılır, turşu zor iştir, maharet ister” diye espri yapan öğretmen senelerce yatar. Buna benziyor olanlar. Fakat yıl 2011 değil mi? Yetmez ama ileri demokrasi!
Yetmez ama ucube! Yetmez ama metro vb. yaparken yollarına çıkıp da liberal hırslarını okşamamıza mani olan ‘arkolojik’ boktan şeyler. Yetmez ama one minute. Yetmez ama ölüp giden silikozis işçileri. Yetmez ama torba yasa! Yetmez ama başbakanının sosyalistleri! Hani bir zamanlar, “tanırız iyi adamdır” diye bürokrat savunmuşlardı canlarım, iyi mi! Yetmez ama muhalefete muhalif olmak için desteklediler ezenleri… Birine Fethullahçı diyeni hemen ayrımcı ilan eden özgürlükçü! Sana benzemeyeni ulusalcı, laikçi, Kemalist, darbeci, militarist, İslamofobik, ilan eden be hey; ne oldun şimdi? Niye sesin az çıkıyor? Yetmez mi; evet mi! Ne diyordu Walter Benjamin, “Galiple duygudaşlık, daima hükmedenlerin işine yarar.”
Yetmez ama müteahhit. Yetmez ama mücahit: Hani ölünce badem gözlü oldu da son bilmem kaç yıldır neden hiç iktidara gelemedi rahmetli diye sorma özgürlüğü… Yetmez ama dikta. Yetmez ama sivil. Yetmez ama kontrgerilla. Yetmez ama “beni de gecenin birinde almışlardı” diyen çamur köşe yazarı. Yetmez ama katil yancısı demokrat. Yetmez ama Demirel, Çiller. Yetmez ama intihar eden öğretmen adayı. Yetmez ama tayini çıkmadı diye intihar eden…
Yetmez ama kadınlara pozitif ayrımcılık diyenin, her gün en az bir kadının şiddete uğradığı ülkede, 8 Mart’ta, şiddet abartılıyor diye demeç vermesi… Yetmez ama, mesela memleketin en yakıcı sorununu ikna odaları sanan, sadece türbandan bahsedince özgürlükçü olduğunu düşünen, eline silah alıp fotoğraflarda boy gösteren cicili bicili liberal Müslüman çocuklar. Yetmez ama Evren’in avukatı AKP’li Ahmet İyimaya.
Yetmez ama Rasim Ozan. Yetmez ama Yıldıray. Yetmez ama aniden mevzulara dahil olan Nagehan. Yetmez ama sınıf bilinci. Yetmez ama, Twitter’da, “38 takipçinle kimi temsil ediyorsun” diye sanal ortama da sıçrayan Nazlı Hanım! Benim an itibariyle 1.369 takipçim var, ne dersin Ilıcak, yeter mi? Yetmez ama jöleli.
Tabii ki kötüydü 28 Şubat, onaylanamaz; fakat 12 Eylül’ü anmadan “ah 28 Şubat’ta ne acılar çektik” martavalı! Hücrede, babasından evladına tecavüz etmesi istenmişken, insanlar halen hiçbir şeyi unutamamışken, zindanlar taş mektebe dönmüşken, ağababaların ithal ettiği ilaçlar düzenli bir yok etme planıyla devrimcilerin üzerinde denenirken, insanlara coplar sokulup tanımadıkları, bilmedikleri kişileri ihbar etmeleri, işlemedikleri suçları üstlenmeleri istenirken bunları anmaksızın, acılara zerre saygı duymadan, iktidarın verdiği şımarıklıkla 28 Şubat, 28 Şubat diye inleyenler…
Yetmez ama psikolojik harekat, yetmez ama mühimmat, yetmez ama insanları yazacağı kitaptan dolayı suçlamak. Yetmez ama yoksulluğu konuşmamak. Yetmez ama mazluma bakarken din, millet, dil ayırmak. Gel Jean François Lyotard: “Medyanın masasında çok yemek yiyorlar, iktidarın gücünün gölgelerinde dans ediyorlar. … İktidarla hiçbir zaman, hiçbir koşulda -o en büyük anlatılar toplamıyla, o şiddetin en büyük makamıyla- en yüce görünen amaçlar için bile bir işbirliği, bir yakınlık tesis edilemez. Entelektüel her zaman küçük anlatılarıyla saldırır, iktidarın araçlarıyla iktidara karşıt gibi görünen bir mevziiyi korumaya ve ilerletmeye çalışmaz…”
Yetmez ama Hüseyin Üzmez tahliyesi! Hani Nâzım’ın “Önce Alaman oldu sonra Amerikan / Ona göre her devirde, her zaman / Satılacak bir gazeteydi Vatan” dizelerinde andığı gazeteci Ahmet Emin Yalman’ı, üstadı ırkçı Necip Fazıl’ın yazılarıyla gaza gelip vurmaya yeltenen, yaralayıp hapis yatan liseli genç Üzmez!
Yetmez ama görüyorsunuz işte: Türkiye’nin has ‘çocuk’ları Mahir, Deniz, İbo ve ötekiler olmamıştır hiç. Samasttır bu ülkenin çocuğu, Üzmezdir. Bu işler ne yazık ki hep böyledir!