Ergenekon davasının gazetecilere yoğunlaşması Ankara’yı zorda bırakmıştı. Öz’ün uzaklaştırılması neyi değiştirecek? Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık 3 Mart günü gözaltına alındı; 6 Mart’ta da Ergenekon davasıyla bağlantılı olarak tutuklandılar. Meslek hayatlarında Ergenekon ve gölgelerde duran başka yapıları araştırıp açığa çıkarmış bu iki gazetecinin Ergenekon ilişkisiyle suçlanması işlerin zıvanadan çıkmaya başladığının işareti oldu. Uzun süredir […]
Ergenekon davasının gazetecilere yoğunlaşması Ankara’yı zorda bırakmıştı. Öz’ün uzaklaştırılması neyi değiştirecek?
Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık 3 Mart günü gözaltına alındı; 6 Mart’ta da Ergenekon davasıyla bağlantılı olarak tutuklandılar. Meslek hayatlarında Ergenekon ve gölgelerde duran başka yapıları araştırıp açığa çıkarmış bu iki gazetecinin Ergenekon ilişkisiyle suçlanması işlerin zıvanadan çıkmaya başladığının işareti oldu.
Uzun süredir üzerine ölü toprağı serpilmiş gazeteci milleti tepkisini sokağa dökülerek verdi. Yurtdışındaki bütün ciddi gazetecilik örgütleri Ankara’ya tepki yağdırdı. ABD yönetimi, AB yönetimi ve Avrupa Parlamentosu gecikerek de olsa Türkiye’de basın özgürlüğünün durumundan endişe beyan etti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘Gazetecilikten yargılanmıyorlar ki’ demesi; Türk medyasında zaten Başbakan ne derse keramet bulmaya hazır bir avuç meslektaş dışında kimseyi ikna edemedi.
‘Yapmıştır bir yanlış’ korosundaki ilk aykırı ses Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan geldi doğrusu. Sonra Erdoğan’ın -tam da CHP heyeti ziyareti ertesinde- önleyici hamle niyetine gönderdiği Devlet Bakanı Egemen Bağış’tan Vaşington ve Brüksel izlenimleri geldi. AK Parti icraatını desteklemekte şimdiye kadar tereddüt göstermemiş kesimler dahi basına yönelik baskılardan söz ediyordu. Nitekim CHP dış politika heyetinin Vaşington temasları, biraz da hükümetin basına yönelik tutumu nedeniyle tahminlerden iyi geçti.
O arada, artık hata ayağa dolaştı mı ne demek lazım, 24 Mart’ta, tam hükümetin Libya’ya NATO operasyonu için Meclis’ten izin aldığı gün, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün talimatıyla polisler Radikal’e geldiler. Radikal’in kıdemli muhabiri Ertuğrul Mavioğlu bir TV programında Ahmet Şık’ın yayımlama hazırlığında olduğu ‘İmamın Ordusu’ kitabının bir taslağını da okuması için kendisine gönderdiğini söylemişti. Şık’ın bu kitapta polis başta olmak üzere devlet yapısındaki Fethullah Gülen hareketi taraftarlarını yazdığı varsayılıyordu; gözaltına alınırken “Dokunan yanıyor” diye bağırmıştı.
Öz’ün isteği üzerine polisler bir gece önce de Şık’ın kitap taslağını teslim ettiği İthaki Yayınevi’ne de gitmiş, taslağı almakla yetinmeyip, bilgisayardaki kaydını ve izini de silmişlerdi. Aynısını Radikal’de, Yayın Yönetmenimiz Eyüp Can Sağlık ve avukatlarımızın gözleri önünde Mavioğlu’nun bilgisayarında da yaptılar. Basılmamış kitap toplatıldığı gibi, basılmasının önüne geçilmek için kara ütopya romanlarında örneği görülecek türden düşünce polisliği yapılıyordu. Tepkiler büyüdü ve toplum katmanlarına yayıldı.
Örneğin 28 Mart gecesi Yeşilçam sinema ödülünü kazanan ‘Çoğunluk’ filminin yapımcısı Sevil Demirci, ödül konuşmasında, iki bakan, Egemen Bağış ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın huzurunda ‘Yayımlanmamış kitapların yasaklandığı zor günlerden’ söz etti ve ödülü iki gazeteciyi anarak aldı. O gün içinde Gülen’in avukatı Orhan Erdemli, basılmamış kitabın yasaklanmasıyla Gülen ve hareketinin ilgisi olmadığını ilan etmişti; hükümeti rahatsız eden bu fiyaskonun faturasının kendisine kesilmesini istemiyordu. 29 Mart sabahı Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Halonen, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün konuğu olarak Çankaya Köşkü’ne çıktı. AB’de hep Türkiye’nin yanında yer almış bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak gelişmelerden endişesini dile getirdi. Aynı gün öğleden sonra Cumhurbaşkanı Gül’den, rahatsızlığını her bakımdan belli eden ‘savcı kitabın reklamını yaptı’ mealindeki açıklama geldi.
Aynı gün, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 12 Eylül’deki halkoylamasının sonucunda ortaya çıkan Atamalar dairesi toplandı. Başında, yeni yargının mimarı Sadullah Ergin’in güvendiği isimlerden İbrahim Okur vardı. Daire, 2 itiraza karşı 5 oyla Zekeriya Öz’ü ‘terfien’ Ergenekon savcılığından uzaklaştırdı; ‘Özel’ yetkilerini aldı. AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ‘Savcının alınması sürece müdahale’ diye bir refleksle itiraz ettiyse de Başbakan Yardımcısı Çiçek, AK Parti cenahına ‘Ayarı verdi’: Hükümet yargının işine karışmıyordu.
Olayların akışı budur. Başsavcılığa asaleten atanan Turhan Çolakkadı, “Öz gitti, Ergenekon bitti demek doğru değil” açıklamasını yaptı. Doğrudur; belki daha sağlıklı bir raya oturacaktır. Ama bu iş, tam da 12 Haziran seçimleri için aday listelerinin açıklanacağı 11 Nisan günü öncesi AK Parti içindeki dengelere dek pek çok alanda sert rüzgârlar estirmeye başladı.
Daha 11 gün var; yeni gelişmeler olabilir; bir kenara yazın derim.