1983’te askere gitmiştim. 12 Eylül’ün taze izleri arasında. (Ben oradayken de, ablam kanserle mücadelesinde yenik düşmüştü.) Hepimizin kafası, yüzü, bıyığı tıraşlıyken ilkin kimse kimin ne olduğunu anlamamıştı. Derken kimin “solcu” kimin “sağcı” olduğu ortaya çıktı. Siz tahmin edin; bir tarafın sayısı anormaldi. O dönem çok sayıda öğretmen ve adayı askere alınmıştı. Sanırım genellikle iki yıllık […]
1983’te askere gitmiştim. 12 Eylül’ün taze izleri arasında. (Ben oradayken de, ablam kanserle mücadelesinde yenik düşmüştü.)
Hepimizin kafası, yüzü, bıyığı tıraşlıyken ilkin kimse kimin ne olduğunu anlamamıştı. Derken kimin “solcu” kimin “sağcı” olduğu ortaya çıktı. Siz tahmin edin; bir tarafın sayısı anormaldi.
O dönem çok sayıda öğretmen ve adayı askere alınmıştı. Sanırım genellikle iki yıllık enstitülerden. Adeta bilinçli olarak, eğitimden ziyade “düşman”a bilenmiş bir öğretmen kadrosu yetiştirilmek istenmiş, Eğitim enstitülerine yığılmış, bir de 12 Eylül askerlik tezgâhından geçirilerek…
Onlara da, yetiştirecekleri çocuklara da yazık edilmişti!
Şimdi farklı bir dönem.
Öğretmen çok daha iyi yetişiyor belki. (Kendini ayrıca nasıl yetiştiriyor, bilemem).
Ama onlara yine kuşak kuşak, kapese mapese, yine çok yazık ediliyor.
Öğretmen açığından bahsedilen ülkede 200 binden fazla öğretmen işsiz bırakılıyor; okullara, özellere, dershanelere, her şeye boyun eğen “üç kuruşluk köle” pazarı şişiriliyor.
Yarı sigorta, yarı maaş, yazın yol verilen mevsimlik amele!
Geleceğe güvensiz insanı çürüterek, çocuklara “gelecek” hazırlanacak sözde.
Yetmiyor; hileli, hurdalı sınavların “dürüstler”i de mağdur ediliyor.
Adilik cezalandırılacağına, adillik ve haysiyet doğranıyor.
Boyun eğdirilen, köleleştirilen, onuru ezilen, adalet duygusu çürütülen, gelecekten umutsuz bir öğretmen nüfusundan nasıl bir çocuk ve genç nüfusu umarsınız!
Bu da sanki bu iktidarın bilinçli öğretmen politikası:
“Bana bir kelime (harf) öğretenin kölesi olurum”dan, “Bir kelime öğretecek olanı köle yaparım”a ne muhafazakâr bir yolculuk!
Mesleki dayanışma
Gazeteciler, epeydir mesleki dayanışmayı unutmuştuk.
Ahmet Şık ile Nedim Şener alınınca, bir nebze “dayanışma sesi” çıktı; tabii herkesçe biraz kendi cephesine çekiştirilerek.
Bize birbirimizi yiyip bitirmek, fişlemek, susturmak, gammazlamak, tuzak hazırlamak, çok konuşurken bile, yanı başında susturulan için susmak daha iyi geliyor!
O yüzden, “dayanışma” görünce, haset ve kıskançlık demeyeyim, gıptayla bakıyorum!
Cemaat ve iktidar dayanışması, misal öyle bir şey.
Bir de, geçen tutuklu general ve emeklilerin komuta kademesince ziyaret edilmesini Başbakan ve hükümet “mesleki dayanışma” takdiriyle karşılamıştı.
Ama Tekel işçileri mesleki dayanışma yapınca kızıyorlar! Ordunun “ast, alt” kadroları da dayanışma yapsa, başta cumhuriyetçim, demokratım, hepsi birden kızacak zaten.
Neyse; ben size “TSK’da dayanışma”nın bir bordrosunu dökeyim.
Mesela bir hava astsubayı. Çoluk, çocuğu bir şekil geçindiriyor. Ama maaşının bir kısmını da şöyle paylaşıyor:
1. TSK Yardımlaşma Vakfı: 30 TL (Bu aydan itibaren Ergenekon ve Balyoz sanık ve tutuklularına da avukatlık yardımı öngörülüyor)
2. Kartal Vakfı: 5 TL (Yüksek maaşlı uçucu personele yardım amaçlı)
3. Kartal Öğrenim Yardım Derneği: 3 TL (Başarılı çocuklara dershane, yüksek öğretim desteği amaçlı; ama bu çocuklar kim, merak ediliyor)
4. Orduevlerine katkı: 1.5 TL
5. Hukuki Yardım Sandığı: 1 TL (Yine o davalar için)
6. Birlik Yardımlaşma Sandığı: 5 TL
7. Birlik İçinde Kendi Birimim Yardım Sandığı: 7 TL
8. Türk Hava Kurumu Üye Aidatı: 5 TL
9. Hava Kuvvetleri Yardımlaşma Sandığı: 59 TL (Bir tek bu sandığa kesilenler emeklilikte geri dönüyor; arada çıkarsanız yanıyor)
Söylendiğine göre mart ve nisanda, bu kesinti ve sandıklara Mehmetçik Vakfı ve TSK Eğitim Vakfı kesintileri de ekleniyor.
Kim demiş, “demokrasi sandıktan ibaret değildir” diye!
Bakın bir bordroda kaç sandık var.
Rakamları birliklerdeki, kuvvetlerdeki, ordudaki muvazzaf sayısıyla çarpıp kabaca toplamlara ulaşabilir, 1 TL’nin bile ayda, son yılda, on yılda kaç bin 1 TL yaptığını hesaplayabilirsiniz.
Maaşı zaten bir, iki bin lira olan bir kişiden ve çoluk çocuğundan ayda 110 liradan fazla. Yılda 1320 mi eder? Kaç kişiden? 200 bin mi?
“Mesleki dayanışma” için kesintilerin esası “gönüllülük”!
“Gönüllü” olmanız ise mecburi!
Birlik ve bölünmez bütünlük içindeki; cumhuriyetçi, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin en güzel yanı bu “dayanışma ruhu”.
Biz Cemiyet aidatını bile ihmal ediyoruz!