O heykel artık sadece barışı değil bir ülkede demokrasinin derecesini de temsil ediyor Bamyan, zamanında ‘İpek Yolu’nun sayılı kentlerinden biriydi. 6. yüzyılda Afganistan’ın ortasındaki Bamyan’ın bir tepenin üzerine 2 Budha heykeli yapıldı. Kabil’in 25 km uzağında 2500 metrelik bir yükseklikteki dağın içine heykeller oyulduğunda tarihler 507 yılını gösteriyordu. Klasik Gandara sanatının izlerini taşıyordu. Çamur, hasır […]
O heykel artık sadece barışı değil bir ülkede demokrasinin derecesini de temsil ediyor
Bamyan, zamanında ‘İpek Yolu’nun sayılı kentlerinden biriydi. 6. yüzyılda Afganistan’ın ortasındaki Bamyan’ın bir tepenin üzerine 2 Budha heykeli yapıldı. Kabil’in 25 km uzağında 2500 metrelik bir yükseklikteki dağın içine heykeller oyulduğunda tarihler 507 yılını gösteriyordu.
Klasik Gandara sanatının izlerini taşıyordu. Çamur, hasır ve alçı karıştırılarak heykeller modellenmişti. Dünyanın en büyük iki heykeli Vayrakona ve Sakyamuni yerden 55 ve 37 metre yükseklikteydiler. Dağın içine oyulan Budha heykelinin etrafındaki birçok Budist manastırında din, felsefe ve Hint sanatları öğretiliyordu. 9. yüzyılda bölgeye İslam seferleri düzenlenmeye başladı. Rahiplerin tepelerdeki inzivaya çekildiği iki dev heykelin etrafındaki mağaralar ve heykeller için bu kötü haberdi.
11. yüzyıldan 1999’a kadar bu Budist heykeller iyi kötü ayakta durabildiler. Taliban geldikten sonra yaptığı ilk iş ‘günah’ diyerek heykellerin yüzünü kazımak olmuştu. Aslında ilk başta iyimser adımlar atılmıştı. 1999 yılında Molla Muhammet Ömer, Bamyan’daki Buda heykellerini koruma için bir önerge bile çıkarttı. Hayallerinde turizmden para kazanmak vardı. Gelin görün ki her molla, molla Ömer kadar iyimser değildi.
Heykeller hakkında propaganda ülkedeki müzik, televizyon ve radikal İslam yasaklarından payına düşeni aldı. Taliban Kültür Bakanı bir süre sonra heykellerin yıkılacağı haberini dünya kamuoyuna duyurdu.
İlk tepki İslam Konferansı’na dahil 54 değişik Müslüman ülkesinden geldi. Heykellerin korunması istendi ancak Taliban ikna olmadı. Yabancı temsilciler Taliban’a para öneriyorlar ancak radikal İslamcılara kabul ettiremiyorlardı. İsveçli bilim adamları bari heykellerin kafalarını korumak için Afganistan’daki çocuklara yiyecek yardımı önerdiler. Nafile, Taliban bunu da kabul etmedi.
2 Mart 2001’de heykellerin yıkılması için tetiğe basıldı. Ancak Taliban’ın işi kolay değildi. Günlerce heykelleri ağır silahlarla ateşe tuttular. Yıkamadılar. Baktılar ki heykeller yıkılmıyor bu sefer heykellerin içini oyup anti-tank mayınları yerleştirdiler.
Ve görkemli bir şekilde havaya uçurdular.
6 Mart 2001’de Taliban Molla Muhammet Ömer, “Müslümanlar bizim bu heykeli yok ettiğimiz için teşekkür etmeliler” diyordu. Bunun bir kültür meselesi değil dini mesele olduğunu iddia ediyordu.
Neyse ki bizde Taliban yönetimi yok. Başbakan’ın beğenmediği bir heykel mi var başta heykeli yapan sanatçı olmak üzere herkes Başbakan’ı eleştirebiliyor. Yıkım kararı çıksa bile işin mahkeme süreci var. Bir mollanın emriyle yıkılmıyor. Üstelik tartıştığımız dini değil, kültürel bir konu. Nitekim Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay “Ucubeyi yanlış anladınız. Heykel yıkılmayacak” dedi.
Yani o heykel artık sadece barışı değil bir ülkede demokrasinin derecesini de temsil ediyor. Hep beraber göreceğiz demokrasi ileri mi yoksa geri mi?