20 Aralık tarihinde Ali Bulaç’ın Zaman gazetesinde ilginç bir yazısı yayınlandı. Yazıyı okuyunca insanın kafasında birçok soru beliriyor kendisine sormak için. Bulaç’ın yazısında belirttiği bazı gerçekler kapitalizmin toplumları götürdüğü yeri görmek açısından son derece manidar. Ancak mesele sadece doğru tespitleri yapmak değil doğru soruları doğru kişilere sormaktır. Kapitalizm ve dünyanın gidişatı üzerine yaptığı çıkarımları kendisinden […]
20 Aralık tarihinde Ali Bulaç’ın Zaman gazetesinde ilginç bir yazısı yayınlandı. Yazıyı okuyunca insanın kafasında birçok soru beliriyor kendisine sormak için. Bulaç’ın yazısında belirttiği bazı gerçekler kapitalizmin toplumları götürdüğü yeri görmek açısından son derece manidar. Ancak mesele sadece doğru tespitleri yapmak değil doğru soruları doğru kişilere sormaktır. Kapitalizm ve dünyanın gidişatı üzerine yaptığı çıkarımları kendisinden bir de Türkiye’de o eleştirdiği sistemi ısrarla ve şiddetle yürüten hükümete ve mensubu olduğu kesime yöneltmesi beklenmektedir. Belki nafile bir beklentidir ama olması gereken ya da içinde bir miktar tutarlılık barındıran tavır bunu gerektirmektedir.
Bulaç’ın yazısında yaptığı tespitleri tekrar gözden geçirip, soruların gerçek muhataplarını belirleyelim.
Bulaç’ın tespitleri kapitalizmin insan üzerinde yaptığı tahribatları ve insanlığın gittiği yolun “hayırlı ” olmadığını sesli şekilde dile getiriyor. Bulaç’ın kapitalizm üzerine yaptığı manidar tespitlere katılmamak elde değil zaten bunlar yıllardır yazılıp, çizilen daha doğrusu bizatihi yaşanan gerçekler. İlginç olan kendisinin tüm bu sorunların, sistemin doğurduğu neticelerin çözümünün İslami hikmette olduğunu söylemesidir. Bulaç’ın söylediğine göre kapitalizm kötü, sosyalizm çözüm değil, hele liberalizm ile solu birleştirme çabaları hiç çözüm değil. Tek çözüm İslam’ın içine dönmek ve hikmeti orda aramak.
Peki, şimdi Bulaç’ın yazısında belirttiği gibi “Dünyanın genel gidişini, beşeriyetin trajedisini ve canlı tabiatın geleceğini hikmetten yoksun, durmaksızın proje üretip devletleri ve siyasi iktidarları daha çok sermaye istifi, daha çok üretim ve daha çok tüketim yönünde doktrine eden uzmanların elinden kurtarmak lazım.” Türkiye’de iktidarı elinde bulunduran ve Müslümanlıklarına toz kondurmayan AKP’lileri yönlendiren uzmanlar kimler ve bunlardan kurtulmak için Bulaç ve mensubu olduğu gazete bugüne kadar ne yapmıştır?
Daha geçen gün açıklanan asgari ücret ve bu ücreti belirleyen uzmanlar hakkında Bulaç ne düşünmektedir. Bu uzmanlar da kurtulunması gereken uzmanlar arasında mı yer alıyor yoksa dört kişilik ailenin açlık sınırını 868 lira olarak belirleyen uzmanlardan mı kurtulmak lazım. Sonuçta asgari ücreti 630 lira olarak belirleyenler de uzman olarak adlandırılıyor açlık sınırını belirleyenler de. Bu noktada Bulaç’a katılıyoruz bu uzmanlardan birisi fazla ve bunlardan kurtulmamız lazım. Bulaç yazdığı yazı ile tutarlı olmak adına hangi uzmanlardan kurtulmamız gerektiğini açıklamalıdır.
Yazıda yapılan bir diğer ilginç tespit ise “İnsan bozulursa kâinat da bozulur; insan ıslah olursa kâinat da ıslah olur” şeklinde. Bu tespit insana şu soruları sorduruyor. İnsan ne zaman bozuldu? Bu bozulmada kapitalizmin payı var mıdır var ise ne zaman başlamıştır? İnsanı ıslah eder ve nefsimizi kontrol edersek sorunlarımızı çözeriz diyor Bulaç. Şimdi, son sorumu sormak istiyorum Bulaç’a. Patronu ile aynı safta cuma namazını kılan işçi mi nefsini kontrol edecek yoksa patron mu? Yoksa onlar zaten aynı safta oldukları için meseleyi halletmişler de biz mi o saflara katılıp hidayete ereceğiz.