Gençler, öğrenciler bu kez Tunus’ta tarih sahnesine çıktılar. Binlerce öğrenci, üniversite mezunu işsiz sokaklarda; polis göstericilere ateş açtı, yüzlerce yaralı ve tutuklu var. 17 Aralık’ta başlayan olaylar, cumartesi günü ben bu yazıyı hazırlarken hâlâ devam ediyordu. Sidi Bozid kentinde, üniversite mezunu, Mohamed Bou’azizi (26), iş bulamadığı için sokakta, sebze meyve satarak yaşamaya çalışıyormuş. 17 Aralık […]
Gençler, öğrenciler bu kez Tunus’ta tarih sahnesine çıktılar. Binlerce öğrenci, üniversite mezunu işsiz sokaklarda; polis göstericilere ateş açtı, yüzlerce yaralı ve tutuklu var. 17 Aralık’ta başlayan olaylar, cumartesi günü ben bu yazıyı hazırlarken hâlâ devam ediyordu.
Sidi Bozid kentinde, üniversite mezunu, Mohamed Bou’azizi (26), iş bulamadığı için sokakta, sebze meyve satarak yaşamaya çalışıyormuş. 17 Aralık günü polisler tezgâhına el koyunca protesto etmek için üzerine benzin dökerek kendini yakmış. Alevler, bir süredir Tunus’ta yarısına yakını üniversite mezunlarından oluşan işsizler arasında biriken öfke üzerinde bir bomba fünyesi etkisi yapmış. Olaylar sürerken açlıktan, işsizlikten umutsuzluğa düşen, üniversite mezunu, Lahseen Naji, yüksek gerilimli elektrik tellerine tutunarak intihar etmiş. Naji’nin ardından, bu kez mikro kredi kapsamında aldığı borçları ödeyemeyen Ramzi al Abboudi adlı bir genç kendini öldürmüş.
Sidi Bozid halkı esas olarak hayvan-cılıktan, türedi işlerden elde ettiği gelirle yaşamaya çalışıyor. Sidi Bozid’le aynı bölgedeki madenci kenti Gafsa da 2008’de işsizliğe, pahalılığa karşı benzer gösterilere sahne olmuş. (Le Nouvel Obs.29/12)
Sidi Bozid’de kendiliğinden başlayan isyan, hızla çevre kentlere, kasabalara yayılarak perşembe günü avukatların ve sendikaların dayanışma eylemleriyle başkente ulaştı. Cuma günü, Tunus’un olaylara gözlerini kapatan “yandaş” medyası, bakanlar kurulunda yapılan değişikliği, “İletişim Bakanı”nın (?) görevinden alındığına ilişkin haberleri verirken hükümetin paniğini yansıtıyordu.
İki totaliter rejim birden
Tunus yakın zamana kadar bölgesinde bir istisna, adeta bir “mucize” olarak görülüyordu (Al Ahram, 29/12/2010). Gerçekten de Tunus’a uluslararası mali sermayenin, turist broşürlerinin, iktidardaki ailelerin, çevrelerindeki seçkinlerin, kıyı kentlerinde, Avrupalı turistler ve onlara hizmet veren kesim için geliştirilmiş (hizmet sektörü GSMH’nin yüzde 65’ini oluşturuyor), pırıltılı ve renkli yoğun tüketim merkezlerinin merceğinden bakarsanız adeta bir “ideal” (neoliberal politikaları benimseyerek) gelişmekte olan ülkeyle karşılaşırsınız.
Önceki yıl Carnegie Vakfı’nın internet sitesinde yayımlanan bir yorum, ülkeyi Avrupalı, ABD’li yatırımcılara istikrarlı bir ekonomi ve güvenlikli bir yatırım ortamı sunabildiği için kutluyordu (age). Ekonomik büyüme 2009’da yüzde 3 oldu. Enflasyon yüzde 3’le mantıklı bir düzeyde devam ediyor. IMF, ekonomik büyüme hızının bu yıl yüzde 4’e ulaşmasını bekliyor. Ah, evet IMF!
Tunus halen, IMF programlarının yardımıyla, “yeniden yapılanmaya” çalışan bir ülke. Özelleştirmeler devam ederken devlet, ekmek gibi temel gıdalara, sağlık ve eğitim gibi hizmetlere yönelik destekleri hızla azaltıyor, ekonomi dışa açılıyor, ülkeye yabancı sermaye akıyordu.
Ancak mali krizle birlikte, Tunus’un temel müşterisi ve “efendisi” Avrupa Birliği’nin ekonomisi sarsılmaya başlayınca, ihracat gelirleri ve göçmen işçilerin gönderdikleri dövizler de hızla düşmeye, işsizlik, yoksulluk artmaya başladı.
Kıyı kesimleri şimdilerde hâlâ parıltılı bir görüntü sergilemeye devam ederken, ülkenin esas olarak tarım ve hayvancılıkla geçinen orta ve güney kesimlerinde yoksulluğun, özellikle üniversite mezunu gençler arasında işsizliğin giderek arttığı görülüyor. Tunus, “serbest piyasa emperyalizmi” içinde devindikçe de mali krizle birlikte ekonomik ve daha da önemlisi toplumsal dokusunun sorunlarının giderek daha da ağırlaştığını görüyor. İşte Tunus’un başına çökmüş totaliter rejimlerden biri, tüm ekonomiyi giderek kendine tabi kılarken yaşam alanlarını tahrip etmeye devam eden bu neoliberal (“serbest piyasa emperyalizmi”) modeli.
Diğer totaliter rejim de, Devlet Başkanı Zine al Abidine’in, 23 yıldır, hiçbir gerçek muhalefete, medyada hiçbir eleştirel sese izin vermeden, kesintisiz süregelen yönetimi. La Reppublica‘nın yorumunda vurgulandığı gibi, Tunus’ta turizmin ana endüstri, turistlerin halkları kutsal, insan haklarıysa, çoğu zaman seçmeli. Rejime muhalefet edenler düşman… Sokaklarda gösteri yapan öğrencilerse yasaları çiğniyor ve polis de onları bastırmak için görev başında (31/12/2010).
İşsizlerin isyanı
Financial Times 2009’da, başkanlık seçimlerinden önce, yayımladığı bir yorumunda, Tunus’un Avrupa ile ortaklığının hızla gelişmekte olduğunu vurgularken, bu arada orta sınıfın da gelişerek ülke nüfusunun yüzde 80’ine ulaştığını ileri sürüyordu. Bu orta sınıf kavramı, dünya bankasının, işçi sınıfının hemen hepsini kapsayacak bir biçimde saptadığı bir gelir dilimi ölçüt alınarak tanımlanıyor. Bu bilgiye ülke nüfusunun yüzde 50’sindan fazlasının 25 yaş altında olduğuna ilişkin veriyi (wsws.org, 30/12) ekleyelim. Bu resmi de işsizlerin yarısının üniversite mezunlarından oluştuğuna ilişkin gözlemle tamamlayalım. Dünya Bankası da, resmi işsizlik oranının yüzde 14 olduğunu, ancak üniversite mezunları arasında yüzde 25’e ulaştığını saptıyor (Financial Times, 29/12/2010). O zaman sokaklara dökülen, polisle çatışan, “üniversite mezunu genç işsizler” olarak nitelenen kitlenin aslında, Tunus’ta büyük bir toplumsal kesimi temsil ettiğini ve olayların patlak verme biçimine, sergilediği eylemlere, yayılma hızına bakarak da bunların, bugün, Tunus “proletaryasının” en dinamik kesimini oluşturduğunu düşünebiliriz.
Protesto eylemleri, başkentin 200 km. güneydoğusundaki Sidi Bozid kentinde başladı, Le Monde ve Le Nouvel Observateur‘un aktardığına göre başlar başlamaz polisle, ulusal muhafızlarla çatışma düzeyine sıçrayan protesto gösterileri hızla Sfaks, Susse, Meknassi, Keruan, Bizerte isimli kasabalara sıçramıştı. Le Monde gösterilerin 25 ve 26 Aralık’ta yeniden şiddetlendiğini bildiriyordu. Sidi Bozid’in yakınındaki 19 bin nüfuslu, Suk Jedid kasabasında göstericiler belediye binasını ateşe verdiler. Regueb’da yaklaşık 2 bin gösterici altı saat boyunca polisle çatıştı. İşsizliğe karşı slogan atan, “çalışma hakkı” isteyen göstericiler bir bankayı ve mahkeme binasını ateşe verdiler. Manzel Buzayen kentinde göstericiler barikatlar kurdular, bir yük trenini ve üç polis aracını yaktılar. Tüm bu gösterilerde polis göstericilere ateş açtı birçok gösterici yaralandı.
Böylece gelişen gösteriler başkente de sıçradı. Avukatlar protestoları desteklemek için ve polis şiddetine karşı bir yürüyüş düzenlediler, öğrenci birliği (sendikası) eğitim bakanlığı önünde gösteri yaptı, sendikalar seslerini yükseltmeye başladılar. Tek resmi sendika olan Tunus Sendikalar Federasyonu’nun düzenlediği “barışçı yürüyüş”e binlerce insan katıldı.
Asharq Al Awsat‘ın yorumcularından Abdul Rahman al Raşid de geçen çarşamba günü köşesinde, Tunus olaylarının, işsizlik ve yoksulluk, yolsuzluk konusunda çok daha vahim durumda olan diğer Arap ülkelerine bir uyarı olduğunu söylüyordu. Nitekim cumartesi günü Al Ahram, gençlik örgütlerinin, pazar günü Kahire’de, Tunus eylemcileriyle dayanışma eylemi için çağrı yaptıklarını bildiriyordu…