Ağır suçlular tahliye oluyor, bebekler hapiste volta atıyor. Hükümet topu Yargıtay’a atıyor. Yargıtay, ‘İş yüküm ağır, ben ne yapayım’ diyor Bir yanım Orhan Baba gibi kestirmeden ‘batsın bu dünya’ diye haykırmak istiyor… Diğer yanım Selda Bağcan’ın ‘Adaletin bu mu dünya’ türküsüyle kadere isyan… Adaletin bu mu dünya Ne yar verdin ne mal dünya Kötülerinsin sen […]
Ağır suçlular tahliye oluyor, bebekler hapiste volta atıyor. Hükümet topu Yargıtay’a atıyor. Yargıtay, ‘İş yüküm ağır, ben ne yapayım’ diyor
Bir yanım Orhan Baba gibi kestirmeden ‘batsın bu dünya’ diye haykırmak istiyor…
Diğer yanım Selda Bağcan’ın ‘Adaletin bu mu dünya’ türküsüyle kadere isyan…
Adaletin bu mu dünya
Ne yar verdin ne mal dünya
Kötülerinsin sen dünya
İyileri öldüren dünya
***
Genelde arabesk takılmam.
Ama iki gündür Radikal’in manşetine taşıdığımız haberlere bakıyorum ve çaresizlik içinde tek çareyi arabeske sığınmakta buluyorum.
Dün annesiyle birlikte cezaevi avlusunda en pembe elbisesiyle volta atan Şana Deniz’in ‘disketten çıkan dramı’ vardı Radikal’in manşetinde.
Bir disket beş ayrı ilde açılan beş dava ve hiçbir sağlam delil olmadığı halde iki yaşındaki kızıyla birlikte cezaevine konan anne Nazire Ayata’nın dramı.
3 ayrı mahkeme ‘yasadışı örgütle irtibatlı olduğuna dair yeterli delil bulunmadığı için beraat’ kararı veriyor, bir mahkeme 6 yıl önce polisin bir baskın sırasında bulduğu disketi ‘yeterli sayıp’ mahkûmiyet kararı veriyor.
Örgüt üyeliği bile değil suçlama.
Öğrencilik yıllarında bir örgüt üyesinin mezarını ziyaret etmişler.
Hiçbir şiddet içermeyen miting ve gösterilere katılmışlar.
Biri doktor diğeri anaokulu öğretmeni…
İkisi de anne…
İkisi de hapiste.
***
Bir de bugünkü manşete bakalım.
Hizbullah terör örgütü davasından 10 yıldır tutuklu yargılanan, işledikleri vahşi cinayetlerden dolayı kamuoyunun zihnine ‘hizbulvahşet’ diye kazınan ve haklarında müebbet hapis cezası bulunan örgütün lideri ve askeri kanat sorumlusu dahil tüm üyeleri tahliye edildi.
Yargıtay tam dört yıl bekletmiş dosyayı.
Adli tıp raporu, bürokratik süreç derken haklarında müebbet hapis cezası bulunan, yaptıkları vahşeti neredeyse tüm kamuoyunun canlı yayında izlediği Hizbullah törör örgütü üyeleri, dün Diyarbakır’da binlerce kişinin katılımıyla tekbir sesleri arasında hepimizin gözünün içine baka baka resmen kutlama yaptılar…
***
Sadece onlar mı?
Değil…
Darp, kaçakçılık, uyuşturucu, adam öldürme ve çete kurmak dahil her türlü suça bulaşmış, haklarında mahkûmiyet kararı bulunan onlarca mahkûm, hepimizin gözünün önünde tutukluluk süresini belirleyen Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesi 31 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe girdiği için ellerini kollarını sallayarak tahliye edildiler.
Hükümet topu Yargıtay’a atıyor.
Yargıtay ağır iş yükünü bahane edip ‘ben ne yapayım’ diyor…
Bir yanda uzun tutukluluk süresi adeta bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılıyor diğer yanda işledikleri cinayetlerden dolayı müebbet hapis cezası almalarına rağmen yargı süreci uzadığı ve karar kesinleşmediği için suçlular tahliye ediliyor…
Dünkü ve bugünkü manşeti yan yana koyuyorum.
Bir yanda bırakın örgüt üyesi olmayı, örgütle bağı olduğu bile ispatlanamayan annesiyle birlikte cezaevinde volta atan pespembe elbiseli Şana…
Diğer yanda domuz bağıyla kadın-erkek çoluk-çocuk ayırmadan yüzlerce insanı işkenceden geçiren ve fakat tekbir sesleriyle karşılanan Hizbullah terör örgütü lideri ve üyeleri…
Adaletin bu mu dünya?