Nasıl bir isyandı bu… “Bir avuç çapulcu” dediğiniz gençler dikildi karşınıza… Nasıl hazırlıksız kaldınız. Nasıl sıkıştırdılar sizi köşeye… Çok eğlenceli sahnelerdi bunlar. Yumurta meydan savaşı ve şemsiyelerin ahenkle dansı… Alkışlar, sloganlar, protestolar… Ve… Türküler… Yumurtamın sarısı, yere düştü yarısı… Düzenin adamları yumurta sağanağında! Şemsiyeler açılmış, yumurtalara karşı kalkan olmuşlar. Patladı kelinde gençliğin sesi yumurta ile […]
Nasıl bir isyandı bu…
“Bir avuç çapulcu” dediğiniz gençler dikildi karşınıza…
Nasıl hazırlıksız kaldınız. Nasıl sıkıştırdılar sizi köşeye…
Çok eğlenceli sahnelerdi bunlar.
Yumurta meydan savaşı ve şemsiyelerin ahenkle dansı…
Alkışlar, sloganlar, protestolar…
Ve… Türküler… Yumurtamın sarısı, yere düştü yarısı…
Düzenin adamları yumurta sağanağında!
Şemsiyeler açılmış, yumurtalara karşı kalkan olmuşlar.
Patladı kelinde gençliğin sesi yumurta ile vücut bularak!
Niye kızıyorsunuz?
Siz hiç genç olmadınız mı?
Hani kanı kaynayan, soran sorgulayan, halkının sevdasına yüreğini açan…
Yoksa sizin hiç böyle dertleriniz olmadı mı?
İnanmam, ot gibi yaşadınız yani… Ayrık otları gibi… Yazık…
O kalemini satın aldıklarınızdan bazıları geçmişte özgürlük nutukları atıyorlardı…
Nasıl bulundukları tarafın rengini almışlar şimdi…
“Arkalarında gizli örgütler var, beyinsizler” diyorlar…
İç mihrak, dış mihrak…
Ne ucuz laflar… Bu dış mihrak lafı Kenan Evren döneminde kalmadı mı yahu…
Eskidi, pörsüdü, lümpen muhabbetlerinde bile alay konusu oldu.
Başka söz bulun! Gülünç olmayın, türetin, türetin, kelime haznenizi arttırın.
“68 ruhu başımıza bela oldu” demiş yarenlerinizden biri yumurta banyosu ardından.
Siz hiç bilir misiniz nedir 68 ruhu? Hatta 78? Hatta 89 ruhu?
Sizin çocuklarınız son model otomobillerle kız tavlamaya giderken hani bir lokma ekmeği eşit paylaşalım diyordu birileri.
Hani haminiz, sevdalınız Amerikan filosunu nasıl da denize dökmüşlerdi?
Onlar, o genç yaşta, karşınıza dikilince aklınız almamıştı.
Bir gençlik heyecanı sanmıştınız dimi?
Ama “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” demişlerdi …
İnançları uğruna ölmüşlerdi, “vatan haini” demiş, kalemler kırmıştınız mahkemelerde…
Darağaçlarında sallandırmıştınız daha 17’sinde gencecik, tazecik umutları…
Darbenizle kimi dünyanın dört bir yanına savruldu, kimileriyse onlarca yılını bıraktı memleket zindanlarında, işkencelerde kaybetti doğurganlığını…
Onlardan bayrağı devralıp onlarca yıl sonra aynı coşkuyla haykırdı gençlik.
Yıllar sonra televizyon dizileri, tartışma programları yaptınız onlar için…
Kürsülerde ağladınız… Ardından patlattınız referandumu “Ey ahali! 12 Eylül’le hesabımız var! Taze anayasamız, ileri demokrasi hamlelerimiz var…” diye bağırıp durdunuz…
Ama 12 Eylül askeri darbesinin vatana, millete armağanı(!) hiçbir gerici kurumu tedavülden kaldırmayı düşünmediniz. Size karşı duranları Ergenekoncu ilan ettiniz.
Üniversitedeki türbanlı öğrencilerin hak ve hukukunu gözetirken sırf har(a)ç paranızı bir araya getirmek için inşaatta işçilik yaparken ölen Ömer Çetin’i ya da faşistlerce öldürülmesine göz yumduğunuz Şerzan Kurt’u görmediniz bile…
Copladınız, fişlediniz, sırf Başbakanı protesto ettiler diye 15 ay ceza verdiniz…
Yollarını kestiniz, burunlarını kırdınız, dövdünüz.
Karındaki bebeğe bile acımadınız…
“19 yaşında, hamile ve eylemde!”diyip sorguladınız.
Yumurta ile direndiler duymadınız…
Pompalı tüfek alım yaşını 18’in altına indirmeye çalışırken bir de utanmadan “Yumurta şiddet!” tir dediniz.
Öğrenci Kolektifleri ” Burnu kırılan, bebeği düşen arkadaşlarımızdan özür dilensin. Bunların baş sorumlusu olarak, Recep Tayyip Erdoğan, acilen özür dilesin. Ve üniversite harçları kaldırsın. Bu bir bakanlar kurulu toplantısı ile halledilebilir. Bunları sağlayın yumurta atmayalım” dedi, duymadınız…
Kalemleriniz yazdıkça yazdı. Hatta en son sopalarla dövün onları diye yazdılar…
Siz bu gençleri dinlemez, şartlarını yerine getirmezseniz daha çok Kolektif Yumurta Şenlikleri yapılacak…
Yumurta kapıya gelince telaşlandınız değil mi?
Düşünsenize yumurtaların elden ele geçtiğini…
Mahalle mahalle, sokak sokak yayıldığını…
O kadar çok kişinin bu sağanakta pay sahibi olmak isteyeceğine eminim ki…
İşçi, memur, emekli, erkek, kadın, çocuk, yaşlı, genç…
Ne çok sebepleri var bir yumurtayı kavrayıp alnınızın çatına fırlatmak için…
Canını yaktıklarınız, fırlatmak için yumurtayı sırada bekliyor…
Sıcak bir örnek; Dikmen Barınma Hakkı Bürosu yaptığı basın açıklamasında Öğrenci Kolektiflerinin yumurta ile simgelenen isyanına ortak oluyor.
Çoğu kırsal kökenli Dikmen halkı, yetiştirdikleri tavukların yumurtaları ile bu isyana destek vereceklerini söylüyorlar.
Üniversite Öğretim Üyeleri de Taksim’de “Parasız, eşit eğitim hakkı”, “Özerk, demokratik üniversite”, “İleri demokrasi için önce üniversitelerde reform” yazılı dövizlerle öğrencilerin haklı isyanına destek veriyorlar…
Ama siz yumurtanın bu isyanın sadece bir simgesi olduğunu anlayamadınız hala…
Yumurta denetçi, yumurta hesap yeri…
Yumurta güzel günlere umutla kanat çalan bir martı…
Evet… Sırat-ı muamma dedikleri, bu olsa gerek!
Yumurtadan kaçış yok…
Düşünün yaptığınız kıyımları…
Hadi düşünün…
Kimlerin canını yaktınız?