Biliyoruz, her gün de örneklerini görüyoruz. Toplumumuz ağır bir şiddet hastalığıyla malul. Evde şiddet var; sokakta, okulda, siyasette şiddet var. Bu hastalık bulaştığı her alandan bir diğer alanı besliyor, en tepede de devlet bulunuyor. Bir protesto gösterisi yapmak isteyen gençlere atılan dayağın hiçbir açıklaması olamaz. Gösteri barışçıdır, herhangi bir şiddet unsuru yoktur, ama medeni bir […]
Biliyoruz, her gün de örneklerini görüyoruz. Toplumumuz ağır bir şiddet hastalığıyla malul. Evde şiddet var; sokakta, okulda, siyasette şiddet var. Bu hastalık bulaştığı her alandan bir diğer alanı besliyor, en tepede de devlet bulunuyor.
Bir protesto gösterisi yapmak isteyen gençlere atılan dayağın hiçbir açıklaması olamaz. Gösteri barışçıdır, herhangi bir şiddet unsuru yoktur, ama medeni bir ülkede asla hoş görülmeyecek bir şiddetle karşılaşmıştır.
Yaşıtlarına bu kadar sert davranan “kamu” görevlileri, herhalde evde babalarından, annelerinden dayak yemişlerdir; okulda kendilerine sert davranılmıştır. Yoksa bu hunharlığı neden yapsınlar.
Elinde herhangi bir saldırı, hatta savunma aracı da olmayan yaşıtlarına bu muameleyi yapabilenlerin ruh durumu ancak tıbbi deyimlerle açıklanabilir.
Ama bu “bastırma” operasyonu için talimat veren amirlerin, müdürlerin, en tepedeki sorumluların, İçişleri Bakanı’nın sorumluluğu o genç polisten az değildir, hatta fazladır.
***
Böyle olaylarda hemen bir “eğitim” bahanesi ortaya çıkarılır, birileri “personelimizin eğitim eksiği var” der. Eğitin o zaman, işiniz ne.
Ama eğer eğitmiyorsanız; bunun anlamı, bakan koltuğuna kadar sorumlu ve yetkili olanların, toplumu kemiren bu şiddet hastalığını ciddiye almadığıdır.
Gençler ve herkes, her şeyi protesto etme hakkına, her konuda fikrini ifade ve tepkisini şiddete başvurmadan gösterme hakkına sahiptir. Devleti yönetenler bunu içlerine sindirmediği zaman da, üniformalı genç üniformasız genci kıyasıya döver.
***
Bu gibi olayların ardından, toplumdan gelen tepkiye göre, sorumlu mevkidekiler göstermelik tedbirler alır. Onların yönetmek ve eğitmek durumunda olduğu personel de o tedbirlerin göstermelik olduğunu bilir ve aynı olaylar tekrarlanıp durur.
Bu çirkinliğin sona ermesi ihtimalinin ne zaman belireceği de bellidir. Üniformalı gençlere “vurun” diyenler ve o emri coşkuyla yerine getirenler gerçekten ceza gördükleri an ders başlamış olacaktır.
***
Yaşanan bu son şiddet örneği hakkında, ülkeyi yönetenler arasından kimse tepki göstermezse, onlar da sorumludurlar, toplumu şiddet hastalığından kurtarma görevlerini yerine getirmemiş oldukları için suçludurlar.
İstediğiniz kadar yol yapın, bina dikin, üniversite açın, her gün defalarca “demokrasi” deyin, yaptıklarınızla övünün; gençleriniz böyle dövüldüğü sürece ülkeniz ve toplumunuz “geri”dir ve bunun gereğini yapmayan herkes suçludur.