Cumartesi günü başbakan Tayyip Erdoğan üniversitelerde “demokratik açılım” için rektörlerle buluştu. Onlar içerde çaylarını, kahvelerini içip üniversitelerde “demokratik açılım” için ne yapılması gerektiğini hasbıhal ederlerken dışarıda öğrenciler gayet demokratik biçimde coplandılar. Gözaltına alındılar. Başbakan rektörlerle demokratik demokratik konuşsun diye Ankara’dan gelen öğrencilerin İstanbul’a girmesine de izin verilmedi. Benzin istasyonu görüntülerini televizyonlardan birçoğunuz izlemiştir. Polisin, öğrencileri […]
Cumartesi günü başbakan Tayyip Erdoğan üniversitelerde “demokratik açılım” için rektörlerle buluştu. Onlar içerde çaylarını, kahvelerini içip üniversitelerde “demokratik açılım” için ne yapılması gerektiğini hasbıhal ederlerken dışarıda öğrenciler gayet demokratik biçimde coplandılar. Gözaltına alındılar.
Başbakan rektörlerle demokratik demokratik konuşsun diye Ankara’dan gelen öğrencilerin İstanbul’a girmesine de izin verilmedi. Benzin istasyonu görüntülerini televizyonlardan birçoğunuz izlemiştir. Polisin, öğrencileri nasıl demokratik bir şekilde hiç birini ayırt etmeden biber gazı dahi kullanarak, kıyasıya dövüp hastanelik ettiğine hepimiz şahidiz.
Peki bu çocuklar ne istiyordu? Eee tabii bunca dayağı, gazı boşuna yemediler.
Suçlular…
Çünkü; “Üniversiteler bizimdir” diyorlar.
Ve üniversitelerin birer kışla birer, ticarethane olmasına kendilerinin müşteri gibi görülmek istenmesine karşı mücadele edeceklerini söylüyorlar. Başbakan bilir mi bilemem ama biz buna “akademik – demokratik mücadele” diyoruz hem de yıllardır. Öğrencilerin Dolmabahçe önünde yapmak istediği şeye de “protesto”…
Şimdilerde sözde demokratik açılımların uygulanmaya başlandığı hani 12 Eylül darbesinin ve anayasasının mahkûm edilip yeni anayasanın yapılacağı, hani demokratik bir ülke olacağımız günlerde üniversitelerde demokratik açılımı konuşmak isteyen başbakan 2,5 milyon üniversiteliden hiç birini o salona almadı, aldırmadı. Bundan dolayıdır ki o gençler de “geleceğimizin, bizim konuşulduğumuz yerde biz neden yokuz?” sorusunu Dolmabahçe önünde toplanarak sormak ve içerdekileri protesto etmek istediler.
“İleri demokrasi” yaşadığımız için taleplerini iletmek isteyen ve dışarıda alternatif kahvaltı yapmak isteyen öğrencileri başbakan değil polis karşıladı. İçerdekiler yumurta ve peynir yiyedursun dışarıdakilere biber gazı ve cop düştü. Yerlerde sürüklenen gözaltına alınan, hastanelik edilen öğrenciler sloganlar atarken başbakana mutlaka bir haber gitmiş ve içerde rektörlerle bu çocuklara bir ders verilmesi gerektiği mutlaka konuşulmuştur. Mesela İTÜ’de kendisini protesto eden öğrencilere verilen hapis cezası ya da üniversitelerde daha fazla polis ve daha fazla disiplin cezaları, okuldan uzaklaştırmalar gibi. Madem isyankâr oluyorlar o zaman okumasınlar. İleri demokrasi dediğimiz zaten tam da böyle bir şeydir.
Başbakan kendisini protesto için yumurta atan öğrenciler hakkında da “Herhalde paraları var, bol bol yumurta alıp buraya doğru sallamışlar.” demiş. Tabii madem yumurta alacak kadar paraları var o zaman neden parasız eğitim istiyorlar değil mi? Yumurta alabiliyorsan paralı da okuyabilirsin.
İnternetten baktım biber gazı fiyatı 4-9 lira arasında değişiyor. Tabii onlar toptan aldıkları için daha ucuza alıyorlardır. Fakat en alasından çifte sarılı, hem de organik bir yumurta sadece 50 kuruş. Bu hesaba göre biber gazı yumurtadan çok daha pahallı. E o zaman da insanın başbakana sorası geliyor “Paranız mı çok neden öğrencilere biber gazı sıktırıyorsunuz?”
Tavsiyem odur ki siz de biber gazı yerine yumurta kullanın hem adil, hem ucuz olur. Hem de bu çocukların size yumurta atmasına bu kadar dertlendiğinize göre demek ki pek özendiniz sizin de içiniz ferahlar. Hem siz çifte sarılı yumurtayı Unakıtan’dan toptan fiyatına çok daha ucuza aldırabilirsiniz.