Haftalardır Fransa geneline yayılmakta olan tarihsel sosyal değişim, artan bir küresel ilginin kendisine yönelmesine sebep oldu. Olmalı da. Halis mulis, kitlesel demokratik kabarma, Fransa ya da ABD gibi ülkelerde artık böylesi şeyler olamayacağını düşünen, uman ya da bundan korkan kimseleri hayrete düşürdü. Sol politik partilerdeki, kilisedeki ve öğrenci gruplarındaki, Fransa halkından milyonlar birleşik bir sendikal […]
Haftalardır Fransa geneline yayılmakta olan tarihsel sosyal değişim, artan bir küresel ilginin kendisine yönelmesine sebep oldu. Olmalı da. Halis mulis, kitlesel demokratik kabarma, Fransa ya da ABD gibi ülkelerde artık böylesi şeyler olamayacağını düşünen, uman ya da bundan korkan kimseleri hayrete düşürdü. Sol politik partilerdeki, kilisedeki ve öğrenci gruplarındaki, Fransa halkından milyonlar birleşik bir sendikal hareketin liderliğini kabul ettiler ve cesaretlendirdiler. Yeniden bir araya geldiler ve Fransız politikasına güçlü bir solu yeniden monte ettiler. Onlar Başkan Sarkozy’e, onun her iki Fransız parlamentosundaki müttefikleriyle Fransa ekonomi ve politikasındaki 25 yıllık tüm neoliberal kaymaya derinlemesine meydan okuyorlar. Bu süre zarfında Fransız sağını sinir bozucu bir şamata durumunda bırakan bir direnç ve tutarlılık gösterdiler.
Kimi hesaplamamalara göre Fransa solu aralıksız olarak 240’ın üzerinde şehir ve beldede 1.3 ile 2.9 milyon arasında kişiyi eylemlere taşıdı. ABD’nin Fransa’nın toplam nüfusundan 5 kat fazla nüfusa sahip olduğunu kabul edersek ABD’deki denk bir kitlesel hareket 6.5 ile 14.4 milyon arasında olacaktır. ABD tarihinde hiçbir politik hareket mobilize edilmiş böylesi bir katılımcı sayısına yaklaşmamıştı. Fransa’daki gerçek kitlesel hareketlenme 7 Ekim’deki grevle birlikte başladı. Bu eylem, grev hareketini “destekleme” ya da harekete “sempati duyma” anlamında yüzde 70 oranında bir kamuoyu desteği kazandı. Tırmanan hükmet ve şirket tehditlerine, gözdağlarına ve Sarkozy’nin hiçbir şekilde uzlaşma olmayacağına dair küstahça havlamalarına karşı Fransız grevcilerini ve eylemcilerini destekleyen kamuoyu oranı bugüne kadar sabit kaldı. Rejimin, kendilerine yarayan politik ve ekonomik pozisyonlarını sürdürmek ve sömürmek için çabalayan iktidardaki azınlığın rejimi olduğunu ifşa eden Fransa’nın “sessiz çoğunluğu” artık sessiz değil.
Her geçen haftayla birlikte gerilim tırmanıyor. Kazıklar da artıyor. Emeklilik hakkı, hükümetin kemer sıkma politikası vs.’nin detayları üzerindeki yoğun ihtilafın arkasında Fransa’nın çoğunluğunun ülkenin kapitalist ekonomik sisteminin istikrarsızlıklarını, verimsizliklerini, çok büyük maliyetlerini ve adaletsizliğini emmeye devam edip edemeyeceği sorunu daha temel bir sorun olarak beliriyor.
Tüm bunların ülkedeki her bir kişiyle ilintisi daha açık olmalı. ABD’deki ortalama çalışanlar krizin başladığı 2007’den bu yana Fransız emsalleri kadar cefa çekiyorlar; gerçekte, burada durum orada olduğundan daha çetin yaşanıyor. Fransızları ilgilendiren aynı mevzular (işsizlik, güvencesiz meslekler, tırpanlanan haklar, zengin ve arkası sağlamları kurtaran hükümet müdahaleleri) aynı şekilde buradaki pek çok insanı da ajite ediyor. Fransa deneyimi, kapitalizmin krizinin ve bu krizde payı olan şirketleri ödüllendiren kurtarma planlarının maliyetlerini ortalama vatandaşın sırtına yıkan politikalara karşı muazzam sol hareketlerin diğer ülkelerde paralel ortaya çıkışına işaret ediyor. Fransa bugün gösteriyor ki kamu ücretlerinde ve kamusal hizmetlerde kısıntıya giderek (kemer sıkma programlarında krizin atlatılması için bedel ödeterek) bir halkı daha fazla cefa çekmeye doğru iterseniz, ülkenin politik, kültürel ve ideolojik hayatında kitlesel bir sol kabarmayı kışkırtma riskini almış olursunuz. Krizin nasıl biteceğinden bağımsız olarak, Fransa gelecekte aynı Fransa olmayacak.
Fransız grev ve gösterileri Sarkozy’nin Fransız çalışanlar için emekliliğin iki yıl ertelenmesi talebinin reddinin çok ötesinde bazı temel talepler etrafında birleşiyor. Pek çok ABD medya raporunun aksine bu mevzu hiçbir şekilde milyonlarca gösterici ve grevciyi meydana çıkaran şey değil; bu, buzdağının görünen ucu. Fransızları hareketlendiren mevzu (1) kapitalizmin 2008 ve 2009’daki çöküşünün, (2) yüksek işsizliğin, ev kayıplarının, iş haklarındaki kısıtlamaların ve vatandaşların çoğunluğunun yaşam standartlarına yapılan saldırıların ortaya çıkardığı artmakta olan sosyal ve kişisel bedellerinin, (3) krizi sonlandırmanın maliyetinin kimin tarafından ödeneceği temel sorunu. Fransız kitlesi hali hazırda (1) ve (2)’nin bedellerini sindirip cefasını çektiler. Şimdi (3)’teki çizgiye çekilmiş durumdalar. Şu anda reddettikleri de bu.
Bunun yerine onlar kapitalizmin krizinin üstesinden gelmenin maliyetinin esas olarak bankalar, büyük şirketler ve zenginlere koyulacak vergilerle ödenmesini talep ediyorlar. Bu gruplar şu şekilde deklere ediliyor: (1) ödeme imkanı bulunanlar, (2) krizin başladığı 2007 yılı öncesinde spekülasyonlardan ve borsa yükselişlerinden en çok kâr edenler, (3) yatırımları ve ticari faaliyetleri krizin anahtar sebepleri olanlar ve (4) uşakları olan hükümetten en büyük ve en erken kurtarma yardımları alanlar. Sarkozy hükümeti izole oldukça ve hakaretlere uğradıkça – orada “patronat” olarak adlandırılan – Fransız kapitalist eliti endişelenmeye başlamak zorunda. Elit Sarkoy’nin, güçlü bir muhalefet tarafından sarsılan değil, barışçıl, uyumlu ve kar getirir bir Fransa’ya başkanlık etmesini istiyor. Onlara göre, Sarkozy işini iyi yapmıyor.
Bu esnada, Fransız emekçileri, kendileri çalışmadığında ekonominin duracağını yeniden öğreniyorlar; ve herkese bunu hatırlatıyorlar. Şirket yöneticileri ve politikacılar emirler yağdırıyorlar ancak emekçiler ikna olmadıkça hiçbir şey olmuyor. Fransızlar, dayanışmalarıyla politik güçlerinin köklerini yenden keşfediyorlar. Ve onların bu yeniden keşifleri, aralarında kapitalizmin krizi ve yüklediği maliyetlere karşı bir kitlesel hareket arzulayan ABD’li emekçiler, öğrenciler ve diğerleri de dahil olmak üzere, her yerde dallanıp budaklanıyor. ABD vatandaşları, krizin ve hükümetin krize verdiği yanıtın çekici bir sol ekonomik ve politik eleştirisine tercüman olacak yollar ve önerecek bir sol alternatif program arıyorlar. Fransa önem arzediyor çünkü ABD vatandaşlarının aradığı gibi somut bir biçim ve içeriği gösteriyor. Belki de ABD’deki Çay Partisi’nin çekiciliği ve etkisini kesmenin en iyi yolu, Fransa’da olduğu gibi, benzer bir sol alternatifin kabarması olacaktır.
26 Ekim 2009, MRzine
* Yazar ‘burada’ ile ABD’yi kastetmektedir.
[Mrzine’deki İngilizce orijinalinden İbrahim İçmez tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]