Referandum sonuçlarıyla birlikte kolaycı ve sığ genellemelerle, İzmir şehir kimliğine karşı medyatik infaz yine hız kazandı. Demir leblebi İzmir’i iktidarla bir güç çatışması içinde gibi gösteren aşırı yorumlar, ‘kutuplaştırıcı siyasete’ hizmetlerini sürdürüyor. Son üç seçimde ırkçı, faşist, laikçi yaşam tarzına düşkün, şımarık sahil insanları anksiyetesiyle suçlanan İzmir, laik-Kemalist dönemin en son uç kalesi addediliyor. Oysa […]
Referandum sonuçlarıyla birlikte kolaycı ve sığ genellemelerle, İzmir şehir kimliğine karşı medyatik infaz yine hız kazandı.
Demir leblebi İzmir’i iktidarla bir güç çatışması içinde gibi gösteren aşırı yorumlar, ‘kutuplaştırıcı siyasete’ hizmetlerini sürdürüyor.
Son üç seçimde ırkçı, faşist, laikçi yaşam tarzına düşkün, şımarık sahil insanları anksiyetesiyle suçlanan İzmir, laik-Kemalist dönemin en son uç kalesi addediliyor.
Oysa İzmir, iktidar partisinin siyasi projelerine sığmayan, düz okumalara dirençli özgün şehir dinamikleriyle, son otuz yılın dönüşen Türkiye’sinin ve en fazla da 2002 sonrası dönemin izahı için derinden anlaşılması gereken bir kent.
Siyasi tarihimizde iktidar gücünün sınanmasında ‘seçim kazanmanın’ şart olduğu şehir İzmir, sadece şehir merkezini değil, Söke, Nazilli, Akhisar gibi Ege iç bölgelerini de arkasına alan geniş bir ekonomik coğrafyayı da temsil ediyor.
İktidarla girdiği bilek güreşinde bileği bükülemeyen İzmir’in Serbest Fırka’dan Özal’a sağ partilerle kaplı geçmişini inkar ederek, bayrak tishörtlü, göbeği açık genç kız imgesine takılan zihniyetin fanatik körlüğü diline de vuruyor.
İzmir’in bağnaz laikçiliğine(!) yapılan atıflar, sistemde dolaşan çarpıtılmış İzmirlilik algısı, Kordon’da turlayan taşralıları beğenmeyen elitist tasvirleri ne yazık ki İzmir’in gerçekliğinin yanına uğramıyor.
Evet! Evet balkonlarına bayrak asıyorlar, Atatürk resimleriyle şehirlerini donatıyorlar.
Bu İzmir’i aforoz etmek için seçilen resmin kendisini oluşturuyor, aynı Diyarbakır ve Hakkari’den ayıklanan fotoğraflar gibi.
‘Baskıcı, tahammülsüz, cumhuriyetçi’ şehrin finanslaşan sermayeyle çöken sanayi üretimini, tarımdan kopartılan yüz binlerce pamuk ve tütün üreticisini, bir zamanlar uluslararası limanından dünyaya ihraç edilen tarımsal üretimi ve capcanlı liman kentinin ticaretini kaybetmesini konuşmuyoruz.
Yani neoliberal politikaların sanayi ve tarımsal üretimi yok eden bozgununu, çevre bölgeleriyle birlikte omuzlamaya çalışan İzmir’in yükü ve kayıplarının bedelinin neye dönüştüğü merak edilmiyor?
Gittikçe yoksullaşan alt sınıflar Güneydoğu’nun zorunlu göç mağdurlarıyla mülksüzlüğün ortaklığında buluşup tutunmaya çalışıyor.
Küreselleşmenin karargahı İstanbul, milli gelirin yüzde 55’ine el koyarken, İzmir yarısını bile alamıyor. Geliri düşen, kamu harcamalarının durduğu, kamu yatırımlarının yarım kaldığı, eğitimli ve vasıfsız işsizliğin en yüksek olduğu kentlerin başında İzmir geliyor.
Kapatılan Tariş, Sümerbank, Tekel yerine yeni üretim alanlarının açılmadığı, yakın tarihin kapitalist sanayi kenti İzmir’i sayfiye kenti mi sanıyoruz?
Finans piyasalarının üretimin yerini kapmasıyla, hizmet sektörünün sanayi üretimini misliyle geçmesiyle neoliberalizmin dümdüz ettiği İzmir’de, gecekondu mahallesi meydanındaki ‘Büyük Atatürk Maskı’ da bunalımlı orta sınıfı mı işaret ediyor?
Binlerce küçük esnafın ve üreticinin iflas ettiği, işçileşmiş köylüsü, işsizleşmiş işçisi, tarımdan el çektirilmiş yüz binlerce ailesiyle İzmirliler, huzursuzluklarını ve kayıplarını kuşatamayan mevcut siyasete karşı ‘geçmişin güzel günlerini’ temsil eden cumhuriyetin sembollerine sığınıyorlar.
Sosyal Belediyecilik uygulamasının Dikili’de dirilmesi ve Tekel direnişine en büyük desteğin İzmir’den gelmesinin laik elitlerle ne alakası vardı?
İzmir’de Sezen Aksu Sokağı’nın tabelasını indiren işgüzar fanatizm, vatanımızın her köşesinde 24 saat nöbet tutup dişine uygun kurbanının yolunu kollamıyor mu?
Devrim Yıldırım ve Evren Haspolat’ın değerli akademisyenlerle oluşturdukları kolektif çalışma ‘Değişen İzmir’i Anlamak’, İzmir’i popülist-medyatik zeminden kurtarırken, İzmir’in yakın geçmiş siyasi-sosyolojik-ekonomik dönüşümünü gözler önüne seriyor.
Zihin açıcı çalışma ‘Değişen İzmir’i Anlamak’, Türkiye’yi ‘angaje kutup siyaseti’ dışında anlama adına da çok katkı verici.
Hamaset ve sosyal infaz hattını geçmenize bayağı yardım ediyor.