“Lisans verdiğimiz 42 doğalgaz dağıtım şirketine 41 kere maşallah diyorum…. Bu toplantının ülkemize, sektöre ve sektördeki siz değerli işadamlarımıza hayırlı kazançlar sağlamasını temenni ederim.” ( EPDK’nin 2007’deki Başkanı Yusuf Günay, 3 Mart 2007) İstanbul ve İzmir bölgeleri ile birlikte 21 elektrik dağıtım bölgesinin 16 tanesi özelleştirilmiş oldu. Artık tüketiciler olarak ışığı yaktığımızda ya da bilgisayarın […]
“Lisans verdiğimiz 42 doğalgaz dağıtım şirketine 41 kere maşallah diyorum…. Bu toplantının ülkemize, sektöre ve sektördeki siz değerli işadamlarımıza hayırlı kazançlar sağlamasını temenni ederim.” ( EPDK’nin 2007’deki Başkanı Yusuf Günay, 3 Mart 2007)
İstanbul ve İzmir bölgeleri ile birlikte 21 elektrik dağıtım bölgesinin 16 tanesi özelleştirilmiş oldu. Artık tüketiciler olarak ışığı yaktığımızda ya da bilgisayarın düğmesine bastığımızda İstanbul’da Karamehmet’in sahip olduğu Çukurova Holding ve Kazancı Holding, Ankara ve çevresindeki illerde Sabancı Holding (Enerji-Sa), Bursa’da Limak Holding, Trabzon ve çevresindeki illerde Aksa Holding başka illerde de başka başka holdingler karlarına kar katacak, en temel ihtiyaçlarımız için birilerinin kar etmesini sağlayacağız. Faturalarımızda onların karları da, genel vergilerle yapılması gereken bakım, onarım ve yenileme harcamaları da yer alacak.
Sermayenin bir yandan kendisinin enerji maliyetlerini düşürmeye çalışırken bir yandan da bu alanı üretim, ticaret, dağıtım alanları olmak üzere yeni kâr alanı olarak tanımladığını görmek zor değil. Özellikle 2001 krizi sonrasında finansal karlarını kaybeden sermaye için uzun vadeli ve risksiz kar kaynakları bu sektörde oldu: Doğalgaz, elektrik dağıtım ve üretimi ve TÜPRAŞ başta olmak üzere özelleştirilen enerji KİT’ler. Üretken sermayenin öne çıktığı ve uluslararasılaşmanın bu yönde ilerlediği dönemde, artan üretken yatırımların gerektirdiği elektrik tüketimi için, doğalgaz ve petrol fiyatları ile oynayamayan sermaye, bu alana girerek enerji maliyetlerini hem kontrol edebilmek ve hem de bir yandan da tüketiciye satarak maliyeti toplumsallaştırmak amacında.
2004 yılında enerji sektöründe TÜPRAŞ özelleştirildi, Türkiye’deki tüm petrol ürünlerini işleyen bu tek şirket Koç Grubu’na geçti. Hepimiz her petrol ürünü kullandığımızda Koç Grubu kârını arttırıyor. Sonra doğalgaz dağıtım ihaleleleri büyük hamleydi. 2007 seçimleri öncesi tüm il merkezi ve pek çok ilçede büyük oranda biten bu süreç AKP ile yerel sermayeler ilişkisini yeni bir boyuta taşıdığı gibi temel ısınma gereksinimi, sermayenin kar kaynağı haline geldi. HES’lerin özelleştirmesi hızla devam ediyor, 52 HES 2010 yılında özelleştirildi. Şimdi elektrik dağıtımı özelleştirmeleri Türkiye çapında bitmek üzere.
Maliyet Sıradan Tüketiciye Yüklenecek
Yasal mevzuata göre özelleştirilen dağıtım bölgelerinde kısa süre sonra elektrik fiyatları serbest bırakılacak. Böylece;
1. Tüketiciler alternatif hat çekemeyeceklerine ve kendi enerjilerini üretemeyeceklerine göre, zorunlu olarak dağıtım şirketlerinden elektrik alacaklar. Böylece pazarlama literatüründe ifade edildiği gibi hepimiz “captive customer” yani “kafesteki müşteri” olmuş oluyoruz. Doğal tekel olan bu firmalara mecburuz.
2. Özelleştirme bedeli olarak şirketlerin devlete ödedikleri miktar (Örneğin 9 Ağustos 2010 tarihinde Boğaziçi Elektrik için şirketçe ödenmesi taahhüt edilen 2.99 milyar dolar) aslında doğrudan tüketicilerin faturalarına eklenerek tahsil edilecek ve fiyatlara yansıtılabilecek. Çünkü yine yasal mevzuta göre bu mümkün, “maliyet bazlı fiyatlama” yapılabilecek. Yani şirketler özelleştirme bedelini aslında sıradan kullanıcılardan fazlasıyla çıkaracak. Özelleştirme bedeli aslında küçük tüketiciden alınan bir vergi, devletin zorunlu vergisi olarak algılanabilir.
3. Büyük kullanıcılar ya da “serbest tüketici” olarak tanımlanan büyük şirket ve kurumlar, şu anda kendi tedarikçilerini seçebiliyor, “benim kullandığım elektrik şu hidroelektrik santralden ortak şebekeye verilen enerjiden sayılsın” deme hakları var. Ancak biz tüketicilerin böyle bir hakkımız yok, bu durum büyük sermaye ve kurumlarına avantaj sağlarken bizim gibi tüketicilerin ise tam tersine hiç de çıkarına değil. Büyük bir holding İzmit’teki fabrikası için Çanakkale’deki santralinden enerji alabilecekken, tüketicilerin böyle bir imkanı da olmayacak. Büyük sermayenin 2000’ler sonrası artan üretken yatırımları için gereken “enerji maliyeti düşüşü” böyle sağlanacak. Üretim ve tüketim yapan holdingler “ölçek” avantajından yararlanarak maliyetlerini tüketiciyle paylaşarak “toplumsallaştırmış” olacaklar.
4. Başta da söylediğimiz gibi asıl önemli nokta şu, artık her ışığı açtığımızda, elektrikli aletleri çalıştırdığımızda,örneğin evdeki TV’yi açtığımızda büyük sermayedarlar kâr edecekler. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun “piyasa reformları” tamamlanınca Perakende Satış, Toptan Satış, Üretim, Dağıtım şirketleri üzerinden elektrik kullanacağız, bu şirketlerin hepsi kâr edecek. Elektrik üretiminde kullanılan yakıtı üreten şirketleri de katarsak evimize gelen elektrik faturası içinde en az 5-6 şirketin karı olacak. Şu anda üretimin %53’ü ve dağıtımın büyük bölümü özelleşmiş durumda, ayrıca elektrik ticareti yapacak yüzlerce şirket şimdiden kurulmuş halde ve devreye girmeyi bekliyor.
5. Dağıtım şirketleri hem özelleştirme bedelini, hem hatlara yaptıkları yatırım bedelini tahsil edecekler. Enerji ve doğalgaz hatlarının genel vergilerle sağlanması gereken yenileme ve bakım harcamaları da böylece kullanandan tahsil edilmiş olacak, özellikle elektrik alanında ciddi bir yenileme yatırımına gerek var ve devlet bunu özel şirketler aracılığıyla yaparak doğrudan kullananlara ödetmek amacında. Sermaye kesiminden alınmayan vergiler, doğalgaz yatırımlarında olduğu gibi artık büyük elektrik yenileme çalşmalarında da bizden karşılanacak.
6. “Küresel ısınma” sorunu ve diğer ekolojik sorunlar göz önüne alındığında sektörün sermaye kontrolüne terk edilmesinin yaratacağı sorunlar çok daha çarpıcı bir hal almaktadır. Özelleştirmeler ile sermaye mantığına tabi olacak olan hidrokarbon ve enerji üretim ve iletiminin, “daha çok üretim ve tüketim” arayışına dayalı kapitalist büyüme temelli yaklaşıma teslim olacağını söylemek abartı olmaz. 2010 Enerji Raporuna göre enerji bakanlığı 2023 yılına kadar Türkiye’deki tüm kömür rezervini enerji sektöründe kullanıma açmayı amaçlamaktadır. 2009 yılında verilen doğayı kirleten termik santral lisanslarının üretim miktarı, diğer tüm enerji üretim tekniklerine verilen lisanslardan daha fazladır ve elektrik üretim tercihinde termik santral tercihi azalmamaktadır.
7. Yoksulluktan ve ihtiyaçtan kaynaklanan kaçak elektrik kullanımı ile emekçiler ve yoksullar suçlulaştırılmakta, Kürt’lere ve emekçi mahallerine yönelik ayrımcılık meşrulaştırılmaktadır. Kayıp ve kaçakların %80’lere ulaştığı Kürt illeri ve bazı emekçi semtlerindeki durum dağıtım ihalesini alan şirketlerce denetim ve polisiye tedbirler ile artık engellenecektir, özel şirketler bu duruma izin vermeyeceklerini sıklıkla belirtiyorlar. İlk aşamada kayıp ve kaçak maliyetini o bölge insanına ödetmek üzere faturalara ekleyeceklerdir. Kaçak elektrik kullanımını engellemek, özelleştirmelerle ve denetimlerle değil, aylık belirli bir kullanımı temel bir hak olarak parasız yapmak, gece kullanımlarını da çok büyük oranda ucuzlaştırmakla mümkündür. Bilindiği gibi devletin elindeki hidroelektrik santraller kullanım olmadığı için geceleri elektrik üretmemektedir ve önerilen bu uygulamanın bu anlamda ciddi bir maliyeti olmayacaktır. Bir diğer önemli nokta da şudur, Kürt illerinde kullanılan enerji, kaçaklar dahil, Türkiye’deki elektrik tüketiminin %4’ünü geçmezken, bölgede üretilen enerji toplam üretimin %35 ila %40’ı arasındadır.
Sonuç olarak elektrik özelleştirmel
erine karşı, elektrik, su, iletişim gibi ihtiyaçların çok temel ve vazgeçilmez haklar olarak tanımlanması mücadelesini vermek, bu alanları kâr alanı olmaktan çıkarmak için çalışmak önemli görünüyor. EPDK başkanının “hepinize maşallah… hayırlı kazançlar” dediği şirketlerin kazançlarını insanların karşılamak zorunda oldukları temel ihtiyaçlarından elde ettikleri ve edeceklerini ifade etmek geniş bir kesimi ikna edecektir. Ekolojik etkileri açısından önemi ve demokratik denetimin tartışmasız sağlanması gereken temel bir ürün olduğu göz önüne alınırsa sermayenin bu alandaki etkilerini geriletmek hayati bir öneme sahip görünüyor.
Sermaye kesimleri arasında çıkarlar ve stratejiler açısından ayrımları çeşitli eksenlerde yapabiliriz. Ancak sermayeye AKP yandaşı/karşıtı ya da yerli/yabancı şeklindeki ayrımlar üzerinden sürece bakmak bütünsel bir saldırı boyutunu görmeyi engelleyecektir. Koç Gurubu, Sabancı Grubu, Çalık Grubu, Kazancı Holding, Kiler Gurubu, Avrupalı Verbund da, HES yatırımcısı veya doğalgaz dağıtım lisansı alan çok sayıda orta ölçekli şirket de süreçten faydalanmaktadır.
Kapitalist büyümeyi sorgulamak ve somut talepler
Kapitalist “büyüme ve gelişme modellerini” (örneğin en son açıklanan “mali kural” uygulamasının büyüme hedeflerinden işe başlanabilir) ve dolayısıyla “ekonominin çıkarları gereği” kabul etmemiz beklenilen enerji talep projeksiyonlarını sorgulamak bir zorunluluk. Diğer yandan enerji üretim ve dağıtımının, petrolden elektriğe kadar, kamulaştırılması ve toplumsal denetime açılması hedeflerini dile getirebiliriz. Kamulaştırma talebi, enerji, su, iletişim, internet gibi temel ihtiyaçların ucuzlaştırılması talepleri ile somutlaştırılabilir. Yeniden-kamulaştırma mücadelesinin kazanıldığı örnekler vardır; İngiltere’de özelleştirilen demiryolu ulaşımı, Yeni Zelanda’da su, elektrik, demiryolu işletmeleri yeniden kamulaştırılmıştır. Kanada ve Orta-Latin Amerika’dan çok sayıda örnek verilebilir. Toplumsal denetim ve kamulaştırma hak mücadelelerinin önemli bir adımı olacaktır.
Somut talepler olarak, örneğin aylık 150-200 kw-saatlik enerji kullanımının ücretsiz olması, gece kullanımlarının çok daha ucuz olması, elektrik, su, cep telefonu ve internet üzerindeki karların ve vergilerin sınırlandırılması/kaldırılması talebi gibi taleplerin gündeme gelmesini sağlayabiliriz.
Mehmet Yusufoğlu
MÜ. Kalkınma İktisadı Doktora
E-posta: mehmetyusufoglu01@gmail.com
*EMO Broşürlerinden, Fuat Ercan ve Nergis Mütevellioğlu’nun yazıları dahil çeşitli kaynaklardan yararlanıldı.