Referandum süreci yaklaştıkça siyasiler hedeflerine ulaşmak için propagandalarında sınır tanımayacaklarının ve her türlü istismarı yapabileceklerinin ipuçlarını vermeye başladılar. Bizler; kimlerin samimi, kimlerin istismarcı olduğunu anlamamız ve analiz edebilmemiz için iktidarın (icraatlarına) yaptıklarına, izlediği yön ve yöntemlere bakmamız ve iktidarı değerlendirmeye almamız gerekiyor. Bu konuda muhalefetle ilgili yapılacak değerlendirmeler bize bazı ipuçları verse de (iş başında […]
Referandum süreci yaklaştıkça siyasiler hedeflerine ulaşmak için propagandalarında sınır tanımayacaklarının ve her türlü istismarı yapabileceklerinin ipuçlarını vermeye başladılar.
Bizler; kimlerin samimi, kimlerin istismarcı olduğunu anlamamız ve analiz edebilmemiz için iktidarın (icraatlarına) yaptıklarına, izlediği yön ve yöntemlere bakmamız ve iktidarı değerlendirmeye almamız gerekiyor. Bu konuda muhalefetle ilgili yapılacak değerlendirmeler bize bazı ipuçları verse de (iş başında olmadıkları için) sağlıklı bir sonuca ulaşamayız.
Peki, “AKP gerçekten demokratik bir ülke yaratmak ve 12 Eylül’le yüzleşmek istiyor mu?” sorusuna yanıt almak için, bu partinin siyasi geçmişine ve yaptıklarına bakmak gerekir. Bu noktada AKP’nin hiç de samimi olmadığı sonucuna varmak için kahin olmaya gerek yoktur. Bu konuda iktidarın sicili oldukça bozuk, bu güne kadar mecliste 12 Eylül’e yönelik değişikliklere ve meclis araştırması taleplerine destek vermedi. Sendikaların taleplerine kulağını tıkadı. Alevi açılımı, Kürt açılımı gibi konuları gündeme getirdi; ama ağzına gözüne bulaştırarak bu konularda elle tutulur bir gelişme sağlayamadı. Fakat bu beceriksizliklerinden (belki de kurnazlıklarından) bile “Ben değişim istiyorum, (bazı güçler) muhalefet engelliyor, çalıştırmıyor” diyerek “hiç de hak etmedikleri kadar yararlanarak siyasi rant elde ettiler.”
Devrimciler, ilericiler, demokratlar ve insani duygular taşıyan toplumun tüm kesimleri bu gerçekleri görmeli ve gelişmeleri bu yönde değerlendirmelidirler. Bu ülkenin ve ülke halklarının daha özgür ve mutlu bir yaşam sürmesi için mücadele eden ve bu uğurda canlarını veren devrimciler üzerinden oy avcılığı yapılmasına karşı çıkmalıdırlar.
Ya 12 eylül mağduru olarak Ertuğrul GÜNAY’ı örnek göstermesine ne demeli? Bir mağdur düşünün ki bakanlık koltuğunda oturmuş sağa sola talimatlar veriyor. Böyle mağduriyete can kurban.
Başbakan eğer mağdur görmek istiyorsa 12 Eylül döneminde “öküz altında buzağı arayan” dönemin sıkıyönetim mahkemelerince eften püften sebeplerle örgüt üyeliği ile cezalandırarak yıllarca ceza evlerinde yatırarak işinden gücünden ailesinden yuvasından ettiği TCK nın 141. 142. ve (kısmen de olsa) 163. Maddesinden yargılanan insanlara baksın ve eğer mağduriyetleri gidermek istiyorsa, onların mağduriyetlerini gidersin.
1991 yılında 141-142 ve 163. maddeler suç kapsamı dışında bırakılınca bu maddeden yargılamış olan kamu görevlilerinin TCK nın 2. maddesi gereğince görevlerine dönmeleri ve özlük haklarının iadeleri gündeme geldi. Bunlardan bir kısmı da görevine döndü ve özlük haklarının iadesi talebinde bulundular. Bu talepler karşısında o günün siyasi iktidarı 31.11.1994 tarihinde 4045 sayılı yasayı çıkarttı.
4045 sayılı yasanın geçici 3. maddesinde Türk Ceza Kanununun 140, 141, 142 ve 163. maddeleri kapsamına giren fiillerden “Mahkum olsun veya olmasın bu fiilleri nedeniyle verilmiş olan disiplin cezaları bütün sonuçlarıyla birlikte kaldırılır. Bu suretle göreve ve işe alınanlara geçmişe yönelik olarak aylık ve diğer özlük hakları verilmez ve açıkta geçen süreleri değerlendirilmez. Bu konu ile ilgili olarak yargıya intikal etmiş olanlardan henüz haklarındaki yargı kararı kesinleşmemiş olanlar hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” denmektedir.
Eğer AKP 12 eylül mağdurlarının mağduriyetlerini gidermek istiyorsa bu yasayı kaldırsın veya bu yasanın “Bu suretle göreve ve işe alınanlara geçmişe yönelik olarak aylık ve diğer özlük hakları verilmez ve açıkta geçen süreleri değerlendirilmez” bölümünü;
“Bu suretle göreve ve işe alınanlara geçmişe yönelik olarak aylık ve diğer özlük hakları verilir ve açıkta geçen süreleri değerlendirilir” biçiminde değiştirilirse, hem somut bir adım atılmış olur hem de yıllardır kanayan yaralar kısmen de olsa sarılmış olur ve mağduriyetlerde giderilir.
Görelim AKP nin samimiyetini hem bu değişiklik için ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE DE GEREK YOK hükümetinin sandalye sayısı bu yasayı değiştirmesi için yeterli. HODRİ MEYDAN!
*İbrahim Erdoğan, Eğitim-Sen Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Baştemsilcisi