Kartal Koşuyolu Kalp ve Damar Hastalıkları Hastanesi’nde işten çıkarılan Dev Sağlık-İş üyesi dört işçi 35 günlük mücadelelerinin karşılığını 30 Haziran günü aldılar. Dört işçi, 26 Mayıs’taki genel eyleme katıldıkları için işten çıkarılmıştı. Hastane başhekiminin taşeron şirket yöneticileriyle görüştüğü sırada dışarıda da biraz gergin biraz heyecanlı bir bekleyiş vardı. Dışarıda yemek yenirken de içeride neler konuşulduğuna […]
Kartal Koşuyolu Kalp ve Damar Hastalıkları Hastanesi’nde işten çıkarılan Dev Sağlık-İş üyesi dört işçi 35 günlük mücadelelerinin karşılığını 30 Haziran günü aldılar. Dört işçi, 26 Mayıs’taki genel eyleme katıldıkları için işten çıkarılmıştı.
Hastane başhekiminin taşeron şirket yöneticileriyle görüştüğü sırada dışarıda da biraz gergin biraz heyecanlı bir bekleyiş vardı. Dışarıda yemek yenirken de içeride neler konuşulduğuna dair tahminler yürütülüyordu. Direnişin zaferi bir gün sonra kesinleşecekti.
Aslında hikaye 10 ay öncesine kadar gidiyor. 10 ay önce, Dev Sağlık-İş Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Kamil Kartal’ın hastane bahçesine sendika masasını kurduğu gün tanışmışlar sendikayla. O günden sonra örgütlü bir güç olmuşlar hastanede. Sendikalaşma çalışmaları sırasında pek sorun yaşamamışlar. Hastaneye yeni bir taşeron şirketin gelmesiyle baskılar başlamış. İşçilere, hiçbir baskıya itiraz edemeyecekleri, esnek çalışma saatlerinin olduğu bir iş sözleşmesi zorla imzalatılmaya çalışılmış, imzalamayanların işten çıkarılacağı söylenmiş. Bunun üzerine Dev Sağlık-İş 1 Nisan’da bu baskılara karşı hastanede bir eylem yapmış.
O eylem hastanede çok şeyi değiştirmiş. Hastane çalışanlarının aşağıya, eylem alanına indiğini gören taşeron korkmuş. Kölelik sözleşmesi iptal olmuş. Bu olaydan sonra taşeron şirketin sendika düşmanlığı daha da artmış. Hatta işçilere sendikadan ayrılmaları için rüşvet bile teklif etmişler. İş, “Sen iyi bir arkadaşa benziyorsun. Gel bırak bu işleri. Hem sana telefon bile alırız” demeye kadar gitmiş.
Sonra hastanede yer değiştirmeler başlamış. Taşerona, “Bizim ekmeğimizle oynama” demiş işçiler. Taşeron da kimsenin ekmeğiyle oynanmayacağını söylemiş işçilere.
34 gündür olduğu gibi yine hep beraber bekliyorlar, direniyorlar. Bu sırada içerideki hareketlilik de devam ediyor. İşten çıkarılan işçilerden biri, Dev Sağlık-İş’in hastane temsilcisi, bilgi almak için sürekli üstündeki kırmızı renkli sendika yeleğini çıkarıp yönetim binasına giriyor. Çünkü o yelekle içeri girmek yasak.
Zaten 26 Mayıs genel eyleminde de taşeron şirketin şeflerinden biri çıkıp “Üstünüze o kırmızı şeyleri giyemezsiniz” demiş işçilere. Ondan sonra olan olmuş. “Boğa gibi alerjisi var heralde” dediği taşeron şefine şöyle cevap vermiş sendika temsilcisi: “Biz Dev Sağlık-İş’in üniformalarını her zaman giydik, yine de giymeye devam edeceğiz.”
Ertesi gün geldiklerinde de işten çıkarıldıklarını öğrenmişler. Hemen gerekçeyi sormuşlar. Şirketten cevap alamamışlar tabii. İşten çıkarılan işçiler 34 gün geçmesine rağmen tebligatlarını alamamıştı. Taşeronun diyecek bir şeyi de yoktu.
“Niye sizi işten çıkardılar?” sorusuna Dev Sağlık-İş’in hastane temsilcisi şöyle yanıt veriyor:
“Hani derler ya çıban başı gibi. Diğer arkadaşlarım da sendikanın önde duran arkadaşları. Hiçbir şeyden yılmayan, mücadelesine inanmış insanlar. Bizler özellikle seçildik. İçeriye mesaj veriyorlar. ‘Bakın bunları dışarı attık sizi de aynı duruma koyarız’ demeye çalışıyorlar. Onlar sendikanın önde gelenlerini kapıya koydular ama bilmiyorlar ki içeride daha çok önde gelen arkadaş var.”
İşçiler, işten çıkarıldıktan sonra hemen direnişe başlamış. Direnişe başlar başlamaz da soluğu başhekimin yanında almışlar. “Bu meseleyi çöz, biz hastanemizi seviyoruz” demişler. Başhekim de olaya el koyacağını söylemiş. Kısa bir süre sonra da işçilere şirketin kendilerini istemediğini, bir şey yapamayacağını söylemiş. İşçiler de direnişe devam etmiş.
Her sabah saat yedide işe gelir gibi direnişe gelip, akşam saat dörtte de işten çıkar gibi evlerine gitmişler. Tekrar başhekimin yanında almışlar soluğu. “Bu hastaneyi siz yönetiyorsanız, bu olaya da siz el koyacaksınız” demişler başhekime. Ondan sonra başhekim tekrar devreye girmiş.
***
Hastane içindeki işçilere de çok yoğun bir baskı var. Ne kadar destek olsalar da pek fazla kalamıyorlar dışarıda direnen işçilerin yanında. Çünkü onlar da işten atılma tehdidiyle karşı karşıyalar. Dışarıdaki arkadaşlarına selam veren, onların yanına giden hemen ‘odaya’ çekiliyor. Hesap soruyorlar işçilerden. Hastaneye geldiği günden beri iş barışını bozmuş taşeron şirket. İşçileri ikiye bölmeye çalışıyorlar “Bizden misin, onlardan mısın” diye.
Çete gibi taşeron şirket. Şirketin sahiplerinden emekli bir albay, işçileri “Bu benim iyi yüzüm. Kötü yüzümü göstertmeyin bana” diye tehdit ediyor. Sadece hastanede çalışan işçileri tehdit etmekle kalmıyor taşeron şirket. Destek için ziyarete gelen sağlık emekçilerinin çalıştıkları hastaneleri arayıp “Bunları niye gönderiyorsunuz buraya” diye hesap sorma cüretini de gösteriyor.
Son bir ayda 25 hastane ve sağlık ocağının temizlik ihalesini almış şirket. Şirketin milletvekili bağlantıları da var. Bir işçi, başka bir taşeron şirket sahibinden, Koşuyolu’ndaki taşeron şirketle aynı ihalelere girip aynı şartnameleri verdiğini ancak ihaleyi kaybettiğini duymuş.
Taşeron şirket, kapıda direnen işçileri tecrit etmeye çalışıyor. İşçileri yalnızlaştırıp “Üç beş gün bağırıp giderler” düşüncesinde belli ki. Ancak işçiler yılmayacaklarını çok kez göstermişler. “Bu direniş 30 gün değil 300 gün de sürse buradan ayrılmayız” diyorlar.
26 Mayıs’ta işten çıkarılan Dev Sağlık-İş üyesi dört işçinin yanında, onlardan 11 gün önce işten çıkarılan Ali Öğdem de vardı. Onun asıl işi teknisyenlik. Zaten altı yıl hastanede bu işi yapmış. Ona da “Biz temizlik şirketiyiz, seni teknisyen olarak çalıştıramayız. Ya temizlik yap ya da git” demişler. Kabul etmemiş. Hemen ardından da işten atılmış. 45 gündür ne gerekçeyle işten atıldığını öğrenememiş. Çünkü tebligat verilmemiş. “Bana işimi geri verecekler” diyor. Sendikalı değil ama hep onlarla birlikte.
***
İçerideki görüşme bitiyor ama dışarıya bir şey söylenmiyor. Ne olmuş ne bitmiş merakla bekleniyor. Sendika temsilcisi yeleğini daha sık giyip çıkarmaya başlıyor. Hala bir sonuç yok. En sonunda sendika temsilcisi bir gidiyor, pir gidiyor. O sırada hastanenin bahçevanı Nevzat geliyor. Emekli olmasına rağmen geçinebilmek için işi bırakamamış. 15 yıldır Koşuyolu’nda çalışıyor.
Emektar bahçevan Nevzat, yanımıza gelmeden önce sigarasını çaldırmış onu anlatıyor. Atılan işçilerden Hayri, “Biz yapmışızdır kesin. Bu hastanedeki bütün kötülüklerin anası biziz ya” diyor gülerek. Çıkışıyor Nevzat; “Siz halk çocuğusunuz, kime ne zararınız olmuş. Asıl hırsız içeridekiler. Asıl hırsız başımızdakiler. Kime ne yapmış bu insanlar, yazıktır, ayıptır” diyor ve bahçeyi sulamaya devam ediyor.
O sırada sendika temsilcisi çıkıyor içeriden. Başhekim yardımcısıyla görüşmüş. Görüşmelerden net bir sonuç çıkmamış ama “Yarına bu iş hallolur, gelişmeler olumlu” diyor sendika temsilcisi. Sonuçta da öyle oluyor. 35 gün süren direniş sonunda taşeron pes ediyor ve işçiler işe geri alınıyor.
Koşuyolu’ndaki direniş zaferle sonuçlandı ancak Dev Sağlık-İş üyesi işçilerin mücadelesi devam ediyor. Adana Balcalı’da, Bursa’da, İstanbul’da taşerona karşı elde edilen zaferler yeni mücadeleleri beraberinde getiriyor. Dev Sağlık-İş üyesi işçilerin yüreğinden geçenlere Koşuyolu Kalp ve Damar Hastanesi’ndeki işçiler tercüman oluyorlar: “Bütün işçiler birleşsin, direnişler birleşsin. Birlikte daha g