CHP lideri Deniz Baykal’ın partiden istifasına neden olan ‘kaset olayı’ sonrası CHP’nin geleceği ve bundan sonraki yönetimi ve çizgisi tartışılıyor. Sendika.Org bu olayla açığa çıkan ve görmezden gelinemeyecek başka bir soruna ilişkin yapılan tartışmaları sayfalarına taşımaya çalışıyor. CHP’nin erkek egemen siyaseti ve yaşanan olay sonrası mağdur olan, yok sayılan, partililer tarafından ‘o kadın’ sözleriyle anılan […]
CHP lideri Deniz Baykal’ın partiden istifasına neden olan ‘kaset olayı’ sonrası CHP’nin geleceği ve bundan sonraki yönetimi ve çizgisi tartışılıyor. Sendika.Org bu olayla açığa çıkan ve görmezden gelinemeyecek başka bir soruna ilişkin yapılan tartışmaları sayfalarına taşımaya çalışıyor. CHP’nin erkek egemen siyaseti ve yaşanan olay sonrası mağdur olan, yok sayılan, partililer tarafından ‘o kadın’ sözleriyle anılan Nesrin Baytok şahsında CHP’nin artık saklanamaz hale gelen maçoist, erkek egemen anlayışına ilişkin bugüne kadar basında yapılan tartışmalardan oluşan bir derlemeyi okurlarımıza sunuyoruz.
Siyasete egemen olan erkek ideolojisinin bilinçli eleştirisinden ‘iyi niyet ve duyarlılığa’ dayalı eleştirilere kadar farklı içeriklere sahip bu yazıların ortak noktası CHP’nin kadını mağdur eden, suçlayan ve ötekileştiren sorunlu tavrına dikkat çekiyor olması.
“Skandal İki Kişilik, Mağdur Tek” – Bianet
13 Mayıs 2010
Ankara İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Derneği Başkanı Arzu Özyol, “Başta cinsiyetçi tutumu ile kadını görünmez kılan medya kuruluşlarını ve tüm parlamento üyelerini şiddetle kınıyor; Baytok’un adını ağzına almayan Baykal’ın bu hegemonik tutumunu bir an önce değiştirmesini diliyoruz” dedi.
Ankara İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Derneği Başkanı Arzu Özyol, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile CHP’li milletvekili Nesrin Baytok’a ait olduğu öne sürülen görüntülerin basına yansımasından sonra yaşanan gelişmeleri; Baykal’ın, milletvekillerinin, partililerin ve basının Baytok’a
yönelik tutumunu eleştirdi.
“Özel hayatın gizliliği temel bir insan hakkıdır. Bu hakkın ihlali ile gözler önüne serilen biri durumun gerçek olup olmadığı tartışılmadan önce, bireylerin ihlal edilen hakları üzerinde durmak gerekir” diyen Özyol, olayda iki aktör olduğu halde Nesrin Baytok’un yalnızlaştırılarak daha çok mağdur edildiğine dikkat çekti.
Özyol “Başta cinsiyetçi tutumu ile kadını görünmez kılan medya kuruluşlarını ve işlerine geldiği zaman düşman addettikleri medya kuruluşlarına siyasi getirim gayesiyle malzeme veren tüm parlamento üyelerini şiddetle kınıyor; Baykal’ın bu hegemonik tutumunu bir an önce değiştirmesini diliyoruz” diye konuştu.
Nesrin Baytok’u neden kimse görmüyor?
Özyol, yaptığı basın açıklamasında şu noktalara dikkat çekti:
1-Olayın mağdurlarından biri erkek diğeri ise bir kadın olmasına rağmen, erkek egemen meclisin tüm üyeleri, niçin sadece erkek mağdur için gözyaşı dökmekte ve kadının mağduriyeti konusunda sessiz kalmayı yeğlemektedirler?
2-Başta söz konusu siyasi partiye mensup kadın milletvekilleri olmak üzere, parlamentodaki diğer kadın milletvekilleri niçin hemcinslerinin haklarını koruma yolunu seçmemektedirler?
3-Olayın erkek mağduru Parti Genel Başkanlığı’ndan istifa ederek siyasi etiğin gerektirdiği şekilde davranmayı becermiş olsa da, veda konuşmasında bir komplo karşısında olduğunu defalarca vurgularken niçin diğer mağdurun adını ağzına almaktan ısrarla kaçınmıştır?
Sorun Baytok’un istifası mı?
4-Olay patlak verdiği andan itibaren, kadın mağdurun 18 yıldır erkek mağdurla çalıştığının ve bu yakın mesai nedeniyle hızlı terfilerinin daima dikkati çektiğinin altı sürekli olarak çizilirken, niçin erkek mağdur ve ya CHP’nin kurmayları milletvekili kadının eğitimi, bilgisi ve deneyimli geçmişi nedeniyle seçilmiş olduğu pozisyonu hak ettiği konusunda bir açıklama gereği duymamaktadırlar?
5-Mağdur kadın milletvekili de tüm diğerleri gibi en başta demokratik kuralları işletmesi, şeffaflık ve hesap verme sorumluluğuna sahip çıkması ve cinsiyeti gereği kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanması için mücadele etmek üzere meclise yollanmış olmasına rağmen niçin uzunca bir süre derin bir sessizliğe gömülmüş ve ardından da tüm sorun kendisinin mecliste kalması ya da kalmamasından kaynaklanıyormuş gibi “İstifa Etmiyorum” açıklamasını yapmıştır?
Yapması gereken özel hayatına yapılan tecavüzü kınamak ve milletvekili olmak için gereken kriterlere en az erkek milletvekilleri kadar uygun olduğunu belgelerle kamuoyunun dikkatine sunmaktır
Baytok Yargıya Gidecek, BDP’li Tuncel ve KADER’den Vekile Destek – Bianet
11 Mayıs 2010
Özel hayatına ilişkin olduğu iddia edilen video görüntüleri yayınlanan CHP milletvekili Baytok, medyadaki yorumlara karşı yargıya gidiyor. BDP’li Tuncel ve KADER başkanı Aydın, kadın milletvekilinin ötekileştirilmesine tepki gösterdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Nesrin Baytok özel hayatına ilişkin olduğu iddia edilen video kaydıyla ilgili yorum yapan medya kuruluşları hakkında yargıya başvuracağını söyledi. bianet’in ulaştığı Baytok’a yakın bir kaynak kamuoyuna açıklama yapmayan milletvekilinin yargı yoluna gideceğini söylediğini belirtti.
Aynı kaynağa göre, Baytok partiden istifa etmeyi düşünmüyor ancak bir süre aktif görev de almayacak. Baytok’un kişisel web sitesi de yayınını durdurdu.
CHP’li kadınlar konuşmuyor
Görüntülerde yer alan Deniz Baykal da, dün yaptığı basın açıklamasıyla video kaydının ve yayınlanmasının bir “komplo” olduğunu, görüntülerin montajlandığını ve çarpıtıldığını söyleyerek parti başkanlığından istifa etmiş, olaydan hükümeti sorumlu tutmuştu.
Öte yandan görüşlerine başvurduğumuz CHP’li kadın milletvekilleri, konu hakkında konuşmak istemediklerini, önümüzdeki günlerde bir basın açıklaması yapacaklarını belirttiler.
“Baytok ötekileştiriliyor”
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Milletvekili Sebahat Tuncel, bianet’e, konunun “erkek üzerinden tartışılmasını” eleştirdi.
“O kadın’ diye bahsedilen kişi sonuçta bir milletvekili. Yürütülen ‘erkek egemen tartışma’ bu kadını hemen ‘öteki’ kadın haline getiriyor. ‘Ahlaksızlık’ daha çok kadınla özdeşleştirilerek tartışılıyor. Toplum üzerinden kimsenin bu konuyla ilgili hâkimlik, savcılık yapmasına gerek yok. Baytok’un bir kadın milletvekili olması dolayısıyla kendi partisinin, özellikle CHP’li kadınların konunun tartışılma şekli üzerinden bir tavır göstermesi gerekiyor.”
KADER: Baytok’a manevi şiddet
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KADER) Başkanı Çiğdem Aydın da yaptığı yazılı açıklamada, özel hayatın gizliliğinin “bir hak ve özgürlük konusu” olduğunu belirterek, “Bu konuda önlemlerin alınmayıp sadece nutuk atılması büyük eksikliktir ve bu işten zarar gören, görmesi muhtemel herkese haksızlıktır” dedi.
Görüntülere dair politikacılarca ve medyada yapılan yorumlarda, Baytok’un “onurunun, kariyerinin ve geleceğinin yok sayıldığını” söyleyen Aydın, “Baytok’a manevi şiddet uygulanmaktadır” diye konuştu.
Gizli kamera olayının milletvekillerinin seçilme süreçleriyle bağdaştırıldığına dikkat çeken KADER Başkanı, “Bu çok ağır bir ithamdır. Unutulmamalıdır ki erkek milletvekillerini seçenler de parti karar organları değil, parti başkanlarıdır. Söz konusu olayda, kadın milletvekilinin eğitimi, bilgisi ve yeterliliği değil, özel hayatı ve seçilmiş olduğu pozisyon arasındaki ilişkinin sorgulanması son derece vahimdir” ifadesini kullandı.
Aydın, “Erkek egemen Meclisin erkek mağdurun etrafında dayanışma halkası oluştururken kadın milletvekilinin mağduriyeti karşısında sessiz kalması da siyasetin ne denli eşitliğe aykırı ve antidemokratik yapıda olduğunun kanıtıd
ır,” dedi.
Bu ayrımcı anlayış derhal son bulmalıdır. Baykal, olay üzerine istifa ettiğini açıklayarak siyasi ahlakın gereğini yapmış, ancak olayın tamamen kendisine ve partisinin duruşuna yönelik bir komplo olduğunu ısrarla vurgularken aynı komplodan zarar gören milletvekilini yok saymıştır.”
Çekin Ellerinizi Nesrin Baytok’un Üzerinden – Başak Günsever- Bianet
10 Mayıs 2010
Çıkın ve istediğinizi söyleyin Nesrin Baytok. Sizi, bize göre gayet gururlu olan ama onlara göre en zayıf olan yerinizle, cinsiyetinizle vuruyorlar. Kimsenin size bunu yapmaya hakkı yok. Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğleyin! Zira ben bir kadın olarak size yapılanlar yüzünden çok öfkeliyim.
Seks kasedi her zaman tiraj artırır. Ki dikkat edin genellikle politik bir hedefi vardır seks kasetlerinin. Mevzu bahis Deniz Baykal ve Nesrin Baytok olduğu için söylemiyorum. Hayatın politikası denen şey, egemen ideoloji denen şey… O da kadın bedeninin bitmez tükenmez sömürüsü ve kadının nesneleştirilmesinin en güçlü silahı: Kadın bedeninin “çıplak” bir şekilde kitlelere sunulmasıdır. Bu kasetlerde seks olmasına rağmen, burada tiksindirici bir ima vardır. Şöyle ki; seks kasedinin iki öznesi vardır: biri tanınan biri tanınmayan ya da ikisi de tanınan, ünlü kişilerdir bunun sunulma amacı.
Genellikle kasetlerin şantaj niyeti vardır. Sonuçta bir insanın statüsünü ve saygınlığını zedelemenin yolu bu egemen ideolojide: Çıplaklık ve düşkün vaziyette “sevişiyor” olarak göstermektir ötekini. Bazı kasetlerde kadınlara yönelik tecavüz ve taciz görüntüleri vardır ki, bunlar suçtur. Sevişmek de “düşkün” ve “pespaye” bir şey değildir yeri gelmişken. Ama insanlar o kasetlerde genellikle kadına işlenen suçları değil, çıplaklığın kendisini sever. Ağzından salyalar akıtarak ünlü kadına tecavüz edilmesini milyonlarca kişi tıklar. Bir kadını seks kölesi haline getiren erkek haber sunucusunu değil de, “Haber sunucusunun çıplak görüntüleri”ni konuşur kitleler. Bu iki yüzlü ahlak anlayışında ise kaybeden hep kadındır. Dışlanan, soyutlanan, saygı duyulmayan ve tacize açık hale gelen kadındır. Tecavüz edilen kadının en çıplak göründüğü, en şehvetli göründüğü fotoğraflarla verilir haber. Ki daha çok satsın, taciz ve tecavüzler daha çok artsın, yeni yeni işkence ve tecavüzler olsun kadınlara, kız çocuklarına toplu tecavüzler edilsin ve herkes ses etmemeyi içine yedirebilsin ki İnternet siteleri bu haberleri girerek daha çok tıklansın, daha çok reklam alsın, erkek patronlar daha çok para kazansın.
Bir gece yarısı bir İnternet sitesine koyulan, sonra çok “ahlaklı” oldukları için kendileri, daha fazla yayınlayamayacağım diye geri çektiği Deniz Baykal ve Nesrin Baytok’un video görüntüleri için iki laf etmek istiyorum bu girizgah minvalinde.
Deniz Baykal’ı tanımayan yoktur. Benim çocukluktan beri bildiğim, gözümün önünde olan, 60’lardan beri siyasetin içinde, daha önce çeşitli bakanlık deneyimleri olan, yılların “siyaset adamı” kendisi. Şu anda da CHP Genel Başkanı.
Suç olan bunu kaydetmek ve yayınlamaktır
Nesrin Baytok 22 Temmuz 2007 seçimlerine kadar Deniz Baykal’ın özel kalem müdürüydü. 23. dönem CHP Ankara milletvekili olarak parlamentoya girdi. Bu iki kişi arasında yaşanan seksin bizi ilgilendiren boyutu ise; 1- bunun gündeme gelmesi, 2- bunun gündeme geliş şekli temelinde. Bunun gündeme gelmesi, Ceza Yasası’nın (TCK) 134. maddesinde düzenlenen ”özel hayatın gizliliğini ihlal”, 135. maddesinde yer verilen ”kişisel verilerin kaydedilmesi” ve 125/1. ve 2. maddelerinde düzenlenen ”hakaret” suçları kapsamına göre suç. Kaldı ki bence kötü niyetli bir şey. Başka da hiçbir anlamı yok. Hiç kimse için de başka bir anlamı olmamalıdır.
Asıl önemli olan ikinci boyuta gelirsek; görüntüler bilinçli olarak gece yarısından sonra yayına sokulmuş, daha sonra yine “bilinçli” olarak yayından kaldırılmıştır. Zaten oradan alan almış, paylaşan paylaşmış, izleyen izlemiş, izlemeyen kalmamıştır sonuçta. Yayınlayan amacına ulaşmıştır.
Burada suçlu olan birileri varsa en önce bunu kayıt altına alan ve yayanlardır. Burada rahatsız etmesi gereken bir şey varsa bizi, o da iki yetişkin insanın birbirleriyle sevişmesi değildir. Görüntüleri yayınlayan yayının sahibine, yayın yönetmenine, editörüne, muhabirine ve hatta çaycısına sormak isterim: Hayatlarında hiç sevişmemişler midir? Ya da belli periyotlarda sevişmiyorlar mıdır birileriyle? Eminim ki bana samimi bir yanıt verme şansı olsaydı hepsinden tahmin ettiğim yanıtı alırdım.
Bunda garip olan ne var peki? Deniz Baykal ve Nesrin Baytok’un çıplak olmaları ya da sevişiyor olmaları değildir garip olan. Bizim buna erişebiliyor olmamız ve erişme şeklimizdir. Asıl mevzu budur. İkisi de yetişkin, sağlıklı insanlar olduğuna göre, burada sistem tarafından dert edinecek bir diğer mesele kalıyor; bu iki insanın evli olup da böyle bir şey yapıyor oluşları. E valla bu da çok sorgulanamaz.
Olayın özel hayatın ihlali kısmını bırakıp, iki evli insanın birbirlerine ne hissettikleri ve ne yaşadıklarıyla ilgilenemeyecek kadar terbiyeli olmamız lazım. Ama yayınlayanların bir gece yarısı iştahla “İşte CHP’nin ahlak anlayışı” diye verdikleri videodan ürettiği ve sürdürdüğü terbiyeyi anlıyoruz. Burada bu iki insan hesap verecekleri, sorumlu olduğunu düşündükleri kişilere hesap verirler, onlarla halleşirler, tek yapmaları gereken de budur. Bu kasedi kaydeden ve yayanlara şunu sormak isterim; her şeyi siz mi doğru yaşıyorsunuz? Tek doğru sizin yaşadığınız hayat mıdır beyler eğer şu hayatta hiç ceviz kırmadıysanız dahi? Sizin şeklinizle yaşamayanın linç edilmesi mi gerekir? O şekle girmeyenlerin yaşama şansı, saygı görme hakkı yok mudur? Bu nasıl bir faşizmdir ki Türkiye’nin ve dünyanın yarısını oluşturan kadınların, memleketin parlamentosunda hepi topu 46 hemcinsi olan vekillerini de oraya layık görmez, arkalarından sürekli kuyu kazarsınız. Onların çıplak olduğu görüntüleri hiç düşünmeden basarsınız?
Evet, olan Nesrin Baytok’a oldu ne yazık ki! Ama hiçbir şey olacağı da yok. Çıkın ve istediğinizi söyleyin Nesrin Baytok. Sizi, bize göre gayet gururlu olan ama onlara göre en zayıf olan yerinizle, cinsiyetinizle vuruyorlar. Siz de çıkıp kadın olduğunuzu, yaşamı nasıl iki katı daha zor bir şekilde geçirmek zorunda olduğunuzu anlatın onlara. Sırf bu örnek bile yetecek buna. Evet, bir kocanız var, çocuğunuz var falan. Bunları düşünüyorsunuz eminim. Ama inanın bizim yaşamımızın kurallarını da biz koymadık. Bu kuralların tartışılamayacağını da hiçbir zaman iddia etmedik. Mümkünse tartışalım. Mümkünse yol alalım. İstediğiniz şeye sahip çıkın, istediğinizi reddedin. Bu hayat sizin hayatınız. Lütfen o erkek parlamentoda, bugünlerde yine yumrukların ve erkek seslerinin kapladığı mecliste kadın milletvekili olmaya devam edin. Dünya yıkılmadı. Hiçbir şey olmadı. Kimsenin size bunu yapmaya hakkı yok. Bunu tekrarlayın kendinize. Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğleyin! Zira ben bir kadın olarak size yapılanlar yüzünden çok öfkeliyim.
Erkeğin şanı yürür, kadının dünyası kararır – Balçiçek Pamir – Haber Türk
11 Mayıs 2010
Kim ne derse desin CHP Lideri Deniz Baykal’ın istifasını içime sindiremedim. Baykal’ı bu köşeden, katıldığım programlardan, kendi yayınlarımdan eleştiren bir isim olarak bu istifa için “Olmadı!” diyorum. Olmadı diyorum, çünkü Baykal eğer partisinden ayrılacaksa, bu izlediği yanlış politikalar yüz
ünden olmalıydı, bel altı bir kaset yüzünden değil.
Bugün onun istifasını gülümseyerek izleyenler bilmelidirler ki, bugün Baykal’a yarın onlara, kasetlerin, komploların sonu yok. Fevkalade üzgünüm. Öncelikle Baykal gibi çok değer verdiğim, beyefendiliğini, tarzını, duruşunu hep hayranlıkla izlediğim bir siyasetçinin siyaset sahnesinden çekilişinin yolu bu olduğu için. Bugün hâlâ, keşke istifa etmeseydi diye düşünüyorum. Ancak dün konuşmasını dinlerken büyük bir hayal kırıklığına uğradım. AKP’yi belgesiz, delilsiz suçlaması, Fethullah Gülen’in samimiyetine inandığını söylemesi…
Gözlerimi açarak, şaşkınlıkla dinledim. Böylesine tarihi bir konuşmada Gülen’in samimiyeti, AKP’nin samimiyetsizliği falan? “Ne iş?” diyor insan… Bir de o erkeksi tavır… Ben oysa beklerdim ki, Baykal sadece komplodan değil de gerçeklerden bahsetsin… (Yalanlamadığı için ilişkinin gerçek olduğunu varsayıyorum ve o yüzden yazıyorum.) Önce görüntüler yüzünden eşinden özür dilediğinden ya da sadece ona karşı sorumlu olduğundan bahsetmesini isterdim. Nesrin Baytok’a da sahip çıkmasını… Ondan da bahsetmesini, onun da arkasında durduğunu açıklamasını.
Evet! Yanlış okumadınız. Kimsenin Baytok’a sahip çıktığı yok.
Kadının hayatı kaydı. Öyle ya da böyle bu tarz işlerde erkeğin şanı yürür, kadının dünyası kararır! Yalan mı? Bugün CHP tek vücut halinde nasıl genel başkanına sahip çıkıyorsa, Nesrin Baytok’a da sahip çıkmalıdır. Herkesin dilinde bir “etik”tir gidiyor. Hepimiz harikayız ya… Neymiş, ilişkisi olduğu için milletvekili olmuş. Bu bence Baytok’a yapılan en büyük hakarettir. Komplo kasetten bile daha ağır bir durum kanımca…
Baytok’u yakından tanıyıp bilenler, onun nasıl CHP için hayatını harcadığını, gece gündüz demeden çalıştığını, teşkilatçılığını, işbitiriciliğini ve partisine olan aşkını bilir. Onun vekilliği kanımca geç bile kalmıştır. Ama bugün düştüğü durum, sadece bir ilişkiden ibaret getirildiği mevkidir. İşte bu da bir kadın olarak yüzümü kızartıyor, utandırıyor. Bu yüzden diyorum Deniz Baykal, Nesrin Baytok’a sahip çıkmalı diye. Baytok ve Baykal’a yapılanlar yeterince mide bulandırıcı.
Ama biz bugün Baytok’a sahip çıkmazsak, aynı suça iştirak etmiş oluruz.
İlişkilerine gelince… Kanımca kimseyi ilgilendirmez. Sorumlu oldukları, hesap vermeleri gereken kişiler vardır ya da yoktur, o durum da sadece onların bileceği iştir.
Dün Söz Sende’de iflah olmaz CHP muhalifi, kendi deyimiyle sıkı CHP’li Bedri Baykam ile birlikteydik. “Bundan sonra ne olacak” soruma verdiği cevap ilginçti, sizlerle paylaşmak istedim.
“Eğer Deniz Baykal dönecekse, bunu hemen yapmalı, çünkü CHP’lilerin kafası karışmış durumda. Yok dönmeyecekse artık o zaman kurultay için kolların sıvanmasına yardım etmeli. Dönem öyle bir dönemdir ki anamuhalefet partisinin lider koltuğu bir an bile boş kalmamalı. Baykal acilen rengini belli etmelidir!”
Kadın değil mi parçalayın gitsin – Mutlu Tönbekici – Vatan
12 Mayıs 2010
Mailime KA.DER’den şöyle bir basın açıklaması geldi: “Gizli kamera görüntüleri ile ilgili olarak siyasi partiler ve medyada yapılan yorumlarda bu olayın iki mağdurundan kadın olanının onuru, kariyeri ve geleceği yok sayılmış, kendisine büyük bir manevi şiddet uygulanmıştır.
Gizli kamera olayı, milletvekili seçme ve seçilme süreçleriyle bağdaştırılmış, sayıları zaten çok az olan bütün kadın milletvekilleri töhmet altında bırakılmıştır. Bu çok ağır bir ithamdır. Unutulmamalıdır ki erkek milletvekillerini de “parti karar organları” değil, “parti başkanları” seçmektedir.
KA.DER olarak, Türkiye’de her şeyi parti başkanlarının belirlediği seçme ve seçilme süreçlerine her zaman itiraz ettik. Ancak söz konusu olayda, kadın milletvekilinin eğitimi, bilgisi ve yeterliliği değil, özel hayatı ve seçilmiş olduğu pozisyon arasındaki ilişkinin sorgulanması son derece vahimdir.
Erkek egemen meclisin erkek mağdurun etrafında dayanışma halkası oluştururken kadın milletvekilinin mağduriyeti karşısında “sessiz” kalması da bizce siyasetin ne denli eşitliğe aykırı ve antidemokratik yapıda olduğunun kanıtıdır. Bu ayrımcı anlayış derhal son bulmalıdır.
Sayın Baykal olay üzerine istifa ettiğini açıklayarak siyasi ahlakın gereğini yapmış, ancak olayın tamamen kendisine ve partisinin duruşuna yönelik bir komplo olduğunu ısrarla vurgularken aynı komplodan zarar gören milletvekilini yok saymıştır.
Bu olayda siyasiler ve medya tarafından kadın milletvekiline uygulanan şiddeti kınıyor, çifte standardı siyasetin normal bir unsuruymuş gibi gören ve gösteren eğilimi protesto ediyoruz.
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği
KA.DER Başkanı
Çiğdem AYDIN”
***
Nesrin Baytok, daha birinci gün harcandı gerçekten.
Yalçın Bayer köşesinde hemen şöyle yazdı:
“Bu olayla, CHP’de siyaset yapmanın kriterleri bir kez daha gündeme gelmiştir. Esas sorun budur. Bunların yanıtının ortaya çıkması gerekmektedir. CHP’deki 10 kadın milletvekilinin hali hiç düşünülüyor mu? Yüzlerine nasıl bakılacaktır? Genel Merkez sorumluları, ağır ithama dayalı tablo karşısında ne yapacaktır? İşin şakaya gelir yanı yoktur ama vatandaş dilini tutamıyor. “Milletvekili olmak istiyorsan…” “Agacığım beni mebus yapsana…” Cümlelerin devamını yazmaya utanırız. Maalesef yakıştırmalar bu, espriler bu.”
Bir başka yerde Baytok’un aleleacele biyografisi yazılmış. Başlık şöyle: “Nesrin Baytok’un hızlı yükselişi” Peki bu kadar hızlı yükseliş ne kadar zamanda olmuş dersiniz? 21 yıl! Kadın olunca yeterlilik süresi 40 yıl falan mı olmalıydı? Bu yükselişin manidar olduğunu vurgulamak için de ilk cümle özenle seçilmiş: “Parti kapısından kitap satıcısı olarak girdi..” ODTÜ Maden Mühendisliğinden mezun olduğu önemsiz bir detay olarak nice sonra geliyor. Vurgulanan “Bir zavallı sekreter nasıl oldu da vekil oldu.. Bak sen..”
Deniz Baykal, istifasını açıkladığı konuşmasında da Baytok’dan hiç söz etmedi. Taraf Gazetesi’nin
“Sahipsiz mağdur” başlığını attığı haberine göre televizyon kanallarında canlı yayınlara katılan bazı CHP’liler de Baytok’tan “O kadın” diye söz etmiş.
En ağır yazı Sevilay Yükselir’in kaleminden çıktı. CHP parti içi dedikoduları aktardığını söylediği 9 Mayıs 2010 tarihli yazısında “Güya bu kaseti, 2007 seçimleri öncesi, vekil sözünü alan ancak, “İleride ne olur, ne olmaz!” düşüncesiyle eski sekreter Nesrin Baytok kaydetmiş! Hani sonradan lazım olursa diye kullanmak üzere! Ve güya Baytok’un kişisel bilgisayarına kaydettiği bu görüntüleri bozulan bilgisayarında unuttuğu ve tamirciye verince de görüntülerin söz konusu tamirci tarafından şantaj amacıyla kullanıldığı, tamircinin epeyce bir para sızdırdığı ama bununla yetinmeyip, sonrasında biraz daha para kazanmak için Baykal muhaliflerine kaseti teslim ettiği ileri sürülüyor” diye yazmış. Zaten Baytok, kocasına CHP’nin bilişim işlerini de vermiş zamanında, oradan iyi bir servet yapmışlar vs vs..
Nedir çizilen portre? Çıkarı için her şeyi yapabilecek alçak adi üstelik vekil olmak için yetersiz bir kadın!
Bir parti bu kadar mı hızla sırt çevirir bir vekiline? Bu kadar mı hızlı harcar? Ne kadar da sevmezlermiş kadını.. Ne kadar da kötü gözle bakarlarmış..