Baykal’ı tanıyanlar iki uç tavır bekliyorlardı: Kaset hiç yokmuş gibi davranmasını… Veya istifa etmesini… İkinciyi seçti. Böylece hakkında yapılacak spekülasyonların ve belki de “kasetin kalan bölümü”nün önünü kesti; CHP’nin hedef haline gelmemesi için kendini feda etti; ama bir yanıyla da gerçekten bir “komplo” varsa, sonuç almasını sağladı. Baykal, “Ama…”lı kınama cümlelerine isyan etmekte haklı… Çünkü […]
Baykal’ı tanıyanlar iki uç tavır bekliyorlardı: Kaset hiç yokmuş gibi davranmasını…
Veya istifa etmesini…
İkinciyi seçti.
Böylece hakkında yapılacak spekülasyonların ve belki de “kasetin kalan bölümü”nün önünü kesti; CHP’nin hedef haline gelmemesi için kendini feda etti; ama bir yanıyla da gerçekten bir “komplo” varsa, sonuç almasını sağladı.
Baykal, “Ama…”lı kınama cümlelerine isyan etmekte haklı… Çünkü tartışmanın kasetin “içerik”ine çekilmesi, “komplo”yu görmezden gelmek, hatta ona alet olmak anlamı taşıyor.
Oysa arşivinde herkese ait bir kaset bulunduran ve sızdırmak için doğru zamanı kollayan bu “korku imparatorluğu”nun kaderi, biraz da Baykal’ın vereceği bu ilke mücadelesine bağlı…
Yine de ben “Üçüncü bir yol vardı” diye düşünüyorum:
Çıkıp samimiyetle işin aslını anlatabilir, gerekirse zarar verdiği, hayal kırıklığına uğrattığı insanlardan özür dileyebilir, ama komploya boyun eğmeyeceğini, mücadeleye devam edeceğini söyleyebilirdi.
Çok daha inandırıcı olurdu.
* * *
Bunun yerine, “vuruşarak çekilme” taktiğinde karar kıldı.
Gerçekten çekildi mi?
Bence hayır!
Konuşma dikkatle deşifre edildiğinde, daha güçlü dönmeye yönelik başka bir hareket planının ipuçları çıkıyor ortaya:
1. Baykal, genel başkanlığı bıraktığını açıklarken, “bu kara kampanyaya teslim olmayacağını” da vurguladı. “İstifam teslimiyet değil, meydan okumadır” dedi. Burada “Mücadeleye devam” kararlılığı açık…
2. 22 Mayıs’taki kurultaya katılmayacağı söylendi, ama parti toplantısında “Vereceğiniz her göreve hazırım” dediği de dışarı fısıldandı.
3. Gün boyu konuşan CHP’liler onu bırakmayacaklarını gözyaşları içinde vurguladılar. Zaten o da 2 hafta içinde CHP’ye güçlü bir genel başkan adayı çıkamayacağının farkında…
4. Komplonun ardındaki adres olarak hükümeti göstermesi, konuşmasında Hazreti Peygamber’e ve Fethullah Gülen’e atıf yapılması, Baykal’ın görevi bırakmaktan ziyade siyasi bir rövanşa hazırlandığının ve seçime doğru yeni ittifaklar aradığının işaretleri…
5. Nihayet “İstifamla Türk siyasetini ve CHP’yi yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkân tanıdım” diyerek yerine aday olabileceklere peşinen ipotek koymuş oldu. Bu tabloda ilk ortaya çıkacak aday, o “tanzim”e alet olmuş, hatta komploda rol almış damgasını yiyecektir.
* * *
Bu deşifreden benim okuduğum şu:
Baykal, aleyhine gelişen durumu, bir manevrayla lehine çevirmeye çalışıyor.
İstifası, iki adım ileri atılabilmek için bir adım gerileme anlamı taşıyor.
Kurultayda 81 il başkanı ortak imzayla Baykal’ı yeniden göreve çağırabilir, O da “taban baskısıyla ısrarlara dayanamayıp” genel başkanlığa dönebilir.
“Ülkenin bu kritik döneminde partiyi lidersiz bırakamazdım” diyebilir.
Ya da partiyi bir süre bir emanetçiye devredip, daha sonra olağanüstü kurultayla dönebilir.
Ama tanıdığım Baykal, evde oturmaz; ne yapar eder, bu istifadan istifade eder; bunu bir fırsata dönüştürmeyi dener.
İşe yarar mı?
İşte orası soru işareti…