AKP hükümetinin TEKEL işçileri ve diğer özelleştirme mağdurları için önerdiği 4/c’ye ilişkin Bakanlar Kurulu Kararnamesi 4 Şubat 2010’da Resmi Gazetede yayınlandı. Şimdi hükümet, açıkladığı şartlarla öncelikle TEKEL işçilerinin sıraya girerek başvurmalarını bekliyor. Direnişin temel tartışma konusu olması nedeniyle bugüne kadar toplumun değişik kesimlerinden işçiler, sendikacılar, köşe yazarları, ekonomistler 4/c üzerine tartışmalar yürüttüler. Bu sırada sorunun […]
AKP hükümetinin TEKEL işçileri ve diğer özelleştirme mağdurları için önerdiği 4/c’ye ilişkin Bakanlar Kurulu Kararnamesi 4 Şubat 2010’da Resmi Gazetede yayınlandı. Şimdi hükümet, açıkladığı şartlarla öncelikle TEKEL işçilerinin sıraya girerek başvurmalarını bekliyor.
Direnişin temel tartışma konusu olması nedeniyle bugüne kadar toplumun değişik kesimlerinden işçiler, sendikacılar, köşe yazarları, ekonomistler 4/c üzerine tartışmalar yürüttüler. Bu sırada sorunun çözümü için Türk-İş ile görüşen Recep Tayyip Erdoğan’ın 4/c’yi bilmediği de kamuoyuna yansıdı.
Bu yazının amacı, TEKEL ve diğer özelleştirmelerde mağdur olup, 4/c’ye başvurmayı düşünen işçilere hukuki bakış açısıyla bir rehber olmasıdır.
Öncelikle, 4/c’nin ne olduğuna bakalım:
4/c adı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. Maddesinin c fıkrasında düzenlenen çalıştırma biçimini göstermektedir. Devlet Memurları Kanunu’nun 4. Maddesine göre kamu hizmetleri memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür.
Bu sayılanlardan
a. Memurlar: devletin asli ve sürekli işleri ile görevlendirilenler,
b. Sözleşmeli Personel: önemli projelerin hazırlanması için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir
c. Geçici Personel: Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.
d. İşçiler: Sürekli işçi kadrolarında belirsiz süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan sürekli işçiler ile geçici iş pozisyonlarında altı aydan az olmak üzere belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan geçici işçilerdir.
Peki AKP hükümeti 4/d’li Tekel işçilerini 4/c’li yapmak için neden bu kadar ısrar ediyor?
Uzun yıllardır kamudaki temel çalışma biçimi memurlar ve işçiler olarak ikiye ayrılmakta ve 12 Eylül sonrası bir kısmı geri alınmış olsa da, önceki mücadele dönemlerinden edinmiş oldukları ciddi sosyal ve ekonomik hakları bulunmakta idi.
Sözleşmeli personel ise daha çok mevsimlik işçilerin çalışma biçimlerini düzenleyen bir istihdam biçimi olarak karşımıza çıkmaktaydı. Örneğin bahar ve yaz aylarında ormanların budanması, ağaç kesilmesi işlerinde orman köylüleri geçici olarak istihdam edilirler, 4/c’li olarak çalışırlardı.
Özal döneminden itibaren, kamuda sözleşmeli çalışma biçimleri görülmeye başladı. Memurlar ve işçiler eliyle görülmekte olan kamu hizmetleri giderek sözleşmeli ve geçici personel tarafından yerine getirilmeye başladı.
AKP iktidarı döneminde 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesinin (f) bendine göre, Bakanlar Kurulu’nca 3/5/2004 tarihinde kararlaştırılan “Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İşsiz Kalan ve Bilahare İşsiz Kalacak Olan İşçilerin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine İlişkin Esaslar” yürürlüğe girmiş ve şu anda tartıştığımız 4/c statüsü ortaya çıkmıştır.
Buna göre;
a. İş Kanunu hükümlerine tabi olarak çalışan sürekli veya geçici işçi (kapsamdışı personel hariç) olup,
b. Özelleştirme uygulamaları neticesinde işsiz kalanlar,
c. Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı almamaları halinde,
d. İş akitlerinin kamu tarafından feshedilmesini müteakip 30 gün içerisinde kuruluşları kanalıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilmeleri halinde,
4/c kapsamında Devlet Personel Başkanlığı kanalıyla istihdam edilirler.
Bu kapsamda istihdam edilecek personele yapılacak tüm ödemeler ile suç ve disipline ilişkin yaptırımlar, çalışma saat ve süreleri, sosyal güvenlik yönünden tabi olunacak mevzuat, izin hakları ve buna benzer diğer hususlar her kurum için çıkarılacak Bakanlar Kurulu kararında belirtilir.
Yapılan bu düzenleme ile 2004 yılından itibaren özelleştirilen kuruluşlarda çalışırken özelleştirme nedeniyle mağdur olan işçiler başka kurumlara 4/c’li personel olarak atanmaya başladı.
Bu tarihten sonra kamuda memur ve işçi alımlarının neredeyse durduğunu; başta eğitim ve sağlık olmak üzere devletin neredeyse tüm kurumlarında sözleşmeli ve geçici personel çalıştırılması yoluna gidildiğini görüyoruz.
İşçi ve memur dışında bu tür ara statünün oluşturulmasının sebebi, kamu hizmetlerinin işçi ve memurların kazanılmış haklarından faydalanamayan, ucuz işgücü yoluyla çözülmesidir.
Tekel Direnişine Kadar 4/c’li Çalışanların Hakları Nelerdir?
Yasada memur ve işçi ayrımı dışına 4/b ve 4/c’li çalışanlar için personel terimi kullanılmaktadır. Burada değinilen personel terimi, aslında bu istihdam biçiminin karakterlerinden birini de ifade etmekte. Çünkü sözleşmeli çalışanlar İş Kanunu’na göre işçi, Devlet Memurlar Kanunu’na göre de memur sayılmamaktadır.
Bakanlar Kurulu tarafından her yıl alınan kararla kaç kişinin hangi bakanlıklar bünyesinde ve hangi şartlarla çalıştırılacağı belirlenmekte ve Resmi Gazetede yayınlanmaktadır.
Her iki kanunun da çalışan lehine olan kısımları bu personelleri kapsamamakta, yaptırım ve yükümlülük içeren kısımları ise kapsamaktadır. Biraz daha açıklamak gerekirse;
• Öncelikle, bu personel asli kamu hizmeti yapsa ve yıllarca 4/c kapsamında çalışsa dahi, geçici personel olarak kabul edilmektedir. Yılda 4 – 10 ay arasında çalışmakta, yılın kalan dönemlerinde işyeriyle ilişiği kesilmektedir. Arada meydana gelen 2-6 aylık boşluk nedeniyle sürekli ve düzenli çalışan olarak kabul edilmemektedir.
• Önceki işyerinden almış oldukları ücretler kazanılmış hak teşkil etmemekte, oldukça düşük ücretle çalışmaktadırlar.
• Geçici personelin çalıştığı dönemde başka bir işte çalışması yasaktır.
• Çalışılan her ay için en fazla 1 gün izin kullanma hakkı bulunmaktadır.
• Doktor raporu ile kanıtlanan hastalıklarda her 4 ay için 2 günü geçmemek üzere ücretli hastalık izni verilmekte, 2 günü geçen sürelerin ücreti ödenmemektedir.
• Kadın işçinin doğum yapması durumunda doğumdan önce 8 hafta ve doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere 16 hafta ücretli izin verilmektedir.
• Geçici personele, bu kararda belirtilen ücretler dışında herhangi bir ad altında ücret ödenemez ve sözleşmelerine bu yolda hüküm konulamaz.
• Geçici personele fazla mesai ücreti ödenmez.
• Geçici personelin hizmet sözleşmesinin feshinde, ihbar, kıdem veya sair adlar altında herhangi bir tazminat ödenmez.
• İşçinin emekliliğe hak kazanması durumunda sözleşmesi sona ermiş sayılır.
• Geçici personeller işçi sayılmadıklarından işçi sendikalarına, memur sayılmadıklarından memur sendikalarına üye olamaz. Örgütlenme hakları tamamen ellerinden alınmıştır.
2004 yılından beri bu şartlar altında çalıştırılan işçilerin çalışma şartları, Anayasanın
a. Kanun Önünde Eşitlik hükmünü içeren 10. Maddesine,
b. Devletin, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğunu düzenleyen 49. Maddesine,
c. Çalışma şartları ve dinlenme hakkını düzenleyen 40. Maddesine,
d. Kamu hizmetlerinin gerektirdiği görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğini düzenleyen 128. Maddelerine açıkça aykırıdır.
4/b’li çalışanların izin, harcırah, görev sonu tazminatı gibi hakları konusunda açılan davalarda verilen mahkeme kararları ile çeşitli hükümler iptal edilmiş ve kısmi eşitlik sağlanmıştır. 4/b uygulamasındaki bu kazanımlar sonrasında bu çalıştırma biçiminden de vazgeçilmiş ve bu sefer 4/c’li çalışan oranı arttırılmıştır.
4/c’li çalışan personelle ilgili de çeşitli davalar açılmış olup, bu davalar halen sürmektedir. Örneğin memur sendikalarına üye olabilecekleri mahkeme kararıyla kabul edilmiştir.
Tekel Direnişinin 4/c’li Çalışma Biçimine Etkisi Olmuş Mudur?
Hükümet tarafından bu yeni çalıştırma biçimi kamuda yerleştirilmeye çalışılırken Tekel işçilerinin direnişi başlamış ve 4/c uygulaması kamuoyunda yeniden tartışılmaya başlamıştır.
Direnişin geldiği noktada Bakanlar Kurulu’nun 04.02.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2009/15759 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 4/c uygulamasında kısmi iyileştirmeler yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre:
• Yılda 4 – 10 ay arasında düzenlenen sözleşme süresi 11 aya çıkartılmıştır. Ancak yine de arada meydana gelen boşluk nedeniyle sürekli ve düzenli çalışan olarak kabul edilmemekte, geçici personel niteliği korunmaktadır.
• Önceki işyerinden almış oldukları ücretler kazanılmış hak teşkil etmemekte, İlk öğretim mezunlarının maaşları yüzde 17.4 oranında artılarak 772 liraya, Lise mezunlarının maaşları yüzde 15.8 oranında artırılarak 856 liraya, Yükseköğretim mezunların maaşları ise yüzde 14.3 oranında artırılarak 937 liraya sabitlenmiştir. Belirlenen bu miktarlar işçilerin önceki kurumlarından aldıkları ücretlerin yanında çok düşüktür.
• Çalışma saatleri devlet memurların için düzenlenen çalışma saatleri ile aynı kabul edilmiştir.
• 4/c’li olarak yapılan çalışmaların toplam süresi üzerinden hesaplanarak iş sonu tazminatı ödenecektir.
• İşçilerin iş güvencesine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
• Daha önce her ay için 1 gün kabul edilen izin süresi, çalışılan her ay için azami 2 güne çıkartılmıştır.
• Resmî tabip raporu ile kanıtlanan hastalıklar için yılda 30 günü geçmemek üzere ücretli hastalık izni verilebilmektedir. Hastalık sebebiyle Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenen gelirler ilgilinin ücretinden düşülür.
• Doğum izni ve mazeret izni aynı şekilde düzenlenmiştir.
• Geçici personelin öncelikle en son çalıştıkları illerde, bu illerde istihdamlarının mümkün olmaması hâlinde diğer illerde istihdam edilmesi düzenlenmiştir.
Ancak yapılan bu düzenleme, başta Tekel işçileri olmak üzere geçici personelin beklentilerini karşılamaktan uzaktır.
Bakanlar Kurulu’nun 4 Şubat tarihli 4/c Düzenlemesi Kabul Edilebilir Bir Uygulama mıdır?
Bakanlar Kurulu tarafından yapılan düzenlemelerle işçilerin yıllar süren kıdemi, hak etmiş oldukları konumları, ücret ve sosyal hakları hiçe sayılarak, yılların kamu emekçileri 19 yaşında genç bir işçi gibi fiyatlandırılmaktadır.
Oysa işçi mücadelesinin yıllar süren birikimlerinden olan kazanılmış hak ilkesi, eşit işe eşti ücret ilkesi, dinlenme hakkı, işçi lehine yorum ilkesi, iş sözleşmesi sona erdiğinde kıdem, ihbar tazminatı veya iş sonu tazminatı adı altında ödeme yapılması, iş güvencesi, örgütlenme ve sendika hakkı gibi ilkeler hiçe sayılmakta, anayasaya ve uluslar arası mevzuata aykırılıklar sürmektedir.
Daha da önemlisi, çalışma şartları her yıl Bakanlar Kurulu tarafından yeniden düzenlediğinden ve kazanılmış hak ilkesi kabul edilmediğinden, mevcut kazanımla yetinecek işçilerin 2011 yılında hangi şartlarla çalışacağı tamamen Bakanlar Kurulunun insafına kalmış durumdadır.
Hükümet tarafından “önce başvuran kendi bölgesinde iş kapar” mantığı ile başvuru teşvik edilse dahi, iş güvencesi olmadıkça 2 ay sonra işçilerin parça parça işten çıkartılmayacağının bir garantisi bulunmamaktadır. Böyle bir durumda işçilerin mahkemeye başvurma hakkı bulunmamaktadır. Amirinin olumsuz sicili ile işten atılabilecek bir işçinin onurlu bir şekilde çalışması, haklarını savunabilmesi mümkün olmayacaktır.
Yapılan kısmi iyileştirmelerin en büyük sebebi Tekel işçilerinin direnişidir. Kamuoyunun Tekel direnişini sahiplenmesi, güvencesiz çalışma biçiminin teşhiri ve mücadelenin büyüme ihtimali göz önüne alındığında, hükümetin yeni tavizler vermek zorunda kalacağı da görülmektedir. Şu anda dahi başbakanın kendisinin açıklayacağını ilan ettiği doğalgaz zammı yürürlüğe koyulamamakta, özel istihdam büroları gibi emeğe saldırı yasaları rafa kaldırılmaktadır. Uzun süredir işçiler aleyhine pek düzeleme yapılmadığına dikkat edilmelidir.
4/c ile çalışmayı kabul etmek Tekel mücadelesini bölmekten, hükümetin kara propagandasının önünü açmaktan öte bir anlam taşımayacaktır. Hükümet Şubat sonuna kadar süre verip çadırlara saldıracağını ilan etse dahi, Tekel mücadelesinin meşruluğu ve kitleselliği arttıkça işçiler değil AKP için sıkıntı halini alacaktır.
Sonuç olarak; Mevcut haliyle 4/c uygulaması, açıkça yasalara aykırı olup, ne kadar allanıp pullansa da asla kabul edilmemelidir. Adı ne olursa olsun, iş güvencesi içermeyen, eşit işe eşit ücreti kabul etmeyen, insanca çalışma hakkı sağlanmayan bir çalışma biçimini kabul etmek, kölelik koşullarını kabul etmektir.