Lütuf, ihsan, iyilik, iyilikseverlik, yardım, yardımseverlik, hayır, hayırseverlik, minnettarlık, “merhamet”, acıma, vicdan, yoksul, yoksulluk, düşkün, garip gureba-fakir fukara, muhtaç, dilenci, sadaka… Anılan kavramlar, içinden geçtiğimiz süreçte, karşılıkları hem toplumsal yaşantıda/pratikte hem de kavramsal düzeyde görülebilen bir nitelik taşıyor. Kavramsal düzeyde karşılık buldukça pratiğe daha çok yön veriyor; pratikte sınandıkça ve yaygınlaştıkça, kavramsal-ideolojik egemenliğe daha fazla […]
Lütuf, ihsan, iyilik, iyilikseverlik, yardım, yardımseverlik, hayır, hayırseverlik, minnettarlık, “merhamet”, acıma, vicdan, yoksul, yoksulluk, düşkün, garip gureba-fakir fukara, muhtaç, dilenci, sadaka… Anılan kavramlar, içinden geçtiğimiz süreçte, karşılıkları hem toplumsal yaşantıda/pratikte hem de kavramsal düzeyde görülebilen bir nitelik taşıyor. Kavramsal düzeyde karşılık buldukça pratiğe daha çok yön veriyor; pratikte sınandıkça ve yaygınlaştıkça, kavramsal-ideolojik egemenliğe daha fazla güç katıyor.
Kavramların egemenliğini pekiştirdiği, pratikte ise giderek yaygınlaştığı alan sosyal politika ve çalışma ilişkileri… Bu yazıda, güncel bir örnek üzerinden, anılan iki alanda, sosyal politika ve çalışma ilişkilerinde yaşanan dönüşümün ana hatları kavramsal düzeyde tartışılmaya çalışılacak. Yazının konusu ile ilgili söylenebilecekler elbette çok fazla; ancak burada konu sadece “notlar” düzeyinde değerlendirilmeye çalışılacak. Tartışma, ilham kaynağını ilk olarak, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, “hükümetimizin varsa bir hatası, özelleştirme sonucu açıkta kalan işçilerimize karşı merhamet beslemesi… Eğer bir hata varsa o da merhametli olduğumuzdan kaynaklanıyor”(1) ifadesinden, ardından da Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de yer alan “garip gureba fakir fukara”ların sayısını azaltmaya çalıştıkları yönündeki sözlerinden aldı. Erdoğan valilere yönelik konuşmasında valilerin illerindeki yoksulları gözetmeleri gerektiğini söylüyordu (2). Erdoğan böylelikle, sosyal politikada yeni dönem uygulamaların ölçeğine ilişkin bir fikir de veriyordu.
Emek sosyolojisi ve sosyal politika açısından şimdiden uzun yıllar kullanılmaya, derslerde örnek verilmeye ve bilimsel çalışmalara kaynaklık etmeye, dolayısıyla literatüre girmeye aday olan Bakan Şimşek’in sözleri, dönemin ruhunu ve dönemi (kavram ve pratik) net bir biçimde özetlemenin yanında, geleceğin çalışma ortamına ilişkin de önemli ipuçları sunuyor.
İşçi sınıfı değil, yoksullar
Uzun uzadıya yazmak olanaksız; ancak şöyle söylenebilir: Kamunun emek piyasasına müdahalesi, emeğin sermaye karşısındaki göreli konumunu zayıflatmayı amaçlayan bir tarzda gerçekleştirilmektedir. Ekonomide talep artırıcı kurum ve mekanizmalara gereksinim duyulmayan** (3) bir birikim rejimi koşullarında, çalışanların değil de yoksulların sosyal politikanın temel ilgi alanları arasına yerleşmesinin nedenlerini burada aramak yerinde olacaktır. Yoksul kategorisinin toplumsal düzlemde niceliksel olarak da artması buna güç verir ve meşruiyet kazandırırken, slogan ise bellidir: “Yoksullukla mücadele”.
Her yol sosyal yardıma çıkar
Artık bu başlık altında her şey yapılabilir: Başbakan’ın söylediği gibi asli görev, garip gureba ve fakir fukaraların azaltılmasıdır. Ancak kamunun istihdam yaratmasının önü, Türkiye kapitalizmini dünyaya bir ucuz-uyumlu işgücü deposu olarak eklemleyen politikalar tarafından kesilmiştir. Dolayısıyla yoksulluğu engellemek için en etkili araç olan sosyal yardımlar, aynı zamanda emeklilikte dönüşümünün de gelip bağlandığı noktadır:
“Emeklilik sigortalarına yönelik kullanılması gereken kamu kaynağının kademeli olarak azalması, sosyal yardımlara aktarılabilecek kaynakların artmasını sağlayacaktır.” (4)
Somutluk, sosyal politikada paradigma değişiminin karşılığını fazlasıyla vermektedir: Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin haftalık yayın organı “Büyükşehir Ankara”nın 16-22 Eylül 2009 tarihli sayısında (5) Ankara örneğinde sosyal yardım uygulamasının vardığı boyutlar ve sunuluş biçimi net bir biçimde görülmektedir. Verilen bilgilere göre, gıda ve temizlik malzemelerinden oluşan yardım paketi günde 2 bin aileye dağıtılırken, yardımların 2009 sonuna kadar 265 bin aileye ulaştırılması hedeflenmektedir.
Çağdaş sosyal politikanın gerisine düşüş
Sosyal politikada değişen paradigmanın bire bir yansıdığı sahalar olma niteliği taşıyan bu sosyal yardım uygulamaları, çağdaş sosyal politika araçlarına göre önceki dönemi anımsatmaktadır.
“Yardım bir hak niteliği taşımaz. (…) Devletin müdahaleleri de kişisel yoksulluklara ve kişilere dönüktür. Buna karşı çağdaş sosyal politika çeşitli açılardan ayrı nitelikler taşır. Bir kez, önce kişiyi değil, onun mensup olduğu sınıfı ve bu sınıfın durumunu göz önünde bulundurur. Başka bir deyimle öngördüğü önlemler genel olana, işçi sınıfına dönüktür. Bunun yanında devletin mevzuat yolu ile yaptığı müdahaleler ve düzenlemeler hak yaratıcı niteliktedir. Kişi bu haklara dayanarak ya devletten ya da işvereninden isteklerde bulunabilir.” (6)
Bugün ise söz konusu yardımların dağıtıldığı alanlarda, yoksul kategorisi, sosyal politikanın odağına yerleştirildiği kadar, yardımların da sunuluş gerekçesi ve adresi olmaktadır. Yoksulluğun oluşum nedenlerinin tartışma dışı olduğu bu yeni paradigmada, sosyal yardımların muhatabı olan kimseler, sadece sosyal politikanın geleneksel müdahale ve düzenleme alanlarının aşındırılmasının ceremesini çekmezler, aynı zamanda hak kavramı ve pratiğinin de tümüyle dışında tutulurlar.
Kaynaklar:
1.”Hatamız merhametli olmak”, http://www.aa.com.tr/tr/hatamiz-varsa-o-da-merhamet-gostermek.html (Erişim Tarihi: 27.1.2010)
2. “Başbakan Erdoğan talimatı verdi”, http://www.sekizsutun.com/Ba%C5%9Fbakan-Erdo%C4%9Fan-talimat%C4%B1-verdi_68919.html (Erişim Tarihi: 28.1.2010)
3. TİSK Aylık Ekonomi Bülteni – Ocak 2010
http://www.tisk.org.tr/duyurular.asp?ayrinti=True&id=3121 (Erişim Tarihi: 28.1.2010)
4. T.C. Başbakanlık (2005) Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma 9, Sosyal Güvenlik Reformu: Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Başbakanlık Basımevi, Ankara, s. 90
5. “Büyükşehir’den 265 bin aileye yaşam desteği”, Büyükşehir Ankara, Sayı: 246, 16-22 Eylül 2009, sf. 3-7
6. Talas, C. (1997) Toplumsal Politika, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 55
*Bu kavram ilk olarak yine sendika.org sayfalarında bundan yaklaşık 2 yıl önce Ali Ergin Demirhan’ın “Olsa olsa teo-liberalizm” isimli yazısında kullanılmıştır. Bu yazıdan öğrenebildiğimiz kadarıyla kavramın ortaya çıkışı bir tesadüf eseridir. Bu hoş tesadüf, günümüz açısından açıklayıcılık düzeyi ve işlevselliği yüksek bir kavramı bize armağan etmiştir.
**TİSK’in “İşsizliğin azalması ve sanayinin toparlanması için talep yönlü politikalar gündeme alınmalı, kamu altyapı yatırımları artırılmalı” şeklindeki son açıklaması, krizden kaynaklı ve konjonktürel olarak değerlendirilmelidir.