Neoliberal-muhafazakâr AKP iktidarının teknesi, giderek büyüyen üç çatlaktan su almaya başladı: 1- Kürt çatlağı, 2- Ordu çatlağı, 3- İşçi çatlağı… ABD siparişi Kürt açılımını -ne olduğunu bile bilmeden- büyük bir iştahla başlatan hükümet, içinde PKK’yi tasfiyeyi de içeren bu operasyonun öyle kolay bir şey olmayacağını, kafasına Habur şovunun Batı’daki tepkileri inince anladı. PKK-DTP, ilan ettiler […]
Neoliberal-muhafazakâr AKP iktidarının teknesi, giderek büyüyen üç çatlaktan su almaya başladı: 1- Kürt çatlağı, 2- Ordu çatlağı, 3- İşçi çatlağı…
ABD siparişi Kürt açılımını -ne olduğunu bile bilmeden- büyük bir iştahla başlatan hükümet, içinde PKK’yi tasfiyeyi de içeren bu operasyonun öyle kolay bir şey olmayacağını, kafasına Habur şovunun Batı’daki tepkileri inince anladı. PKK-DTP, ilan ettiler ki, “Tapulu arsamıza gecekondu diktirmeyiz”. AKP, bunu hiç hesaba katmamıştı. Hele ki, Habur şovun Batı’daki tepkilerini hiç öngörmemişti. Kürt realitesinin içinde bir PKK realitesinin olduğunu da geç anladı AKP hükümeti ve hemen çark ederek DTP’nin kapatılmasından KCK operasyonu ile belediye başkanlarını, Kürt aktivistleri tutuklamaya varan şahinleşmeye doğru doludizgin yol aldı. Kürtlerle yaşanan yarılma, çatlak büyüdü ve tekne şimdi oradan hızla su alıyor.
***
AKP iktidarının ikinci büyük çatlağı, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)-TÜSİAD-laik yargı kesimi ile. TÜSİAD ile birinci iktidar döneminde, sadece “neoliberal” yüzünü göstererek balayı yaşayan AKP, ikinci iktidar döneminde “dinci-muhafazakâr” yüzünü büyük sermayeye sevdiremedi. Bu kez bazen havuç, bazen sopa yöntemleri denenmeye başlandı burjuvazi üstünde. Doğan Grubu, medyadaki etkinliğinden dolayı, şamar oğlanı seçildi ve hem enerji hem medya şirketlerine vergi sopası ile meydan dayağı çekildi. Bu sopalamaya karşı, TÜSİAD’ın sessiz kalışı, pasifliği, klan içinde de ciddi mahcubiyetler doğurdu. Doğan Grubu özelinde TÜSİAD’ı vergi-özelleştirme sopaları ile sindiren AKP, yandaş medyasını tahkim ederek Doğan’ı yeniden mülksüzleştirip kendi cephesini güçlendirerek de ilerleme peşinde. TÜSİAD’a karşı, MÜSİAD, TUSKON gibi cemaat örgütlenmeleri, organik bir burjuvazi yaratma yolunda, devlet imkânları ile hızla etkinleştiriliyor.
AKP’nin; laik Cumhuriyeti koruma-kollamakla kendini görevli gören TSK ile yargıya karşı da hazırlıksız olmadığı anlaşıldı. TSK’ye karşı yürütülen “asimetrik psikolojik harekât”ın gözü kara hamleleri, Ankara’da tozu dumana katıyor. Telekulak dinlemeleri eşliğinde büyütülen Ergenekon çuvalı, sindirmenin “kurumlaşmış” ayağı. TSK’nin silahlı gücüne karşı poliste cemaatçi örgütlenmeye gidildiği artık sır değil. Erzincan örneğinde olduğu gibi, birçok yerde jandarma ile MİT’in, polisle çatışması an meselesi. Yargının; telekulak operasyonlarıyla ne hale getirildiği ortada.
Asimetrik psikolojik yıpratmaya karşı köstebek avına çıktığını ifade eden TSK’yi, AKP iktidarı, “Arınç’a suikast peşindeler!” diye püskürtmeye kalktı. TSK çevrelerine göre, “Yavuz hırsızın ev sahibini bastırması misali” hükümet, TSK’ye güvensizliğini ilan ederek Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda arama yapmayı göze aldı. Herkesin gece uyumadan nefesini tutarak izlediği, ellerin tetikte olduğu karargâhtaki büyük karşılaşma, AKP-TSK çatlağının, içinde büyük çatışmaları barındıran boyutta olduğunu iyice gözler önüne sermeye yetti.
***
AKP’nin üçüncü ve en sahici çatlağı ise işçi sınıfı, sendikalar, meslek kuruluşları, emek yanlısı demokratik kamuoyu ile… Küresel krizle birlikte yoksulluk ve işsizlik arttı. AKP’nin özelleştirmeci neoliberal uygulamalarının yarattığı mağduriyetle birleşen bu zor şartlara tepki, “nöbetleşe eylemlerle” etkinlik kazanmaya çalışırken şu günlerde tütün işçilerinin, itfaiye işçilerinin sokağa inmesiyle zirve yaptı. Gerçekte 6 milyonu aşan işsiz sayısı, yüzde 20’lerin üstünde seyreden işsizlik, AKP’yi gelecekte zorlayacak en büyük sorun. Sayıları 1 milyonu aşan genç işsizler, sistemin gelecek kâbusu. Büyük bütçe açıkları, açığı finanse etmek için şişirilen borç stokları ile manevra alanı daralan AKP hükümeti, bu alanda bunalmamak için eczacılardan memurlara, işçilerden itfaiyecilere varan bir dizi emekçi kesimi karşısına alıyor. Küçük tarım üreticisinden yeşil kartlı yoksula, öğrenciden emekliye tüm kesimlere bütçe üstünden yükler getiren AKP iktidarı; ardı ardına gelecek zamlarla bunalacak hane halklarının, siftahsız dükkân kapatan, bir türlü tünelden çıkamayan irili ufaklı sermaye kesiminin öfkesi ile burun buruna.
Gecikmeli de olsa sokağa inen emekçi muhalefeti, kaçak güreşen sendika ağalarını da sokağa çekiyor. Hak mücadelelerini bastırmak için polisin biber gazlı, tazyikli sulu saldırıları, sokaktaki muhalefeti daha da yükseltmekten başka bir işe yaramıyor ve gerçek çatlak gitgide büyüyor.
Başta sıcak para olmak üzere, büyüyen çatlaklarla birlikte büyüyen ülke riskini gözleyen kesimlerin hızla geri çekilmesi ise geminin dibe inişini hızlandıracak gibi.
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr