Kamu çalışanları hareketinin geldiği nokta açısından 25 Kasım Grevi önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Daha doğrusu uzun zamandır önerdiğimiz yeni bir eylem çizgisi, örgütlenme modeli ve ideolojik politik hat ihtiyacının altının kalın çizgilerle çizildiği bir grev olmuştur. Bu grev mutlaka tüm açılardan iyi değerlendirilmeli, tartışılmalı ve geleceğe ilişkin yönelimlere ışık tutacak şekilde analiz edilmelidir. 90’lı yılların […]
Kamu çalışanları hareketinin geldiği nokta açısından 25 Kasım Grevi önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Daha doğrusu uzun zamandır önerdiğimiz yeni bir eylem çizgisi, örgütlenme modeli ve ideolojik politik hat ihtiyacının altının kalın çizgilerle çizildiği bir grev olmuştur. Bu grev mutlaka tüm açılardan iyi değerlendirilmeli, tartışılmalı ve geleceğe ilişkin yönelimlere ışık tutacak şekilde analiz edilmelidir.
90’lı yılların başında fiili-meşru-militan ve kitlesel mücadele temelinde kurulan, 95-96 yıllarında düzen içi bir mücadeleye hapsedilerek gerilemeye başlayan, 4688 Sayılı Yasa ile sisteme entegre edilmeye çalışılan kamu çalışanları hareketi, 25 Kasım Grevinin sonuçları ışığında bir başka yola sokulabilir. Derdimiz tabi ki bu grevi allayıp pullayarak fetişleştirmek değildir. Ancak ortaya çıkan ipuçları üzerinden geleneksel düşünüş ve hareket biçimlerine bağlı kalmaksızın yapılacak tartışmalar, devrimci bir yönelimin, geçmişi aşan yeni bir kopuşun önünü açabilir. Bu açıdan bakıldığında 25 Kasım Grevinin önemli sonuçlarını ana başlıklar halinde sıralamakta fayda görüyoruz.
1.25 Kasım Grevi “Hak Grevidir”. Hak grevi; herhangi bir hak ihlalinde emekçilerin Toplu Sözleşme sürecine bağlı kalmaksızın hizmet üretiminden gelen gücünü kullanmasıdır. Birçok ülkede yasal olarak güvenceye kavuşturulan gerek hak grevi gerekse genel grev ülkemizde yasaktır. Bizdeki grev toplusözleşme sürecine bağlı olarak ortaya çıkan uzlaşmazlıkların devamında hak olarak tanımlanmıştır. Buradan bakıldığında 25 Kasım Grevi aslında uzlaşılmayan değil, olmayan bir toplusözleşme süreci sonrasında gerçekleştirilen bir grevdir. Bu grevin talepleri yoksullaştırma politikalarına karşı hak ihlallerine ve ücret talebine dayanmaktadır. Yani KESK 25 Kasım Grevinde olduğu gibi bundan sonraki süreçte de başta güvenceli çalışma hakkı, güvenceli bir ücret olmak üzere egemenlerin politikaları doğrultusunda gaspedilen tüm haklarımız için GREV ilan edebilir. Bu açıdan bakıldığında özellikle 4688, 2821 ve 2822 Sayılı Yasaların değiştirilmesinin gündemde olduğu bir dönemde gerçekleştirilen bu grev, sadece kamu çalışanlarının değil tüm işçilerin ve emekçilerin hak grevi talebini yükseltmeleri için manivela görevi görmelidir. Grevin hak olduğu, hiçbir yasal düzenleme ile sınırlandırılamayacağı ve sadece toplusözleşme süreçlerinde değil, hak ihlallerinin yaşandığı her koşulda kullanılacak bir silah olması gerektiği yaygınlık kazanmalıdır.
2.25 Kasım Grevi “Halk Grevi”nin ipuçlarını barındırmaktadır. Neoliberal politikalarla temel yaşamsal hakların tümüyle piyasaya açıldığı, bir hak olmaktan çıkartılarak paralı hale geldiği bu dönemde bu hizmetlerin büyük kısmını üreten kamu emekçilerinin bu grevi, taleplerin toplumsal bir içeriğe sahip olması ile kamu çalışanlarıyla sınırlı bir grev olmaktan çıkmıştır. Ancak KESK’in ve kadrolarının böyle bir algıyla hareket etmekten uzak oluşları bu grevin olması gereken politik içerikte ve olması gereken bileşenlerle bir halk grevi olarak örgütlenmesini engellemiştir. Ancak kamuda toplumsal talepler üzerinden yapılacak bir grevin hizmeti üretenlerle – hizmeti alanların ortak grevine yani halk grevine dönüşmesi gerektiği düşüncesiyle hareket eden devrimciler, yaptıkları mütevazi çalışmalarla Halk Grevinin ipuçlarını yaratmaya çalışmışlardır. Bazı bölgelerde veli-öğrenci-öğretmen birlikteliği sağlanabilmiş, sağlık ocağı önlerinde halkın sağlık hakkına sahip çıktığı eylemler gerçekleştirilebilmiş, bazı okullarda kısmi de olsa BOYKOT örgütlenebilmiştir.
3.25 Kasım Grevi AKP karşıtlığını; neo liberal politikaların yıkıcı sonuçlarının kamu çalışanlarında ve halkta biriktirdiği tepkiyi en çıplak haliyle gözler önüne sermiştir. 25 Kasım Grevi hem greve katılan kamu çalışanlarının oranı hem de alan eylemlerine katılan kamu çalışanı sayıları değerlendirildiğinde başarılı bir grevdir. Merkezi bir atmosferin yaratılamayışına, çalışmaların son haftaya sıkışmasına rağmen bu oranların beklenenin üzerinde gerçekleşmesi; alan eylemlerinin KESK’in son yıllarda yaptığı en kitlesel eylemlere sahne olması; kamunun geçirdiği neoliberal dönüşüme olan tepkiyi ifade etmektedir.
4.25 Kasım Grevi kamu çalışanlarının fiili, meşru, militan ve kitlesel mücadele özlemini ortaya koymuştur. KESK’ in 96 yılı sonrasında yasal sınırları fazla zorlamayan, 2001 yılı sonrasında ise Toplu Görüşmelere endeksli tutumu fiili, meşru, militan bir çizgiden uzaklaşmasına neden olmuştur. Grev yerine iş bırakma kararlarının alınması, iş bırakmaların son hafta sevk eylemlerine dönüştürülmesi, eylem güzergâhlarının bile değiştirilmeye yeltenilmemesi kamu çalışanları üzerindeki ölü toprağının önemli nedenleri arasındadır. Doğru bir ideolojik politik hat çizilebildiğinde kamu çalışanlarının fili, meşru ve militan bir eylem çizgisini sahipleneceği bir kez daha görülmüştür.
5.25 Kasım Grevi güvencesiz çalışanların mücadeleye ilgisini, ancak KESK’in güvencesizlere yönelik politikasızlığını ortaya koydu. Yine neoliberal istihdam politikaları sonucunda özellikle okullarda ve hastanelerde sayıları hızla artan güvencesiz çalışanlar örgütlenemediği sürece grevin başarıya ulaşamayacağı, hatta güvencesiz çalışanların fiilen grevi kıran unsurlar olarak kalacağı artık su yüzüne çıkmıştır. Oysa tüm riskleri göze alarak bu greve katılanlar arasında güvencesiz çalışanların da olduğu görülmüştür. (Örneğin; Diyarbakır’da greve katılan ücretli bir öğretmenin iş akdi iptal edilmiştir. Bu konuda atılacak adımlar ise hala muğlaklığını korumaktadır) Greve katılmak istediğini ancak işten atılmak istemediğini beyan eden bir o kadar güvencesiz kamu çalışanı olduğu da işyeri gezileri sırasında görülmüştür. Oysa KESK’li kadroların halen güvencesizlere diyecek bir lafı yoktur.
6.25 Kasım Grevi ilerici güçlerin kamuda yapılan bir grevle geleneksel biçimde bağ kurduğunu göstermiştir. 25 Kasım Grevi neticesinde yapılan alan eylemlerine ilerici güçlerin katılımı beklenenin altında olmuştur. Yine özellikle velilerin öğrencilerini okula göndermemesi, yurttaşların hastanelere gelmeyişi gibi örnekler halkın bu grevi desteklediğinin göstergeleridir. Oysa alan eylemlerinde halkın katılımı sınırlı olmuştur. İlerici güçlerin eylemin sahibi gibi değil destekçisi olarak konumlanışı, katılım kanallarını oluşturamayışı eylemlere halkın katılımını zayıflatırken ilerici güçlerin geleneksel düşünme zafiyetini de ortaya koymuştur.
7.25 Kasım grevi ülkemizde yaşanmakta olan kutuplaşma ve ırkçı, milliyetçi eğilimlere karşı militan emek mücadelesinin ne kadar etkin bir rol oynayabileceğini göstermiştir. KESK yöneticilerinin tutuklandığı operasyonlara karşı en iyi yanıtı, kürt sorununun çözümünde emekten yana bir çözümün ipuçlarını Diyarbakır’da, Şırnak’ta, İstanbul’da, İzmir’de ya da Edirne’de aynı gün aynı taleplerle grev yapan emekçiler vermiş oldu. Yeniden kardeşleşme insanca yaşam mücadelesini ortaklaştıranların, emeklerinin karşılığı ve hakları için birlikte mücadele edenlerin ulusal-kimlik talepleri anlamaları ve bunlar içinde birlikte mücadeleyi büyütmeleri ile mümkün olacaktır.
8.25 Kasım Grevi KESK’in kendi gücünü ve alanın bütününe dair hegemonya kurabilme olanaklarının varlığını bir kez daha açığa çıkarmıştır. Yıllardır “emekçilerin birliği” adına güdümlü
sendikalarla işbirliğini zorlayanlar herhalde Kamu-Sen’in alan eylemleri sonrasında gerçekle yüzleşmişlerdir. Kamu-Sen çoğu yerde alana çıkaracak “adam” bulamamıştır. Yine de Kamu-Sen’in süreçte varlığının özellikle işyerlerinde “kolaylaştırıcı” bir etki yarattığı görülmelidir. Ancak, Kamu Sen eylemi birçok yerde sevk eylemine çevirerek grevi kırdığı gibi, işin kaymağını yemek için medyada boy göstermeyi ihmal etmedi. KESK’in tek başına yaptığı eylemlerde uzun yıllardır yakalanamayan kitlesellik yakalanmasına rağmen, ortak eylemler ruhsuz bir o kadar da cılız geçti. Çok net ifade etmek gerekir ki, Kamu Sen, neoliberal politikaların kamu emekçileri üzerinde yarattığı tahribatı ve yıkıcı etkileri görerek kamu çalışanları hareketinin yıllar süren mücadelesinin ve onun örgütü olarak KESK’in yarattığı hegemonyanın etkisiyle bu eylemin dışında kalamamış, bir anlamda mecbur kalmıştır. Burada sorgulanması gerekenler arasında yaşanan bunca yoksullaşma ve güvencesizlik dalgasına rağmen ülkenin birçok ilinde Kamu-Sen gibi yapıların “asıl sendika” olarak müdahale olanaklarına sahip olabilmesidir. KESK’in buralardaki boşluğu doldurmadaki, hegemonyasını yaygınlaştırmadaki yetmezliği görülmeli ve gereği yapılmalıdır. Tüm bunlara rağmen, gerçekleri görmeden 25 Kasım grevinin başarısını devlet güdümlü Kamu-Sen’e bağlamak; kendini, KESK’in fiili, meşru ve militan mücadele geleneğini, harcanan emeği, mücadelede yönelimin doğruluğunu reddetmek olacaktır.
NE YAPMALI?
1.KESK en kısa zamanda Danışma Kurulu’nu toplayarak 25 Kasım Grevini doğru bir perspektifle değerlendirmeli ve önümüzdeki dönem programını grevinin ortaya çıkardığı veriler ışığında oluşturmalıdır.
2.Grevin hak olduğu bakış açısı üzerinden fiili ve meşru temelde eğitim, sağlık, güvenceli çalışma, güvenceli ücret, insanca yaşam gibi haklarımız için kullanacağımız önemli bir silah olarak HAK GREVİ talebi yükseltilmeli, buna uygun bir propaganda faaliyeti planlamalı, bu talebin ilerici emek ve meslek örgütlerinin de sahipleneceği bir düzlem yaratılmalıdır.
3.Neo liberal politikalara karşı okullarda, hastanelerde, hizmeti üretenlerle – hizmeti alanların ortak ve birleşik mücadelesini açığa çıkaracak deneyimler yaratılmalı; bu deneyimler HALK GREVİ için adımlara dönüştürülmelidir
4.Artık esas çalıştırma biçimi haline getirilmeye çalışılan taşeron, 4/B, 4/C, ücretli gibi statülerde çalışan “Kamu Çalışanlarını” örgütleme iradesi ortaya konmalı, güvencesiz çalıştırma tüm yönleriyle irdelenerek örgütlenme politikaları üretilmelidir.
5.Özellikle 2009 Bütçesinin açıklarını kapatmaya endeksli olarak sermayenin çıkarları üzerinden hazırlanan 2010 Bütçesini teşhir çalışmaları hızla başlatılmalıdır.
*SES Ankara Şube Başkanı