Mantık ve askerlik, birbirinden zıt iki kavram. Mantık, doğru düşünmeyi ve düşünmenin kurallarını koyan normatif bir bilimdir. Düşüncenin doğru veya yanlışlığını nedenleri, gerekçeleriyle serimler. Birçok prensipler ve çeşitli araştırma usulleri tespit edip kanun şekline koyar. Böylece, insanın doğruyu bulmasına ve yanlışı reddetmesine yardımcı olur. Aristo bu bilime, ‘gerçeği bulmaya yarayan araç’ anlamına gelen (organon) adını […]
Mantık ve askerlik, birbirinden zıt iki kavram.
Mantık, doğru düşünmeyi ve düşünmenin kurallarını koyan normatif bir bilimdir. Düşüncenin doğru veya yanlışlığını nedenleri, gerekçeleriyle serimler. Birçok prensipler ve çeşitli araştırma usulleri tespit edip kanun şekline koyar. Böylece, insanın doğruyu bulmasına ve yanlışı reddetmesine yardımcı olur. Aristo bu bilime, ‘gerçeği bulmaya yarayan araç’ anlamına gelen (organon) adını vermiştir.
Mantık şüphesiz iyi bir şeydir, mantıklı olmak da ama bizim gibi militarist ülkelerde militarizmin yarattığı her türlü mantıksızlığı görürsünüz. Yaratılan bu mantıksızlığa karşı gelip, reddedenler olsa da, bu saçmalığa çanak tutanlar da azımsanacak gibi değil.
Askerliğin bir mantığı var mıdır? Bence yoktur, olduğunu söyleyenler de külliyen yalan söylüyorlar.
Hayatlarının en verimli yaşlarında, yaşamları gasp edilen genç delikanlıları eğitim, terbiye adı altında zapturapt altına almanın, özgün gelişimlerini frenlemenin, hizaya getirip ihtiyaç duyulan mekanik tipe benzetmenin okuludur askerlik. Tabii bir de topluma dayatılan saçmalıkları da atlamamak gerek…
Askere gitmeyen erkek değildir.
Askere gitmeyene kız verilmez.
Askere gitmeyene iş verilmez.
Oysa verilen erkeklik sınavında, insanlığın yitirilme yeridir askerlik. Kişiliğin yerle bir olması, toza dumana karışması demektir.
Dinleyenler bilir, askere giden erkekler, marifetmiş gibi askerlik anılarını ballandıra ballandıra anlatırlar. On sekiz aylık askerlik süreçleri, (sanırım şu an on beş ay yapıyorlar) bir ömre sığmaz çünkü hiç bitmez o anılar. Hoş bitse tekrar bozuk plak gibi başa alırlar ve bıktırana kadar anlatırlar. Nasıl nöbet tuttuklarını, üstlerinden nasıl tekme tokat yediklerini, çuvallar dolusu patatesi, soğanı nasıl soyduklarını vs. onlar bir kahramanlık edasında anlatsalar da durumu, trajik-komik bir haldir askerlik…
Bir arkadaşım anlatmıştı, üstüne tekmil verdiği bir sırada başı dönüyor ve o anda silahını yere düşürüyor. Üstü ona ‘Oğlum rahatsız mısın, bir şeye ihtiyacın var mı, seni revire göndereyim’ diyeceğine, önce tekme, tokat girişiyor arkasından da orada bulunan bir ağacı göstererek, ‘Bu ağacı ben düşünerek, üç saat selam vererek duracaksın’ demiş. Ne kadar ürkütücü, ne kadar gayri insani bir durum. Tabii bu tür hikayeler o kadar çok ki;
Komutanın bir tanesi sabuna basmış kaymış diye sabuna çürüme cezası verilen bir yer.
Denetlemede tankın ateş etmemesi sonucu tanka paslanma cezası verilen yine aynı yer.
Asker taşa takıldı diye, taşa ‘yerinden oynamama’ cezası verilen bir yer.
Askerde mantığın yerini alan emirdir. Bu yüzden asker de mantık bulunamaz çünkü yoktur. Militarizm kendini yaşatabilmek için sorgulama mekanizmasını devre dışı bırakır, asker de bulunamayan mantık, militarizmi var kılar.
Bir de savaşın içinde askerlik yapanlar vardır, hiç dikkat ettiniz mi? Onlar susarlar, dalarlar ve gözlerinde yaş birikir. Onların anlatacakları anıları yoktur, sadece acıları dinliyoruz tanıklarından…
Ya askerlik yaparken ölen, öldürülen sessiz çoğunluk?
Son zamanlarda şüpheli asker ölümleri artıyor. İster istemez kafamda komplo teorileri oluşuyor bu ölümlere ilişkin. Askerlerin ‘intihar etti’ haberleri gazetelerin görünmeyen, sayfalarında küçücük bir sütun olarak verilirken, ertesi gün başka bir asker ölümünü sürmanşet ‘şehit oldu’ haberi ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Şehitlik mertebesi, bir diğerini öldürerek oluyor bu durumda.
Bu ölümlere ilişkin hiçbir araştırma veya kurum yok. Açıklamalar ise: Kaza kurşunu, intihar etti, nöbette arkadaşı vurdu, yıldırım çarptı, yüksekten düştü, yılan soktu, eşekten düştü vs. bu kadar tesadüfün bir araya gelmesi elbette ki gerçekçi değil çünkü ölen bu askerlerin hepsi Kürt çocukları. Basına da yansıdı, son aylarda Kürt askerlerin farklı illerde bu şekil ölmesi bana hiç de tesadüf gelmiyor. Bunlar bildiklerimiz, eminim basına yansımayan başka asker ölümleri de vardır.
Bu sözde intiharların yıllardır süren savaş ile bir bağlantısı olabilir miydi? Ya da Kürt sorunu ile…
Genelkurmay neden bir açıklama yapmıyor?
Nasıl olsa ölen çocuklar Kürt… Kürt Memed ölmüş kimin umurunda?
Sanırım, Genelkurmay onlar için mıntıka temizliği sırasında ‘telef oldular’ diye düşünüyor…
Askerliğin olmayan mantığını sorgulamıyorum ama ölen bu Kürt askerlerin niçin ve neden öldüğünü bir kadın olarak, bir anne olarak bilmek, öğrenmek istiyorum.