İnandırıcılığını, içtenliğini ve tarihini 12 Eylül dönemine borçlu Öğretmenler Günü, mutat klişelerle kutlandı. Kutlamaların kutsiyetli, hamasetli, göstermelik törenleri yapıldı ama geçmişe yapılan göndermeler bugünü kucaklamadı. Öpülen ellere, verilen çiçeklere karşılık, yoksulluk sınırının altında kalan öğretmenlerin çalışma koşullarından kimse bahsetmedi. Toplumsal bir hizmet olarak yükselen ‘öğretmenlik’ hanidir bütün ideallerinden mahirce sökülüyor. Kutsal kamusal bir meslek olarak […]
İnandırıcılığını, içtenliğini ve tarihini 12 Eylül dönemine borçlu Öğretmenler Günü, mutat klişelerle kutlandı. Kutlamaların kutsiyetli, hamasetli, göstermelik törenleri yapıldı ama geçmişe yapılan göndermeler bugünü kucaklamadı. Öpülen ellere, verilen çiçeklere karşılık, yoksulluk sınırının altında kalan öğretmenlerin çalışma koşullarından kimse bahsetmedi.
Toplumsal bir hizmet olarak yükselen ‘öğretmenlik’ hanidir bütün ideallerinden mahirce sökülüyor. Kutsal kamusal bir meslek olarak ağır bir krizin içinde. Eğitimdeki neoliberal yapısal uyum reformlarının getirdiği esnek istihdamla öğretmenlik fazlasıyla aşındırıldı… Öğretmenlik ya işsizlikle özdeşti ya da günlük saat başına alınan parçalanmış sigortasız ücretler ve kadrosuz sözleşmelerle yevmiyeli işçiliğe döndü. 300-500 milyon aylık kazanç ve ayda 12 gün sigorta primine mahkum edildi. Özveri ve fedakarlıkla taçlanan öğretmenlik kamusal vasıflarından uzaklaştırılıyor. Piyasalaşmanın ve paralı eğitimin pençelerine düşen eğitim sistemi ve öğretmenler, büyük hasar gördü.
Yeni bir öğretmenlik kategorisi olan ‘Ataması yapılamayan öğretmenler grubu’ tam 327 bin öğretmenden oluşuyor… Yıllardır atanmalarını bekleyen ‘ataması yapılmayan öğretmen’ grubu piyasaya terk edildi. 327 bin genç, umutsuzca bu tüketici süreci yaşıyor. 327 bin kişinin mağduriyeti, aileleriyle milyonları bularak büyüyen sosyal bir yara… Mezun olan öğretmenler, karanlık ve belirsiz bir sürece adım atıyor. Genç öğretmenler önce, karşısına engel olarak çıkarılan KPSS ile birkaç yılını harcıyor.
KPSS’den yeterlilik almanın hatta dereceye girmenin atama için hiçbir gücü yok… Niteliksiz sorularla KPSS’in bürokratik barajı aşılsa da ikinci aşamada beklenen branşlarda açılması gereken kadro için 3-5 yıl geçmesi gerekiyor. Bazı branş kadrolarının ne zaman açılacağını ise kimse bilemiyor. Oldu da kadro açılsa dahi Milli Eğitim Bakanlığı sözleşmeli kadroda diretiyor.
Bu uzun caydırıcı ve zorlu süreç içinde 11 atamasını bekleyen öğretmen intihar etti.
Genç ve mağdur öğretmenler, geleceksiz ve umutsuz. Vasıfsız işçiliğe indirgenen öğretmenlik neredeyse istenmeyen mesleklerin başına yerleşiyor.
Diğer yandan liselerdeki öğretmen eksikliği, eğitim açığı telafi edilmez boyutlara ulaştı. Üniversite sınavında fen bilimlerinde tek soru bile çözemeyen öğrenci sayısı 704 bin, matematikte ise 251 bin. 30 bin öğrenci ise sıfır puan aldı… 400 bin öğretmen açığı olduğu söylenirken Devlet Planlama Teşkilatı bu açığı 100 bin olarak belirtiyor. Ayrıca eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenler ‘pedagojik formasyon’ alabilmek için üniversitelere 3-10 bin lira vermek zorunda kalıyor.
Aralık ayında MEB’in 10 bin atama yapması bekleniyor.
Böylelikle 10 bin sözleşmeli çalışan öğretmenin kadroya geçirileceği ve ataması yapılamayan yüz binlerin dışarıda bırakılacağı anlamında değerlendiriliyor. Çalışma hakkından mahrum 327 bin gencimizin öğretmenler günü kutlamalarına katılması beklenemezdi herhalde. Öğretmen olarak toplumsal idealleri canlandırmaya çalışan gençlerimiz çok acılı bir hayal kırıklığı yaşıyor.