Kimdir sayaç okuma işçisi? Günün herhangi bir saatinde zili çalarak evinize gelen; elektrik, su veya doğalgaz saatini okuyan bir insan mı? Geldiği saate göre münasebetsiz sayılan, gelen faturaya göre küfür yiyen, birçok soruyla muhatap olmak zorunda kalan birisi mi? Hatta sayaç okuma işçileriyle apartmanda oturuyorsanız karşılaşmamış bile olabilirsiniz. Peki bu insanlar hangi iş koşullarında çalışıyor […]
Kimdir sayaç okuma işçisi? Günün herhangi bir saatinde zili çalarak evinize gelen; elektrik, su veya doğalgaz saatini okuyan bir insan mı? Geldiği saate göre münasebetsiz sayılan, gelen faturaya göre küfür yiyen, birçok soruyla muhatap olmak zorunda kalan birisi mi? Hatta sayaç okuma işçileriyle apartmanda oturuyorsanız karşılaşmamış bile olabilirsiniz. Peki bu insanlar hangi iş koşullarında çalışıyor ve bu iş koşulları neden herkesi ilgilendiriyor hiç düşündünüz mü?
Sayaç okuma işçilerinin neredeyse tamamı taşeron firmalara bağlı olarak çalışıyor. 12 ila 21 ay arasında değişen ihaleler sürecinde çalışan işçiler, ekonomik ve sosyal koşullar açısından en korunmasız işçi guruplarından birini oluştururken siyasi baskılara da uğruyorlar. Son birkaç ayda işçilerin yaşadıkları somut olaylar bu konuyu daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Enerji sektöründe yaşanan özelleştirmeler ilk olarak sayaç okuma işçilerini vuruyor. İzmit’in AKP’li Büyükşehir Belediyesi İSU’yu özelleştirmeye başladı. Özelleştirme süreciyle birlikte işçilerin çalışma koşulları da köklü bir biçimde değişime uğruyor ve güvencesizleştiriliyor. Bu noktada ilk taşeronlaştırılan su sayacı okuma hizmeti oldu.
İktidar partisi AKP diğer siyasi fikirlere baskı uyguluyor. Yine İzmit Dilovası’nda bir su sayacı okuma işçisi yerel seçimlerde AKP lehine siyasi faaliyet sürdürmesi için zorlandı. CHP’li olan işçi bu zorlamayı kabul etmediği için keyfi cezalarla karşı karşıya kaldı. En sonunda işten çıkarıldı. Yine İstanbul İSKİ’de de benzer olaylar yaşanmaktadır. Özellikle Anadolu yakasındaki taşeron şirket işçi alımlarını tarikat ilişkilerinden dolayı yapmakta ve yine diğer işçilere günlük gazeteleri, yayınları okutulmaktadır.
Ana muhalefet partisi CHP’nin de pek bir farkı yok. Mersin’de MESKİ’ye bağlı taşeron firmanın işçilere maaşlarını düzenli vermemesi ve sigortalarını 10-15 gün üzerinden yatırması üzerine işçiler bir yürüyüş düzenledi. Taşeron firma CHP’li belediyeden 30 günlük sigorta parası alırken bunu tam yatırmıyordu. Burada birçok belediyenin yaptığı gibi göstermelik denetimler yapılıyor ve “ana işveren” olarak Belediye “olayın dışında” olduğunu beyan edebiliyordu.
Taşeron şirketler “üçkağıtçı”, asıl patron ise sorumluluktan kaçıyor. İstanbul Avrupa yakasında İGDAŞ’ın taşeronu Beypınarlılar firması doğalgaz işçileri maaşlarını ve sosyal haklarını alamadıkları için iş bıraktılar ve AKP’li Büyükşehir Belediye’si önünde bir eylem yaptılar. Bugüne kadar ücretlerin sadece bir kısmını alan işçilere firma bir yandan paraları ödeyeceği vaadinde bulunuyor. Diğer yandan ise işçileri silahla tehdit etme cüretini gösterebiliyor. Daha evvel hakkında buna benzer konularda açılan 11 dava bulunan Beypınarlılar firmasına işçiler 12. davayı açtılar. İGDAŞ ise işçilerin hukuki anlamda kendi işçisi sayılması gerçeğini göz ardı etmeye devam ediyor.
Bu örnekler sürüp gidiyor…
Peki maaşını alamayan, hor görülen, karda, yağmurda ve çamurda çalışan, siyasi baskılara maruz kalan sayaç okuma işçileri nasıl düşünür bilir misiniz? Sayaç okuma işçisi geçici ve hareketli işçidir. Yani iş güvencesi yoktur ve sürekli bir iş arayışındadır. Bir büro dışında işyeri yoktur ve işyeri sokaklardır. Genelde vasıfsız işçiler sayaç okumacı olurlar. Ulusal ve mezhepsel kimlikleri ön plandadır. Buna hemşehrilik bağlarını da eklemek gerekir. Artvinliler, Ağrılılar, Tokatlılar, Erzurumlular vb… Sayaç okuma işçisi enerji işçisi olduğunun pek farkında değildir. Çünkü çalıştıkları taşeron firmalar inşaat, turizm, temizlik gibi farklı işkollarında kurulan firmalardır. Bu da sayaç okuma işçilerini yanıltır. Asıl patronun işçisi olduğunu ve enerji işkolunda çalıştığının farkına varamaz. Bütün bu özelliklerin yanında özellikle büyük şehirlerde birbirleri ile bağları çok az olduğu için bireysel mücadeleye daha yatkındırlar. Bireysel hareket etme veya yerel iş bırakma eylemleri bu yüzden sayaç okuma işçilerinin genel hareket tarzıdır. Çünkü kötü olana daha kötünün korkusuyla dayanma eğilimindedirler. Örneğin varolan işi yitirmeme düşüncesi sayaç okuma işçilerini uzun vadeli ve kurumsal mücadeleden uzak tutar.
Peki sayaç okuma işçisi nasıl “enerji işçisi” kimliğini kazanabilir? Nereli ve hangi inanca sahip olursa olsun sayaç okuma işçilerinin çalışma koşulları hemen hemen aynı. Farkına varmasalar da enerji işkolunda çalışıyorlar. Taşerona bağlı olsalar da asıl patron belediyeler, kamu kuruluşları veya büyük şirketler. Bu tespitlerden hareketle “sayaç okuma işçileri enerji işçisi kimliğini ancak patronlara karşı ortak bir mücadele içinde kazanabilir”. Bu mücadelenin hareket tarzı yine temel olarak “iş bırakma” olmalıdır. Ancak iş bırakma yeniden tanımlanmalıdır. Elektrik, su ve doğalgaz sayacı çalışanlarının ortak talepleri bölgesel ve ulusal düzeyde oluşturulmalı, böylece çalışma koşullarında bir standart yakalama mücadelesi verilmelidir. Ve direkt asıl patronla masaya oturma hedef alınmalıdır. İş bırakma da mücadeleye enerji sektöründen tüm etkilenenleri yani halkı da katmalı “iş bırakma” geniş çaplı bir eylemliliğe dönüştürülmelidir. Böylece asıl patrona siyasi, ekonomik ve kamuoyu baskısı oluşturulmalıdır. İşçiler söz ve karar haklarını bizzat mücadele süreci içinde kullanmalıdır. Böylece taşeron sayaç okuma işçileri ortak bir dil oluşturabilir ve haklarını alabilir.
Sayaç okuma işçilerinin temel talepleri nelerdir?
1-Ücretler işçinin ve ailesinin kira, yiyecek, giyecek, eğitim, ısınma, ulaşım, sosyal hayat gibi giderlerini karşılamalıdır. Son dönemde sendikaların açıkladığı alt sınır olan 1.500 TL ücret istenmelidir.
2-Sigorta sağlık, emeklilik, iş kazası, işsizlik gibi her yönü kapsayacak şekilde 30 gün üzerinden yatırılmalıdır.
3-İş güvencesi sağlanmalıdır. İşçinin kaderi her yıl yapılan ihale, siyasi görüşü, etnik ve mezhepsel kimliği, hemşehricilik ilişkisi gibi nedenlerle belirlenemez. Taşeronluk yasaklanmalı, işçi asıl patronun kadrolu çalışanı olmalı, hiçbir şekilde ayrımcılık yapılmamalıdır. Bu bağlamda işsizliğe yol açabilecek kontörlü sayaç gibi uygulamalara son verilmeli, işin nitelikli yapılması için işçiler mesleki eğitim almalıdır.
4-8 saatlik çalışma, yol, yemek, ikramiye, bayram ve haftasonu tatili, kıyafet ve ayakkabı gibi temel haklar alınmalıdır.
5-Enerji sektörü; işçilerin çalışma koşulları, halkın ucuz ve nitelikli hizmete ulaşması ve ülkemizin kaynakları, sanayisi ve genel anlamda üretiminin geleceği için kamulaştırılmalıdır.
Sayaç okuma işçileri artık korkmamalı ve hakları için mücadele etmesini bilmelidir. Korkarak, kaçarak insan yaşayamaz. Mücadele etmeli ve örgütlenmelidir. Yıllardır iktidarlar işçileri örgütlenme konusunda korkutuyor. Buna bir de hükümet ve patron yanlısı sendikalar eklenince işçiler örgütlenmeden uzak duruyor ve bireysel çözüm yolları arıyor. Oysa işçiler ancak ortak talepleri doğrultusunda yanyana gelince bir güç oluştururlar. Sayaç okuma işçileri, diğer enerji işçisi kesimleriyle birlik olmalı ve geleceğini belirleyeceği enerji işçileri meclislerini oluşturmalıdır. Unutmayalım gelecek kendi ellerimizdedir.
Elektrik, doğalgaz ve su sayaç okuma işçileri birleşecek…
İlet
işim için: enerjiiscileri@gmail.com
* Bu konuda ayrıca bakınız. “Elektrik, su ve doğalgaz sayaç okuma işçileri örgütlenmeye çağırıyor*-S. Murat Çakır” http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=24293