Ülkenin dört yanından, kondulardan, köylerden, üniversitelerden, uzun yollardan geldiler. Ankara sırtlarından kente yürüdü, bir miting yaptılar. Taleplerini söylediler, kazananlarla gururlandılar, direnenlere selam verdi, mücadeleyi büyütmeye söz verdiler. Daha uzun yollar yürümek üzere “Yürüdüğümüz bu yolun emekçileri, Yolumuz açık olsun…” diye birbirlerini uğurladı, yeni mücadelelere doğru yol aldılar. İstanbul’dan Ankara mitingine katılmak üzere yola çıkanlar, otobüsler […]
Ülkenin dört yanından, kondulardan, köylerden, üniversitelerden, uzun yollardan geldiler. Ankara sırtlarından kente yürüdü, bir miting yaptılar. Taleplerini söylediler, kazananlarla gururlandılar, direnenlere selam verdi, mücadeleyi büyütmeye söz verdiler. Daha uzun yollar yürümek üzere “Yürüdüğümüz bu yolun emekçileri, Yolumuz açık olsun…” diye birbirlerini uğurladı, yeni mücadelelere doğru yol aldılar.
İstanbul’dan Ankara mitingine katılmak üzere yola çıkanlar, otobüsler hareket ettikten sonra Halkevleri Film Atölyesi’nin hazırladığı kısa filmleri izliyor. Barınma Hakkı Mücadelesi temalı filmde, Arızlılı depremzedelerden o cesur yaşlı kadının gece sabaha karşı yaşanan çatışmanın ardından polise sitem eden sözleri duyuluyor. Biraz iç acıtıcı, daha çok umut verici, Halkevciler açısından ise gururları okşayan sözler: “Böyle mi yetiştirdi ananız sizi? Gidin dövün anneniz yaşındaki kadınları… Hakkımızı aramak suç mu? Vali almış arkasına bürokratları, polisleri; kendini savunuyor. Biz de Halkevlerini alıcez, biz de kendimizi savunucez. Onlar da bizim arkamızda. Çünkü halktan yana, halkın hakkını arıyorlar.”
Ertesi gün halkın hakkını arayanlar, Arızlılı depremzedeler, Dikmen Vadisi’nden ve Mamak’tan barınma hakkı direnişçileri, İstanbul Sefaköylü selzedeler, Dev Sağlık-İş’li taşeron işçiler, “dilenmiyoruz, dilemiyoruz, haklarımız için diretiyoruz” diyen engelliler, Üzmezgilleri haklayan kadınlar, Karadeniz’de HES’lere, Niğde’de siyanürlü maden şirketlerine geçit vermeyen köylüler, “Em birayê xwe dıxwazın” diyerek bombalarla parçalanan, hapse atılan kardeşlerini geri isteyen Çukurovalı gençler, harç zamlarını geri çektiren Kolektifçi öğrenciler, güvenceli iş isteyen işsizler yan yana gelecek…
Yolculuk, halaylar, kulisler…
İstanbul’un çeşitli noktalarından kalkan otobüsler gece yarısı Kurtköy’deki park alanında birleşiyor. Bu gece saatler bir saat geri alındığın için, zorunlu olarak molalar da uzuyor. Soğuk havada uzayan molalarda ne yapılır? Halay çekilir, horon tepilir. Tulum ve davul zurna eşliğinde hemşin oynanıyor, Sivas’tan, Tokat’tan oyunlar oynanıyor… Halay çekenlerin çevresinde biriken tanıdıklar hal hatır soruyor, tanımadıklarına meraklı gözlerle bakıyor. “Kitle gençleşmiş mi ne?“, “Yok abi sen yaşlandın.“, “Kır saçlılar da çoğalmış gibi geldi aslında.“, “Karışmış abi işte.” Doğrusu mitinge gidenlerin gerek yaş dağılımları, gerek giyimleri, gerek hal ve hareketleri çok heterojen bir topluluk görüntüsü veriyor.
İstanbul’dan gelen otobüsler sabah saatlerinde Mamak Tuzluçayır’da buluşuyor. Bursalılar, Eskişehirliler, Kocaelililer, Sivaslılar da oraya gelmiş. Çukurova, Karadeniz, Antalya, Egeliler ise Saimekadın’da buluşmuş. Mamaklılar il dışından gelenler için kahvaltı hazırlamışlar. Evde hazırlanmış böreklerle karnımızı doyuruyoruz. Kahveler, yöre dernekleri, Alevi dernekleri de kapılarını misafirlere açıyor; bugün çaylar indirimli. Kitlenin bir kısmı kahvelerde, derneklerde otururken çoğunluk parkta, diğer illerden dostlarıyla söyleşiyor, güzel havanın tadını çıkarıyor; hava Halkevcilerin yüzüne gülüyor.
Mamak’ta hava güneşli, siyaset parçalı bulutlu
O sırada kahvelerde 8 Kasım Alevi mitinginin bildirileri dağıtılıyor, bildiriyi dağıtanlar “Bizim mitingimize de bekleriz” diye çevredekilere sesleniyor. Kahvede bekleşen Mamaklılar bildiriyi okurken bir yandan da “açılım sürecini” konuşuyor. Konuşmanın ortasında kulak kesiliyoruz: “Başbakan durdurmuş, Avrupadakiler gelmeyecek.“, “Gelmesinler, dağda mı kalsınlar?” “Başbakan durdurmuş işte.“… Alevi mitinginin bildirisinde, “bu miting Kürt sorunu barışçıl, demokratik biçimde çözülsün diyedir” yazılı bir ibare de var. Ama anlatılanlara bakılırsa, sosyal demokrat tabanı Kürt sorununda giderek şoven bir tavra sürükleyen CHP yönetimi, 29 Ekim gösterilerinin yanısıra Alevi mitingine de asılıyormuş. Maksatları tahmin etmek güç değil: Kendi mecrasında yeni sol parti tartışmaları yürürken meydanı boş bırakmamak, tabanda CHP yönetiminin gerici sınırlarını zorlayan eğilimler oluşmasına mani olmak. Sosyalistlerle sosyal demokrat tabanın kesişim kümelerinin tipik bir örneği olan Mamak, bu ilginç siyaset oyunlarının çekiştirmesi altında.
Yürüyüş başlasın
Saat 12.00’ye yaklaşınca ses aracından yapılan anonslar eşliğinde pankartlar, dövizler, flamalar çıkarılıyor ve parkın yanında kortejler oluşturuluyor. “Halkın hakları var” yazılı önlükleri ve flamalarıyla ön sıralara dizilen görevli grubun ardında Halkevleri, Dev Sağlık-İş, Genç Umut, Öğrenci Kolektifleri sloganlarla toparlanıyor… Uzaktan bakınca yol uç uca eklenmiş turuncu, mavi bir hat halinde. Araya da morlar, kırmızılar, siyahlar serpiştirilmiş. Parkta da engelliler bir araya gelmiş yürüyüşün başlamasını bekliyor.
Nihayet yürüyüş başlıyor ve yolun yarısını trafiğe kapayan kortej Dikimevi’ne doğru ses aracı eşliğinde harekete geçiyor. Balkonlardan, kadırımlardan, otobüs duraklarından merakla kitleye bakanlar sloganlara, konuşmalara kulak kesiliyor. Parasız eğitim, parasız sağlık diyenler, su hakkı diyenler, barınma hakkı diyenler, kadın dayanışması diyenler, üniversiteler bizimdir diyenler, bastonlarını yere vura vura sloganlarla ilerleyen körler, yaşlı kadınlar, başörtülüler, kimilerine fazla “açık” görünen gençler, mühendisler, taşeron işçiler… Kortej katman katman, kimi yerlerde bir talep öne çıkarken, kimi yerde bir başka talep öne çıkıyor. Çevrede yürüyüşü izleyenlerden kimi korteji görür görmez, kimileri de bir süre şüpheyle izleyip, tanıdık bir taleple ya da kitleyle karşılaştıktan sonra alkışlamaya başlıyor.
Bu turuncu, mavi yürüyüş kolu Dikimevi’ne ulaştığında, kavşakta bekleyen bir grup onları alkışlarla karşılıyor. Bir süre sonra da Saimekadın’dan gelen Ankara, Çukurova, Karadeniz, İzmir ve Antalya Halkevleri korteji buluşma noktasına giriyor. Önde tulum arkada Karadeniz Halkevleri pankartı. Karadenizli Halkevciler çevre mücadelelerini sloganlarına ve pankartlarına taşımış. Samsun’da termik santrallere, Doğu Karadeniz’de yağmuru felakete çeviren rantçı politikalara ve HES’lere karşı mücadelenin talepleri dillendiriliyor. Karadenizli Halkevcilere Hasangazi Köy Meclisi Derneği ile Porsuk Köy Meclisi Derneği de eşlik ediyor. Çukurovalılar ise “Kardeşliğin ülkesi, barışın güvencesi / Çocuklarımızı geri istiyoruz” yazılı bir pankartla giriyor.
Rantçıların belalıları geliyor
Sonra da mitingin en ilgi çeken kortejlerinden Barınma Hakkı Korteji, bekleyenlerin yoğun alkışı eşliğinde buluşma noktasına geliyor. Önde Dikmen Vadisi arkada Mamak Barın
ma Hakkı Büroları, onları da Arızlı Halk Meclisi takip ediyor. Gözlerimiz barınma hakkı direnişlerinin simgesi kadınları ararken erkeklerin biraz hile yapıp önde yer kaptığını görüyoruz. Kalın kumaştan gömlekleri üzerine el örgüsü süveterlerini, başlarına da köşeli kasketlerini geçirmiş kır bıyıklı erkekler; ayaklarında terlik, çoğunun başında ya yazma ya türban, kol kola girmiş gülümseyerek, sloganlar atarak yürüyen kadınlar… Bilboardlara yine o pek sevimli sıfatını yapıştırıp reklamını yapan Gökçek’in kulakları çınlıyor. Ankara’nın Gökçek’e kök söktüren konduluları, Arızlılı yoldaşlarıyla omuz omuza gururla yürüyor.
Sıdıka’nın elinde şemsiye
Halkevci kadınların pankartında ünlü karikatür tiplemesi Sıdıka’nın elinde şemsiye taşıyan bir çizimi var. Kadınlar Hüseyin Üzmez’in kafasına inen şemsiyeyi kendilerine simge seçtikleri Sıdıka’nın eline tutuşturmuşlar, kadın düşmanlarını haklasın diye. Kadın kortejinde, bombayla katledilen 14 yaşındaki çoban Kürt kızı Ceylan Önkol’un fotoğrafları da taşınıyor.
“Dilenmiyoruz, dilemiyoruz, haklarımız için diretiyoruz!”
Engelli Hakları Atölyesi’nin korteji de eylemin ilgi çeken kortejlerinden. İstanbul’da Körler Okulu’nun tahliyesine karşı başlayan direnişten sonra, Giresun Bulancak’a taşınan, sonra da pek çok ilde yansımasını bulan engelli hakları mücadelesi kararlı adımlarla ilerliyor.
Kırmızı önlükleriyle Dev Sağlık-İş kortejinde taşerona meydan okuyan sağlık işçileri, çocuklarıyla yürüyor. Pankartı tutan işçilerden biri maske takmış, bir gün önce domuz gribine kurban giden kişinin taşeron sağlık işçisi olduğunu hatırlatıyor. Devrimci Kamu Çalışanları, Devrimci Öğretmen, direnişteki Birleşik Metal-İş üyesi Renta işçileri, Poliktenik pankartıyla yürüyen mühendisler, PSAKD…
“Em birayê xwe dıxwazın”
Alanın en enerjik korteji haliyle gençler. Pek yürümüyorlar, bir durup bir koşuyorlar… Liseli Genç Umut kortejinde iki büyük sapanlı çocuk pankartı göze çarpıyor; sapanlı çocuk, Genç Umut’un simgesi. Pankartların birinde “Kardeşimi geri istiyorum” diğerinde de Kürtçesi, “Em birayê xwe dıxwazın” yazılı. Genç Umut’un simgesi ile taş attıkları için örgüt üyeliğinden hapse atılan Kürt çocuklarının serbest bırakılmasını talep eden bu sloganlar uymuş doğrusu.
Üniversite korteji ise kalabalık ve canlı. İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den, Çukurova’dan, Karadeniz’den, Kocaeli’nden, Antalya’dan, Bursa’dan, Eskişehir’den, Samsun’dan, Bolu’dan, Konya’dan, Isparta’dan, Kütahya’dan gençler YÖK’e, AKP’ye, paralı eğitime, faşist baskılara isyanlarını dile getiriyor.
Malum grup geldi amirim
Kortejler alana girerken, arama yapan polislerden bazıları maske takmıştı. Akşam haberlerinde de miting bu sayede yer bulabildi. Pek çok kanal mitingden söz etmezken, Kanal D, “polis Halkevleri’nin mitinginde domuz gibine karşı önlem olarak maske taktı” dedi. Halkevleri’nin neden miting yaptığı ise belirtilmedi. Çevik Kuvvet, hani şu video paylaşım sitelerinde Halkevleri’ni 1 Mayıs’ın intikamını almakla tehdit eden, sola küfreden, saldırı yeminleri eden meşhur klibin sahibi Ankara Çevik Kuvvet, alanın epeyce gerisine konuşlanmıştı. İnşaatların tepelerinde alanı dikizleyen polisler, havada helikopterlere dolanıp duran polisler… Ama eylemcilerin pek oralı olduğu yoktu. Alana girildikten sonra kürsüden konuşmalar başladı, hak mücadeleleri selamlandı, “varlığımızı tanımayanların varlığını tanımıyoruz; ferman devletinse, haklar bizimdir” dendi, “Barış ancak Türküyle Kürdüyle bir halk özne olusa mümkündür” dendi, “uzun yollardan geldik, bu düzeni egemenlerin başına yıkıncaya kadar daha uzun yollar yürüyeceğiz” dendi, mücadeleyi büyütmek için kürsüden söz istendi, bütün alan hep bir ağızdan söz verdi.
Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini
Konuşmaların ayrıntılarını vs. merak edenlar, miting haberini okuyabilir. Biz haberlere konu olmayan ayrıntıları aktaralım. Alandakiler flamasıyla, yüz ifadesiyle, slogan atışıyla bir örnek militanlar değildi. “Kadrolu eylemcilerin” yanı sıra, alana girer girmez ayakkabılarını terliklerini çıkarıp canını kaldırımlara atan, ayaklarını ovuşturanlar; böylesi eylemlere yabancılığı her halinden belli etrafına bakınan, sloganlara yarım yamalak eşlik edenler; kürsüden kendi sorunuyla ilgili bir söz edildiğinde pür dikkat kesilenler, ajitasyonlarla coşanların yanında konuşmalardan sıkıldıklarını gizlemeyenler… Uzun, derin, ajitatif, kısa, vurucu konuşmalar dinlendi. Sonra Türkçe, Kürtçe, Hemşince şarkılar duyuldu, sahne alan müzik grupları “kondulardan gelmişik” dedi, “durduramayacaklar halkın coşkun akan selini” dedi, “Çav Bella” dedi… Son olarak tulum eşliğinde bütün alan horona durdu…
Yaşasın devrimci dayanışma!
Miting bitmeye yakın, direnişlerini Kurtuluş Parkı’nda sürdüren Genel-İş üyesi işçilere BBP’li faşistlerin saldırdığı anons edildi. Dayanışma sloganları atıldı. Mamak’tan Barınma Hakkı Bürosu’yla gelen bir kadın alandan ayrılırken, başörtüsünün üstünde Halkevi şapkası, ayağında topuğu asfalta değerek giydiği terlikleri, elinde yarısı dolu bir pet su şişesini sallayarak “Yaşasın devrimci dayanışma” diye slogan atıyordu.
Uzun yollardan gelenler, parkartlarını, flamalarını toplayıp uzun yollara doğru alandan ayrıldılar. “Yürüdüğümüz bu yolun emekçileri, Yolumuz açık olsun…” diye birbirlerini uğurladılar.