ABD’de devlet geçen Cuma günü üç bankayı daha kapattı: Florida’da bulunan First State Bank ve Community National Bank ile Oregon’da bulunan Community First Bank. Federal Tasarruf Sigorta Şirketi’nin (FDIC) her üç kurumun kapatma masraflarını ve sigortalı mevzuatları karşılamak için 185 milyon dolar ödeme yapması bekleniyor. Şu ana kadar yıl içinde toplam 72 ABD bankası çöktü, […]
ABD’de devlet geçen Cuma günü üç bankayı daha kapattı: Florida’da bulunan First State Bank ve Community National Bank ile Oregon’da bulunan Community First Bank. Federal Tasarruf Sigorta Şirketi’nin (FDIC) her üç kurumun kapatma masraflarını ve sigortalı mevzuatları karşılamak için 185 milyon dolar ödeme yapması bekleniyor. Şu ana kadar yıl içinde toplam 72 ABD bankası çöktü, bu rakam 2008’de 25 ve 2007’de sadece 3’tü.
Son banka iflasları finansal sistemin çözümlenmemiş toksik varlık krizini bir kez daha ön plana çıkarttı. Banka defterlerinde şu anda 2 trilyon dolar daha kötü borç olduğu tahmin edilirken, bankalar gerçek değeri aslında nominal değerlerinin küçük bir bölümünü temsil eden varlıkları satmayı reddediyorlar.
Bankaların sorunları, finansal sektörde sıkışma yaratan ekonomik faaliyet daralmasıyla birlikte gün yüzüne çıkıyor. Ticari gayrı menkul piyasasındaki çöküş günün korkulu rüyası haline geldi.
Bu yılın ilk üç aylık döneminin sonunda, FDIC çöküş riski yaşayan, 220 milyar dolarlık varlık değerine sahip 305 kurumun bulunduğunu bu kurumların adını vermeden ilan etti.
Küçük bölge bankaları topun ağzındalar. Son iflaslarda Community National Bank’ın 97 milyon dolarlık varlığı ve 93 milyon dolarlık mevduatı bulunuyor. Community First Bank 209 milyon dolarlık varlığa ve 182 milyon dolarlık mevzuata ve First State de 463 milyon dolarlık varlıkla 387 milyon dolarlık mevzuata sahip. Bu rakamlar en büyük ABD bankalarının trilyon dolarlık borçları karşısında solda sıfır niteliğinde.
Daha küçük kurumların imha olması ekonomik krizi bankacılık sektörünü silip süpüren bir reorganizasyon için kullanarak, daha büyük piyasa paylarını ve ekonomik gücü birkaç dev şirketin elinde toplamakta Obama yönetiminin desteğini alan en büyük bankaların stratejisi ile de uyumlu. Sorunlu Varlıklar Yardım Programı (TARP) ve Obama yönetimi ile Merkez Bankası tarafından öngörülen diğer büyük kurtarma önlemleri Goldman Sachs ve JP Morgan Chase gibi firmaların karlarını yeniden tesis etmelerine izin verdi ve bu şirketler önemli personellerini 2008 çöküşündeki ücret düzeylerini aşan multi milyon dolarlık prim ödemeleriyle ödüllendirdiler. Bütün bunlar Bear Sterns, Merill Lynch, Washington Mutual ve Lehman Brothers gibi önemli rakiplerin elenmesi sonrasında gerçekleşti.
Bankacılık sektöründe, FDIC bir mega bankalar ağı yaratılmasını hedefleyen konsolidasyon hareketinde merkezi bir rol oynuyor.
Bu yılın banka çöküşleri dalgası federal sigorta fonuna sigortalanmış mevzuatlar ve diğer masraflar için 15 milyar dolardan fazla masrafa mal oldu. Sonuç olarak fon yasal asgari dengesinin yüzde 75 altında bir düzeyde çalışıyor.
Üye bankalar için konulan bir kurtarma bedeli de daha küçük birçok kurumun gelirlerini eritti. Baltimore Business Journal Maryland’deki Sandy Spring Bank örneğinden hareketle, bankanın FDIC’ye 1.7 milyon dolarlık bedeli ödedikten sonra 23 Temmuz’da ikinci üç aylık dönem için 1.5 milyon dolar zarar ilan ettiğini duyurdu. Bu yıl içinde yeni bedellerin de getirilmesi bekleniyor.
Aynı zamanda, FDIC iflas halindeki bankaları uygun fiyatlardan ve birçok durumda da kötü borçlarından dolayı kayıp yaşanmaması garantisi ile daha büyük kurumlara satıyor. Fortune dergisi, geçen ay yayımlanan ve FDIC’nin kayıp paylaşım anlaşmaları isimli anlaşmalarını aydınlattığı makalede, “banka iflaslarından sonra yaşanan takaslar bankerlerin şikayet ettikleri bir konu değil” diye belirtiyordu. “Bu düzenleme, satın alıcının kayıplarını fon zararına kapatıyor”.
Ekonomik kriz süresince Obama yönetiminin merkezi şartı ellerine gerçekten de sınırsız finansal fonlar vererek finansal seçkinlerin çıkarlarını korumak oldu.
Merkez Bankası ne kamuoyunda tartışılan ne de kongreden yetki alan önlemler dizisini önemli bankalara ve finansal kurumlara para akıtmak için uygulamaya koydu. Financial Times geçen hafta finansal sektörün en büyük müşterisi haline gelen Merkez Bankası tarafından menkul kıymetler tüccarlarına sağlanan son derece lehte koşullar olduğundan söz ediyordu. Gazete yetkililerin ve sanayi liderlerinin sözlerinden alıntı yaparak, “Wall Street bankalarının Merkez Bankası ile ticaret yaparak, karları silip süpürmeleri, Merkez Bankasının özel sektördeki muadilleri ile faaliyetlerinde yeterli pazarlık yapıp yapmadığı sorusunu ortaya çıkardı” sonucuna varıyordu.
Büyük bankalar ayrıca Merkez Bankasından iflas eden dev sigorta şirketi American International Group’un (AIG) kurtarılmasında oynadıkları rolden dolayı da yaklaşık 1 trilyon dolar toplamayı başardılar. Rakamı hesaplayan Wall Street Journal, bu durumun, “Wall Street’in en çok ödemeye mahzar olduğu günlerden birisini temsil ettiğini” açıkladı. 250 milyon dolar alan Morgan Stanley, en fazla yararlananlardan birisi oldu. Goldman Sachs, Bank of America ve JP Morgan Chase’in de danışmanlık hizmetleri ve diğer anlaşmalarla önemli bir nakit ödeme alması bekleniyor.
AIG hisseleri geçen Cuma günü, artık yüzde 80’i hükümete ait olan sigorta ve finansal hizmetler şirketinin ikinci üç aylık dönemde beklenmedik bir oran olan 1.82 milyar dolar kar açıklamasından sonra yüzde 18 arttı. Elde edilen kar AIG’in 2007 sonlarından bu yana elde ettiği ilk kar tablosu oldu. Yöneticiler bunun lehte muhasebe değişiklikleri yapılması ve istikrarlaştırma çalışmalarının sonucu olduğunu açıkladılar.
AIG ayrıca 2009 ikinci yarısında yöneticilerine 249 milyar dolarlık prim ödediğini açıkladı. Bu rakam, şirketin türev ürünler piyasasında yaptığı spekülasyon nedeniyle şirketi iflasa sürükleyen ve 173 milyar dolarlık kurtarma yardımı almasına neden olan Finansal Ürünler Bölümü’ne verilen 93 milyon dolarlık primleri de kapsıyor. Firmanın prim programının gelecek üç yıl içinde 1 milyar dolardan fazla maliyet yaratması bekleniyor.
Şirketin iflas etmesinden sorumlu bölüme iflastan daha beş ay sonra prim ödemesi yapılacağı yolundaki bu açıklama, kışkırtıcı bir nitelikte olduğu kadar finans oligarşisinin yüzsüzlüğünü de yansıtıyor. Geçen ayın sonlarında, New York savcısı tarafından yayımlanan bir rapor, dokuz büyük banka ve finans kurumunun primlerini geçen yıl 33 milyar doları bulan hükümet kurtarma yardımlarından ödediğini gösterdi. Dokuz kurumdan altısı primleri karlar yerine kurtarma yardımlarından ödemişti. (Bakınız: A”Billions in bonuses for bailed-out bankers”).
Raporda adı geçen şirketlerden birisi olan Wells Fargo Bank, geçen hafta en tepedeki dört yöneticisinin ücretlerini yüzde 400 ile 600 arasında yükselttiğini açıkladı. CEO John Stumpf şu anda 900,000 dolar baz maaşla 4.7 milyon dolarlık şirket hissesi eşdeğeri ücret alıyor. Muazzam ücret artışları TARP kurtarma parası alan şirketlerin prim ödemelerine yönelik olarak konulan federal kuralları by pass etmeyi amaçlıyor. Well Fargo’nun da gösterdiği gibi bu yasal sınırlar, Demokratik kongre üyeleri tarafından halkın öfkesi karşısında önerilen göstermelik önlemler olmanın ötesine gitmeyecekler.
Bankaların ve finansal kurumların toplumsal yıkım yaratan faaliyetleri halkın geniş kesimlerine büyük zorluklar yaşatmaya devam ediyor.
Tüketici ve küçük esnaf kredileri ya çok pahalı ya da erişilemez durumda. Merkez Bankası geçen Cuma günü ABD tüketici kredilerinin Haziran ayında düştüğünü açıklarken, düşüş kesintisiz beş ay boyunca devam etmiş oldu. Bankalar ayrıca bedellerini de düşük ücretlileri orantısız biçimde etkileyen biçimde a
rtırdılar.
Financial Times dün araştırma şirketi Moebs Services’in ABD bankalarının bu yıl 38,5 milyar dolar müşteri bedeli toplayacaklarını açıkladı. Financial Times, “Kriz birçok bankanın müşteri hizmetleri ve kredi kartları üzerindeki bedelleri karları yükseltmek üzere artırmasına neden oldu” diye yazdı. “En fazla etkilenen müşteriler, bu artıştan en fazla etkilenenler, müşteri hizmetleri üzerindeki bedellerin yüzde 90’ı ABD’deki 130 milyon mevduat sahibinin yüzde 10’luk grubundan elde ediliyor. Moebs bunun en düşük kredi puanına sahip müşteriler olduğunu ortaya çıkardı”.
Büyük bankalar trilyonlarca dolarlık hükümet yardımı ve teşviki alarak yüksek kazanç elde ederlerken, Amerikalı işçiler korkunç bir ücret düşüşü yaşıyorlar. Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 4 Ağustos itibarıyla, Haziran ayına kadarki on iki ayda ücret ve maaşlarda yüzde 4,7 düşüş yaşandı ki bu 1960’dan bu yana başlayan kayıtlardaki en büyük düşme oldu. Veriler ayrıca kişisel gelir ve tüketici harcamalarındaki düşüşleri de gösterdi.
İktisat dalında Nobel ödülü sahibi Columbia Üniversitesi’nden Edmnd Phelps, Ticaret Bakanlığı verilerini Bloomberg Televizyonuna yorumlarken şunları söyledi: “Haneler servetlerinin çok büyük bir bölümünü yeniden yaratmak zorunda kalacaklar. Bu faaliyet iyi gitse bile, birkaç yıl önceki servet düzeyine ulaşmak en az 12 ya da 15 yıl alacak.”
[World Socialist Website sitesindeki İngilizce orijinalinden Sendika.Org tarafından çevrilmiştir]