“Sermaye, iş gücünün niteliğini AKP üzerinden kendi ihtiyaçlarına göre belirlemeye çalışırken, yalnız bununla da kalmıyor ücretleri, güvence koşullarını da belirliyor” Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından geçtiğimiz hafta açıklanan “teşvik ve istihdam paketi” hakkındaki tartışmalar sürüyor. Açıklanan paket kimi çevrelerde istihdam sorununun çözüleceği inancını yaratırken kimi çevreler de Başbakan’ın krizi bahane ederek işçi haklarını gasp ettiğini savunuyor. […]
“Sermaye, iş gücünün niteliğini AKP üzerinden kendi ihtiyaçlarına göre belirlemeye çalışırken, yalnız bununla da kalmıyor ücretleri, güvence koşullarını da belirliyor”
Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından geçtiğimiz hafta açıklanan “teşvik ve istihdam paketi” hakkındaki tartışmalar sürüyor. Açıklanan paket kimi çevrelerde istihdam sorununun çözüleceği inancını yaratırken kimi çevreler de Başbakan’ın krizi bahane ederek işçi haklarını gasp ettiğini savunuyor.
Açıklanan paketin özellikle istihdamla ilgili olan bölümünde, AKP, çözüm olarak 120 bin kişiye “toplum yararına yapılacak işler” yoluyla 6 aya kadar iş imkânı yaratmayı; açılacak kurslar yoluyla 200 bin işsize “mesleki beceri” kazandırmayı; 10 bin işsize “girişimcilik ve eğitimi danışmanlığı” yapmayı; lise ve üstü eğitim aldığı halde işsiz olan 100 bin gence, stajyer olarak istihdam edilme imkanı sunuyor.
Aslında AKP, 120 bin kişiye sağlanan çeşitli geçici istidam biçimleri sunmanın arka planında, taşeron çalışma biçimini yaygınlaştırmayı; ‘işsizlik sorunu yok mesleksizlik sorunu var’ diyerek 200 bin kişiye verilen eğitimlerle yedek sanayi ordusunu daha kalifiye hale getirilip kalifiye iş gücünü ucuzlatmayı; stajyer çalıştırma bahanesiyle asgari ücret sistemini esnekleştirmeyi hedefliyor.
Üstelik kurulduğunda bu yana AKP’nin uyguladığı istihdam politikalarına baktığımızda, krize karşı çözüm olarak sunulan bu uygulamaların hepsinin zaten süreklilik içinde olduğunu görürüz.
AKP ilk iktidara geldiği günden beri, Avrupa İstihdam Projesi’ne uygun bir “ulusal istihdam politikası” izliyor. İstihdam sorununun çözümü olarak ise hep iş gücünün eğitimini hedefledi. 2006 yılında yapılan 9. Kalkınma Planı dahilinde “eğitimin nitelikli iş gücü talebine duyarlı hale getirilmesi” başlığı altında projeler hazırladı.
Hazırlanan program, 2004 yılında yapılan bir konferansta o zamanki TİSK Başkanı Refik Baydur’un istediği, Devlet Bakanı Murat Başeskioğlu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in de söz verdiği nitelikteydi. İlk adımı ise Koç Topluluğu atarak “meslek lisesi memleket meselesi” kampanyasını başlattı.
Sermaye, AKP’den ucuz ve güvencesiz çalışabilecek, kendi istediği kadar niteliğe sahip ve esnek çalışma koşullarına uygun bir işgücü istiyor. AKP de kolları sıvayarak bu doğrultuda istihdam politikalarını belrliyor. Bugün bizzat Milli Eğitim Bakanları tarafından gençlere ‘üniversiteye gitmeyin, meslek liselerini tercih edin’ propagandası yapılıyor. Ekonomiden sorumlu bakanlar çıkıp ‘Türkiye’de işsizlik sorunu yok mesleksizlik sorunu var’ diyor. Koç Topluluğu bu ortamda kendine uygun ucuz iş gücü yaratabilmek için girdiği yolda memleketi kurtaran kahraman pozisyonuna geldi.
Bütün bunlar olurken kriz işsizliği derinleştirdi. Varılan noktada, ülke nüfusu son bir yılda 820 bin kişi artarken, istihdam edilenlerin sayısı 241 bin kişi azaldı. Ülkedeki işsiz sayısı resmi rakamlara göre 1 milyon 250 bin kişi arttı. Tabii ki bu resmi rakamlar hesaplanırken iş bulma ümidi kalmayan, bu nedenle iş aramayan, ancak iş bulursa çalışmaya hazır olanlarla mevsimlik çalışan milyonlarca kişi dikkate alınmıyor. Örneğin işsizlik rakamına sadece çalışmaya hazır olanları eklersek, işsiz sayısı 6 milyona ulaşıyor.
Sermaye, iş gücünün niteliğini AKP üzerinden kendi ihtiyaçlarına göre belirlemeye çalışırken, yalnız bununla da kalmıyor ücretleri, güvence koşullarını da belirliyor. Toplumsal yaşam üzerindeki etkinliğini gitgide artırıyor. Sermaye doğası gereği işsizlik yaratmaya devam ederken, eğitim bütçesine ayrılan payı kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor.
AKP ise zaten eğitim ve istihdam politikalarını bir arada ele alarak sermayenin istediği doğrultuda belirliyor. Eğitimi sermayenin ihtiyaçlarına göre biçimlendirerek eğitimdeki metalaşma ve ticarileşme sürecini hızlandırıyor.
AKP’nin krize karşı çözüm diye sunduğu paket, iktidara geldiğinden bu yana uyguladığında farklı değil. Bu noktada AKP yeni bir şey yapıyormuş gibi tartışmak anlamsız. AKP benimsediği kapitalizme uygun olarak merkezine sermayeyi alan bir istihdam politikası uyguluyor. Zaten AKP’den başka bir şey beklemek de anlamsız.