AKP’nin gece yarısı, korsan yasa çıkarma becerisi en son krizimiz. Genelkurmay Başkanı ile Başbakan’ın dün yapılan “MGK toplantısı öncesi” görüşme gündemine girip girmediği, muhalefetin hangi ölçeklerde kandırıldığı, daha doğrusu aldatıldığı, karşılıklı açıklamalar suçlamalarla… gerçeğin sanal algılamalarla yer değiştirdiği ortada. Sonuçta Başbakan Meclis’te yapılan oylamada muhalefetin itirazının olmadığını, muhalefet ise içerik üzerinden aldatıldığını savlarken, “sivillerin askeri […]
AKP’nin gece yarısı, korsan yasa çıkarma becerisi en son krizimiz. Genelkurmay Başkanı ile Başbakan’ın dün yapılan “MGK toplantısı öncesi” görüşme gündemine girip girmediği, muhalefetin hangi ölçeklerde kandırıldığı, daha doğrusu aldatıldığı, karşılıklı açıklamalar suçlamalarla… gerçeğin sanal algılamalarla yer değiştirdiği ortada.
Sonuçta Başbakan Meclis’te yapılan oylamada muhalefetin itirazının olmadığını, muhalefet ise içerik üzerinden aldatıldığını savlarken, “sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasını önleme olarak bilgilendirilip, Ergenekon yargılaması dahil, askerlerin sivil mahkemelerde yargılamalarının yolunun açıldığı” anlaşılıyor. Genelkurmay Başkanı’nın basın açıklamasında iki ayrı yargının yetki ve sınırları üzerinden çok kesin vurgulamaların yer almış olması; basın toplantısının yapıldığı on saat sonrasında bile, Genelkurmay Başkanı’nın Meclis’ten gece yarısı sonrası geçmiş söz konusu yasa içeriğinden haberli olmadığı gerçeğini ortaya koyuyor.
AKP’nin Meclis’teki muhalefeti, yasanın doğrudan tarafı kurumları atlatarak gece yarısı sonrası yasa çıkarma marifetleri, bu çok tartışılacak ceza yasası ile sınırlı değil. İşçilerin ödünç, geçici, işçi simsarlığına yol açacak biçimde çalışmalarını yasalaştıran bir korsan, gece yarısı yasası daha var; Meclis’in tatile girmesi öncesi 26 Haziran günlü oturuma sıkıştırılmış, yine muhalefet, işçi sendikaları atlatılarak, gece yarısı 3’ten sonra çıkarılmış.
***
Doğrusu DİSK’in internet sitelerine düşen 26 Haziran tarihli, siyasi partileri de uyaran bir yazısı ile konuyu duymuştuk. 24 Haziran günü ilgili ILO sözleşmeleri, AB sosyal diyalog kriterleri gereği Çalışma Bakanlığı üç işçi konfederasyonunu Türk-İş, DİSK, Hak-İş’i üçlü Danışma Kurulu toplantısına çağırmıştı. Özel istihdam bürolarının geçici işçi ilişkilerini düzenleyen, İş Yasası, İşsizlik Sigortası, Sosyal Sigortalar, Sağlık Sigortası yasalarında değişiklik öngören söz konusu yasa, Bütçe Komisyonu’ndan gelen tasarı olarak gündeme getirilmişti. Tabii ödünç, işçi simsarlığına yol açan söz konusu yasa tasarısına, üç işçi sendikası konfederasyonu karşı çıkmıştı.
DİSK bu nedenle acil olarak 26 Haziran tarihli başvurusu ile başta hükümet ilgili bütün siyasi partileri uyarıyor, işçilerin örgütlenme haklarını, kolektif çalışma haklarını tümden ortadan kaldıran işçi simsarlığına karşı durulmasını istiyordu. Aynı gece yarısından sonra bu yasanın, muhalefetten habersiz, yasalar gereği geçirilmesi gereken süreçler atlatılarak, Sağlık Aile, Çalışma, Sosyal İşler komisyonlarından geçirilmeden, işçi sendikaları atlatılarak Meclis’ten geçirileceği akla bile gelmemişti.
DİSK’ten aynı konuda dün yapılan yeni açıklamada, AKP, Erdoğan hükümetinin gece yarısı sonrası kaçak yasa operasyonu kınanıyor, korsan yasanın onaylanmaması için Cumhurbaşkanı uyarılıyor. Sizce işe yarar mı? Erdoğan hükümetlerinin onay makamı Cumhurbaşkanlığı, dişimizi kırdıracak bir farklı tavır koyup, yasal prosedürlerin atlandığı ödünç işçi çalıştırma yasasını yeniden görüşülmek üzere Meclis’e geri yollar mı? Türk-İş’in, Hak-İş’in, muhalefetin ne ölçeklerde tepki verecekleri de önemli.
***
Türk-İş’in ayrıca kamu sözleşmeleri uyuşmazlığı bağlantılı düştüğü zoru durum da var. Başbakan Erdoğan lütfetmiş, kitlenen kamu sözleşmeleri için Türk-İş yönetimi ile görüşmüştü. Sonra her konuda, her şeyi bilen, tek karar veren.. kendisi değilmiş gibi yolculuğa çıkmasının ardından, ilgili bakanlar, ücret artışının söz konusu olmadığını açıklamışlardı. Erdoğan hükümeti sözleşme masasında işçiler için çok düşük sayılan ilk zam önerilerini, pazarlık yapılamaz, mutlak bir öneri gibi tek yanlı ilan etmişti.. Gerisi Türk-İş’e, işçilerin direncine kalıyordu.
Hak-İş’in gerek simsarlık yöntemi ile işçi çalıştırma yasası, gerekse kamu sözlemelerine ilişkin herhangi bir görüş açıklaması henüz olmadı. Olacak mı, olabilir mi, bilemiyoruz. Türk-İş’in gündeminde, işçi hakları aleyhtarı politikaları nedeniyle hükümeti protesto mitingi var. Caydırıcılık eylem gücü ile ölçülecek. Şimdilik, çok uzun zamandan bu yana olduğu üzere, bir tek DİSK’in açıklamalar ağırlıklı muhalefetine tanık oluyoruz. Onların da kamu işyerlerinde örgütlü ağırlıkları yok biliyorsunuz.
Erdoğan hükümeti kamuoyunda çok ses çıkaran, yine de bildiğini okuduğu Ergenekon davası eksenindeki gece yarısı yasası operasyonu ile gündemde. Nasıl gelişmeler yaşanacak henüz bilemiyoruz. Gerilim uç noktada. İşçiler için çok sakıncalı, çok tehlikeli diğer gece yarısı korsan yasası ise gündemde bile değil. Oysa bir zamanlar yine bir gece yarısı sonrası operasyonla işçi haklarını kısıtlama yasası çıkarılması dönemin siyasi iktidarına çok pahalıya mal olmuştu. 15-16 Haziran olayları, sıkıyönetim ilanı yaşanmıştı. Türkiye, nereden nereye değil mi? Korsan yasa çıkarma, tarafları, muhalefeti atlatma operasyonları.. Bunun adı demokrasi olabilir mi?