Emek güçlerinin ulusal ve uluslararası düzeyde dayanışması ve birliği gerçekleştirilemezse, kapitalizmi tasfiyesi edip sosyalizmi kurmak düşüncesi, ‘hoş’ bir düşünce olarak kalabilir!.. Durum budur ve bu yüzden meseleye duyarlı komünistlerin iyi niyetli birlik girişimleri eksik olmuyor. Ne var ki, baskın bir eğilim olarak, evvelemirde örgütlerin idealize edilmiş ortak bir teorik dilde buluşmaları ve birlik isteyenlerin kendilerini […]
Emek güçlerinin ulusal ve uluslararası düzeyde dayanışması ve birliği gerçekleştirilemezse, kapitalizmi tasfiyesi edip sosyalizmi kurmak düşüncesi, ‘hoş’ bir düşünce olarak kalabilir!..
Durum budur ve bu yüzden meseleye duyarlı komünistlerin iyi niyetli birlik girişimleri eksik olmuyor.
Ne var ki, baskın bir eğilim olarak, evvelemirde örgütlerin idealize edilmiş ortak bir teorik dilde buluşmaları ve birlik isteyenlerin kendilerini lağvedip tek bir örgütün yeniden kaynaşmış unsurları haline gelmeleri koşulu aranıyor, bu koşullara endeksli birlik girişimleri ise çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanıyor.
Sanırım, birlik yanlısı örgütlerin kendilerini lağvedip tek bir örgütün kaynaşmış unsurları haline gelmeleri koşulunun tarihsel arka planında, kaynağını ‘çelişkisiz birlik’ isteğinden alan ‘tek doğru – tek örgüt’ mantığı var.
Bu mantığın savunucusu, kendi ‘doğrusu’nun dışındakilerin doğrularını zararlı bulur; birlik söz konusuysa, birlik isteyenleri kendi doğrusuna ‘davet’ eder; kendi doğrusunu benimsemeyenleri ideolojik ve siyasi muarız olarak konumlandırır ve büyük bir ‘rahatlıkla’ kimini küçük burjuva, kimini goşist, kimini revizyonist, kimini oportünist, kimini pasifist ya da teslimiyetçi vesaire ilan eder.
Böylece yaratılmış bir ideolojik kültürün etkisindeki komünistlerin ‘çatılı’ ya da ‘çatısız’ bir parti birliği elbette gerçekleştirilemez; kimi zorunluluklar sonucu gerçekleşmiş olsa bile, pek çok örnekle sabit olduğu üzere, ‘tek doğru’cu ve de ‘resmi doğru’cu mantığın zorlayıcı etkisiyle bir süre sonra herkes ‘kendine’ döner ve bölüne-parçalana ‘çoğalma’ devam eder…
Türkiye’nin ve dünyanın, her biri farklı teşkilatlarda yer alan komünistleri, nihai amaç meselesinde ortak bir dil kullanıyorlar; herkes kapitalizmin tasfiye edilmesini ve yine herkes bütün sömürü, iktidar ve istismar biçimlerinin ortadan kalktığı eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum istiyor. Farklılık, esas olarak bu isteği gerçekleştirme sürecinin yolu ve yönteminde ortaya çıkıyor.
Gerçekte komünistler arasındaki fark, ‘dil’ farkı değil, ‘şive’ farkıdır; kapitalizmi tasfiye edip emeğin ve insanlığın özgür geleceğini kurmak isteyen komünistler, o ‘an’ için doğruluğuna inandıkları yoldan, uygun buldukları yöntemlerle yürümek istiyorlar ki bu son derece doğal, tabiri caizse, ‘eşyanın tabiatına’ uygun bir şeydir.
Siyasal kişiliğine Makyawel – Fouche ‘mikrobu’ bulaşmamış, önyargılardan arınmış komünistler teslim edebilirler; Türkiye ve dünya ölçeğinde aklı erdiğince ve elinden geldiğince bir şeyler yapan, bir şeyler yapmaya çalışan komünist örgütler, sınıf içi örgütlerdir, kardeş örgütlerdir…
Burada durup, ‘ezberli’ yanıtları biliniyor olsa da, sormak lazım; amaç ve hedefte aynı fakat yol ve yöntem seçiminde farklılık gösteren komünistler, birbirlerine neden ‘kardeş’ gibi davranmazlar?.. Mustafa Suphi’yi, Kıvılcımlı’yı, Mahir’i, İbrahim’i, Deniz’i yoldaş sayan memleketin komünistleri, onların yoldaşlarını, yoldaş değilse bile neden ‘kardeş’ sayamazlar?.. Lenin’i yoldaş sayan dünyanın komünistleri, Lenin’in en yakın yoldaşlarından biri olan Troçki’yi neden yoldaş, yoldaş değilse bile dost saymazlar?..
Sorular önemlidir!.. Sosyalizme taşınabilir birliğin gerçekleştirilebilmesi, büyük ölçüde, ‘tek doğru’cu bilimdışı mantığın son bulmasına ve sınıf içi – kardeş örgütler kavramının literatürümüze girmesine bağlıdır.. Bu başarılabilirse, hem örgütsel iç süreçlerde hem de komünist örgütler arasındaki ilişkilerde, amaçta değil fakat amaca ulaşmada izlenmesi gereken yol ve yöntemlerde farklı düşünenlerin birliği de, birlikteliği de gerçekleşebilir.
Gelecekte olur ya da olmaz ama bugün için söylenebilecek şey budur; birlik isteyen örgütlerin kendilerini lağvedip ‘tek bir doğru’da ve ‘tek bir örgüt’te bir araya gelmeleri mümkün gözükmüyor. Ancak, birbirlerine sınıf içi – kardeş örgüt deme sorumluluğunu gösteren komünistlerin, bağımsız iradelerini ‘koruyan’ belirli bir hukukla, farklılıklarına rağmen, cephesel bir güç oluşturmaları mümkündür.
Literatürdeki cephe kavramı, belirli ve öncelikli amaçlarla bir araya gelmiş değişik çıkar gruplarının ya da sınıf ve tabakaların konjonktürel birliğini ifade ediyor. Faşizme karşı antifaşist kurtuluş cepheleri, emperyalist işgale karşı ulusal kurtuluş cepheleri, diktatörlüklere karşı halk cepheleri benzeri bütün cephe pratiklerinde emek güçleri, halk güçleri, burjuvazinin ‘mağdur’ kesimleri geçici bir ittifak oluştururlar. Bu ittifaklar, öncelikli sorunlar çözümlendiğinde veya her kesim için temel çelişki sayılan sorun giderildiğinde dağılır ve o zamana kadar cephe içinde ortak mücadele sürdüren güçler, artık birbirlerini yok etmeye koyulurlar.
Emek – sermaye çelişkisinin çözümünü merkeze alan, ama aynı zamanda insanlığı ilgilendiren bütün sorunların çözümünü de gündemine alan kapsayıcı bir sosyalist gelecek amacında hemfikir olan sınıf içi – kardeş örgütlerce oluşturulan Devrimci Sosyalist Cephe, sınıfsal içeriği ve birlikteliğin sosyalizme taşınabilirliği ile içinde burjuvazinin ‘mağdur’ kesimlerinin de yer aldığı bildik cephe pratiklerinden özsel olarak farklıdır.
İmkansız, dememek, ‘imkansızı istemek’ lazım!.. Küba devriminde, Karakas Paktı ile kurulan cephede komünistler, halkçılar ve içinde bankerlerin de yer aldığı ‘mağdur’ kapitalistler, Sierra Maestra’da bir araya geldilerse, eşitlik, özgürlük, dayanışma gibi ortak değerleri benimseyen ve insanın insan üzerinde kurduğu bütün sömürü, istismar ve iktidar biçimlerinin ortadan kaldırılması için mücadele eden kardeş örgütler, ‘kendilerini koruma’ haklarını saklı tutarak, enternasyonal örgütlenmeye de model olabilecek, sosyalizme taşınabilir Devrimci Sosyalist Cephe’de pekala bir araya gelebilirlerÖ
Geçenlerde, Devrimci İşçi Partisi Girişimi, İşçi Kardeşliği Partisi, Sosyalist Parti, Sosyalist Cumhuriyet Kolektifi, Sosyalist Emek Hareketi Parti Girişimi, Sosyalist Dayanışma Platformu ve kendilerini Ürün Sosyalist Dergi ile ifade eden ‘gayri resmi’ TKP’li dostlar, ‘Sosyalist Kamuoyuna’ başlıklı bir açıklama yaptılar. Açıklama şöyle:
‘ Biz aşağıda imzası olanlar, Türkiye sosyalist hareketinde yer alan aşağıdaki güçlerin faaliyetlerini sosyalistlerin bir koordinasyonu çerçevesinde ortaklaştırma olanağı aramak amacıyla 2009 Şubat ayından beri toplanmaktayız.
Yapıcı tartışmalar sonucunda ortaklaştığımız pek çok nokta olduğunu gördük.
Bir yandan işçi sınıfının siyaset sahnesinin önüne yeniden getirilebilmesi için ortak pratik faaliyetler yürütmeye devam ederken, diğer yandan aramızda aşağıdaki konuların tartışılmasının yararlı olacağı ifade edildi:
# Emeğin örgütlü kesimlerinin sınıf mücadelesi ekseninde derlenmesi, örgütsüz kesimlerinin örgütlenmesi;
# Politik bir işçi hareketinin kuruluşu ve iktidara yürümesi;
# Toplumsal muhalefetin hegemonya mücadelesinde karşıt sermaye kamplarının kıskacından işçi sınıfı hareketi temelinde üçüncü bir kutupla çıkılması;
# Kürt hareketiyle Türkiye sosyalist hareketi arasında kalıcı ve devrimci bir ittifakın gerçekleştirilmesi;
# 20. yüzyıl sosyalizm deneyimlerinin değerlendirilmesi;
# Emekçilerin iktidar mücadelesinin taşıyıcısı olacak birleşik bir politik merkez oluşturma imkanının değerlendirilmesi.
Sosyalist hareketin politik ve toplumsal yükselişi için, kapitalizmin geçen yılı
n sonlarından başlayarak hızlanan ve derinleşen genel krizi koşullarında emekçilerin sermaye saldırıları karşısında ortak bir mücadele hattı örmesine katkıda bulunmanın güncel görevimiz olduğunda mutabık kaldık.
Tartışmalarımızı belli bir plan ve hedef çerçevesinde sosyalist hareketin benzer hedefler taşıyan kümeleriyle birlikte gerçekleştirmek üzere, katılıma ve yeniden karılmaya açık olarak sürdürmeye karar verdik.’
‘Tek doğru – tek örgüt’ mantığına ayarlı geleneksel birlik projelerinden farklı, yeni bir birliktelik projesi gibi gözüken bu adımın Devrimci Sosyalist Cephe’ye evrilmesi umudumu koruyarak, gelecek vaadeden bu adımı atan dostları kutluyor ve içtenlikle selamlıyorum.