“Obama’nın konuşmasını televizyondan dinledim. Son dönemde Türkiye ılımlı İslam ülkesi olarak tarif edilirken şimdi laiklik öne çıkarıldı. Şimdi bu durum analiz edilmeye çalışılıyor. Öte yandan ziyarete Amerika’nın imajını düzeltme çabası da denebilir. Tabii ki tüm bu çabalardan sonra işin pratiğine yani uygulamaya bakmak gerekecek. Her şeye rağmen İslam’la savaşta olmadıklarının açıklanması çok önemli bir adım. […]
“Obama’nın konuşmasını televizyondan dinledim. Son dönemde Türkiye ılımlı İslam ülkesi olarak tarif edilirken şimdi laiklik öne çıkarıldı. Şimdi bu durum analiz edilmeye çalışılıyor. Öte yandan ziyarete Amerika’nın imajını düzeltme çabası da denebilir. Tabii ki tüm bu çabalardan sonra işin pratiğine yani uygulamaya bakmak gerekecek. Her şeye rağmen İslam’la savaşta olmadıklarının açıklanması çok önemli bir adım. Yani temel politika değişikliğini gösteriyor. Ama beklemek gerek” diyor Tahran’da yaşayan radyocu Mumammed Dahman.
Çok değil birkaç yıl önce “Ya bizdensiniz ya da onlardan” anlayışıyla dünyayı ikiye bölen dışlayıcı anlayışın yerini yeni bir yaklaşım alacak gibi görünüyor. Obama’nın Türkiye ziyaretindeki sözleri “bizden ya da onlardan” üzerine kurulan Bush paradigmasını silmenin ilk adımını oluşturdu. Adresi de netti: Ortadoğu ve İslam dünyası. Bu coğrafyada da yeni dönem merakla izleniyor. Obama’nın işaret ettiği bu yeni yaklaşım Türkiye’nin nasıl algılandığını (ılımlı İslam-laik demokratik bir ülke) ve Ortadoğu’nun Türkiye’ye nasıl baktığını ortaya koyacak. Ortadoğu’da ise klişe deyişle “temkinli bir iyimserlik” hâkim. Birçok kişi geçmişte yaşananların zihinlerdeki güvensizliği silmeyi zorlaştırdığını söylüyor. Yani, derin yaralar söz konusu ama Obama’nın iyimser bir hava yarattığı yadsınmıyor.
Dahman’a Obama’nın “İran’a ‘Nükleer silah geliştirmeyin derken biz aynı zamanda kendi nükleer silahlarımızı azaltacağız’ dememiz gerekiyor” sözlerini hatırlatınca “Çok olumlu bir yaklaşım. İdealist bir bakış açısı ama gerçeklerle örtüşmüyor gibi” yanıtını alıyoruz.
‘Türkiye’nin prestiji yükseliyor’
Ama tabii ki en can yakıcı konu, Filistin-İsrail. Obama yönetimi kendilerine hedef olarak bu sorunun çözümünü koymasa da sorunların “anası” olmaya devam ediyor. Gazze’de yaşayan eski BBC çalışanı Muhammed Rami ise şunları söylüyor: “Filistin’de Türkiye ili ilgili gelişmeler Davos’tan bu yana yakından takip ediliyor. Türkiye’nin Hamas’la olan ilişkisi, Suriye-İsrail arasındaki çabası biliniyor. Bu ilişkiler Amerika açısından önemli. Yani şu dönemde Türkiye’nin prestiji giderek yükseliyor. Ama şöyle düşününler de var: Türkiye ABD ile arasında mesafe koyarak İslam dünyasına yönelmişti. Şimdi bu tersine mi dönüyor acaba?”
İsrail yeni hükümetin yarattığı karmaşa ve şokla uğraşmakla meşgul. Tabii ki işler biraz karışık. Hâlâ kendi işleriyle uğraşıyorlar. “ABD’nin Türkiye’ye yeni bir rol biçip biçmediğini hatta iddia edildiği gibi İsrail’in yerini alıp alamayacağını” soruyoruz.
‘İsrail’in işine gelir’
“Bu süreçte ABD ile İsrail arasında biraz soğukluk olabilir ama Türkiye, İsrail’in yerini alamaz. İkisi farklı şey” diyor Tel Aviv’de serbest gazeteci ve yorumcu olarak çalışan gazeteci Ari Dorfman. Dorfman’a göre Demokratlar İsrail’e biraz daha mesafelidir. Ama Cumhuriyetçi ya da Demokrat hiçbir yönetim İsrail’den vazgeçemez. Dorfman, “Ama şu da oldu” diyerek devam ediyor: “İlk ziyaretler genelde İsrail’e yapılır ve Ortadoğu’ya yönelik mesajlar buradan verilirdi. Burada insanların kafasında ‘Acaba ne oluyor’ sorusu oluştu. Amerika, İsrail politikasından vazgeçmez. Sadece şimdilik önceliği İslam dünyası/ Afganistan. Bu yüzden Türkiye’ye iyi bir ortak. ABD ile Türkiye ilişkilerinin düzelmesi İsrail’in de işine gelir. Son kertede İsrail’in Türkiye’ye ihtiyacı var”.
Evet, Ortadoğu’da herkes iyimser ama geçmişin izlerinin silinmesi de bir o kadar zor. Bakalım Obama’nın iyi niyet ve idealizmi Amerika’nın küresel/emperyal çıkarlarıyla örtüşecek mi? Göreceğiz.