G20 Londra zirvesinde ortaya çıkan sonuçları, “yeni bir dünya düzeni” gibi nitelendiren manşetlerdeki sığlık ve cehalet paçalardan akıyor. Meğer ne kadar kolaymış yapılması gereken… 20 üyenin bir araya gelip, piyasacı kapitalizmin ruhuna Fatiha okuyup kontrollü kapitalizm yeni yolumuzdur, demesi, bu işe de IMF’yi memur etmeleri yetiyormuş. Meğer bu devasa kriz bir takım açgözlü finansçıların, CEO’ların […]
G20 Londra zirvesinde ortaya çıkan sonuçları, “yeni bir dünya düzeni” gibi nitelendiren manşetlerdeki sığlık ve cehalet paçalardan akıyor. Meğer ne kadar kolaymış yapılması gereken… 20 üyenin bir araya gelip, piyasacı kapitalizmin ruhuna Fatiha okuyup kontrollü kapitalizm yeni yolumuzdur, demesi, bu işe de IMF’yi memur etmeleri yetiyormuş. Meğer bu devasa kriz bir takım açgözlü finansçıların, CEO’ların sahtekârlıklarından ibaretmiş, bazı vergi cennetleri de bu sahtekârlığın parçasıymış ve kınanmalıymışlar.
Artık sevinebiliriz. IMF’ye versinler 1 küsur trilyon doları, o da nerede yangın varsa, oraya bassın doları, kurtarsın dünyayı…
Şaka bir yana, ne konulan teşhis bu kadar hafiflik kaldırır ne de bu krize bulunmuş görünen tedavi. Krize giren kapitalizmin piyasacı versiyonu değil, bizzat kendisidir. Bununla tabii ki kapitalistlerin yüzleşmesini beklemek boşunadır. Kapitalizmin miadını doldurduğu gerçeği ile elbette ki yüzleşmek istemeyecek ve ömrünü ne pahasına olursa olsun uzatmak isteyeceklerdir. Bunun için gerekirse insanlığı, doğayı çürüttükçe çürütüp, gerekirse savaşlar çıkaracaklardır.
Gelelim IMF’nin tahkimi ile ters dönmüş kaplumbağayı doğrultma, sisteme soluk aldırma çabalarına… Bazı yasaları hatırlatmanın tam zamanı.
Kriz dönemleri, ister ülke, blok, ister firma olsun, herkesin kendi çıkarını kolladığı ve avantajlı durumdaysa rakibini aşağı ittiği dönemlerdir. Kriz, bu anlamda da bir fırsattır. Rakibini ekarte edip öne çıkma fırsatı. Kriz konjonktürleri, uzlaşıdan ziyade çatışmanın ve ondan kârlı çıkmanın, hesaplaşmanın, kural ihlaline aldırmadan vurup kaçmanın, bel aşağı-bel üstü demeden, haklamanın devridir. Dolayısıyla, G20 benzeri zirvelerden, katılımcıların uzlaşarak çıktığını kimse sanmasın.
Bu dünya krizinde de büyük-küçük ekonomik savaşlar yaşanıyor ve yaşanacak. Piyasanın sihirli eli çoktan iflas etti. Her ulusal kapitalist sınıf kendi devletini işe koştu. Kurtarmalar, korumacılıklar boy boy… ABD’de GM’nin, Chrysler’in iflasını, ellerini ovuşturarak izliyor rakip otomotivciler.
AB’nin Doğu Avrupalı üyeleri dara düşüp büyük ağabeylerinden Almanya’dan, Fransa’dan destek isteyince öyle bir dirsek gördüler ki, neye uğradıklarını anlamadılar. Reçete olarak IMF kapısı gösterilince AB’ye inançları kalmadı.
***
G20 denen kulübün de tabii ki asları ve konu mankenleri var. Aslar, ABD ve AB’nin irileri. Konu mankenleri arasında, maalesef Türkiye de var. Çevrenin takım kaptanı Çin. Global krizden etkileniyor olsa da bu krizden en çok manevra alanı ve telafi imkânları olan Çin, krizde önemli bir emperyal güç olmanın fırsatını da yakalamış durumda.
Dünya küçülmeye giderken Çin eskisi kadar olmasa da büyüme temposunu sürdürmeye çalışıyor ve hâlâ dolar istif ediyor. Çin’in ABD bonoları üstünden ABD’den 740 milyar dolar alacağı var ve 2 trilyon dolarlık Çin rezervlerinin önemli bir bölümü dolar.
ABD’nin kurtarma paketi için yapacağı yaklaşık 800 milyar dolarlık borçlanmada da, IMF’yi tahkim etmede de umut Çin.
Bu durumda, Çin’in, bu sisli havada bir şey yapmadan durması mümkün mü? Hemen doların rezerv para olmaması gerektiğine dair söylemler geliştirdi. Yeni bir dünya parası yaratılmasını istedi. Çin’e göre bu para, IMF parası SDR’lerin (özel çekiliş hakları) kapsam ve işlevi genişletilerek yapılabilir, giderek de dünya parası, bu IMF parası olur.
Çin bunu önerdi önermesine ama bu öneriye ABD direnecek. Doların egemenliğinin son bulması anlamını taşıyan bu öneri, ABD’nin keyfince dolar basmasını engelleyen, açıkları için bir dizi tatsız önlem almasını gerektiren bir durum. Doların dünya parası olmasına son verilirse onca askeri harcama, yeni para ile nasıl finanse edilecek? Bu, süper güç olmanın da sonu demek.
Çin-ABD kapışmasında dünyanın bir başka büyük dolar rezervinin sahibi olan Rusya, Çin’in yanında. Bu durum AB’nin kafasını karıştırıyor. Ekonomik olarak yeni dünya parasına taraftar olarak yükselen Çin’in yanında mı yer almalı, yoksa siyasi olarak ABD’yi terk etmemeli mi? İşte AB’nin ikilemi…
IMF, bu krize soluk aldırmanın ana kurumu olacaksa, bu Çin’in desteği olmadan olmaz. Çin ise bu destek karşılığı dünya güç dağılımında hakkını isteyecek. Gelecek, daha çok kavgaya gebe… Türkiye mi? Bir konu mankeni olarak tenis topunu izlemekten boynu yorulacak, ne rol verilirse onu oynayacak…
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr