Kriz günlüğünün en beylik kavramı “dibe vurmak”, ya da “dibi görmek”. Artık, kimse krize girmiş olup olmadığımızı tartışmıyor, krize girildi de düşüş ne zaman dibe vuracak ve oradan yukarıya çıkış ne zaman başlayacak, yani kâbus ne zaman bitecek.. daralmadan büyümeye ne zaman geçilecek, şimdi beylik sorular bunlar. Bu kehanet ile ilgili de atış serbest. Kimisi […]
Kriz günlüğünün en beylik kavramı “dibe vurmak”, ya da “dibi görmek”. Artık, kimse krize girmiş olup olmadığımızı tartışmıyor, krize girildi de düşüş ne zaman dibe vuracak ve oradan yukarıya çıkış ne zaman başlayacak, yani kâbus ne zaman bitecek.. daralmadan büyümeye ne zaman geçilecek, şimdi beylik sorular bunlar.
Bu kehanet ile ilgili de atış serbest. Kimisi gönlünden geçen tarihi dibe vuruş ve çıkışın başlaması olarak veriyor, kimisi de borsadaki en ufak kıpırdanmayı, tüketici, sanayici vb. güven endekslerindeki kısmi pembeleşmelere hemen “dip göründü!..” müjdesi yayıyor… Gerçek gösterge ne? Krizde bir nabız tutmak gerekiyorsa hangi gösterge takibe alınmalı?
***
Kriz, merkez ülkelerde finans krizi olarak başladı ama kısa sürede hem merkezde hem de bağımlı-çevre ülkelerde reel krize dönüştü. Dolayısıyla mal ve hizmet üretimi daralmaya, yani ulusal gelirler azalmaya başladı. Zaten, kriz dediğinizde de bakılacak ana gösterge ulusal gelirdir. Buna yakın seyreden gösterge istihdamdır.
Bizde ve diğer ülkelerde ulusal gelir verileri çeyrek yıllar periyodunda açıklanır. Dolayısıyla yılda 4 kez nabız alınır. Bizde ulusal gelir 2008’in son aylarında önemli bir inişe geçti ve son çeyrekte yüzde 6’nın üstünde negatif büyüme yaşandı. 2009’un ilk çeyreği geride kaldı ama ilk çeyrek daralmasını ancak mayıs sonu öğrenebileceğiz. Tahminler en az yüzde 10 daralma şeklinde.
En son yaşadığımız 2001 krizinde dibe yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 12.3’lük daralma ile vurulmuş, 2002 ilk çeyreğinde büyüme başlamıştı.
Çeyrek yıl verilerini beklemeye sabrımız yoksa, aylık sanayi üretim verileri gidişat ile ilgili önemli bir nabız verir. Örneğin 2001’de sanayinin serüveni, dibin ne zaman göründüğünü ve ne zaman su yüzüne çıkarak büyümenin başladığını gösteriyor. 2001’de de finans krizi olarak başlayan bunalım, kısa sürede sanayiye yansımıştı ve Şubat 2001’de başlayan daralma izleyen aylarda sürdükten sonra en büyük daralmayı Kasım 2001’de yaşamış, aylık daralma yüzde 14.1’i bulmuştu. Bunun devamında da çıkış başlamıştı. Yani 2001’in dip tarihi 2001 Kasımı’ydı denebilir. Mart 2002 ise 2001 Martı’na göre üretimin yüzde 18.5 arttığı tarihti, izleyen aylarda artık büyüme dönemi başladı.
2008-2009 döneminin aylık sanayi verileri de krizin seyri ile ilgili net bir fotoğraf veriyor. 2008’in Ağustos ayında başlayan aylık sanayi üretim düşüşünün özellikle ekim’den itibaren arttığını görüyoruz. 2009’un aylık düşüşleri yüzde 20 bandında seyrederken bunun mart ve izleyen birkaç ay daha bu rakamlarla ifade edileceğini söyleyebiliriz. Ağustos 2009’a gelindiğinde aşağı gidişin yataya döneceğini ve bir süre yatay seyredeceği söylenebilir. Ya çıkış?
***
2001 krizi, Türkiye’nin kriziydi ve dış dünyada hava günlük güneşlikti. Bankacılık sisteminde IMF destekli operasyonların ardından, yaşanmış döviz şokunun da motivasyonu ile sanayi hızla ihracata yöneldi ve çarklar dönmeye başladı. Yanı sıra IMF operasyonu ile düzelen ekonomiye, verilen yüksek reel faize sıcak para hemen damladı ve çarklar dönerek krize çıkıldı, yük de işsizlik, düşük ücret ve bütçe daralması olarak topluma fatura edildi.
Ya şimdi? Şimdi, dip bulunsa bile çıkışın başlaması, krizdeki dış dünyaya, özellikle AB’nin durumuna bağlı. Oradan yeniden ihracat talebine bağlı, oradan yeniden yabancı kaynak akışına bağlı. Oralardan müjdeli haberler gelmedikçe, dip bulunsa bile, yatayı uzun bir “L” krizi yaşamaya mahkûm görünüyor Türkiye.
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr