Geçen ay açıklanan işsizlik rakamları ne yazık ki Türkiye tarihinin en kötü rekorunu kırdığımızı gösterince endişelenmiştik. Ancak bugün açıklanan işsizlik rakamları endişemi korkuya dönüştürdü. Sizin için sadeleştirdiğim devletin resmi kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu verilerine bakınca ne demek istediğimi anlayacaksınız. * İşsizlik oranı ocak ayında % 11.6’dan % 15.5’e yükseldi. * İşsiz sayısı 2 milyon […]
Geçen ay açıklanan işsizlik rakamları ne yazık ki Türkiye tarihinin en kötü rekorunu kırdığımızı gösterince endişelenmiştik. Ancak bugün açıklanan işsizlik rakamları endişemi korkuya dönüştürdü.
Sizin için sadeleştirdiğim devletin resmi kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu verilerine bakınca ne demek istediğimi anlayacaksınız.
* İşsizlik oranı ocak ayında % 11.6’dan % 15.5’e yükseldi.
* İşsiz sayısı 2 milyon 591 binden, 3 milyon 650 bine fırladı. İşsiz sayısındaki artış 1 milyon 59 bin kişi. Artış oranı ise % 40.87. Türkiye tarihinin en ağır krizi dediğimiz 2001’den 2002’ye işsiz sayısı 510 bin kişi, işsizlik oranı ise 2 puan artmıştı. Yani durum vahimden de öte.
* Genç işsizliği % 27.9’a ulaştı. Bu görülmedik derecede vahim bir tablodur. (Kentlerdeki gençlerin % 28.9’u, kırsaldaki gençlerin % 25.4’ü işsiz.)
* İş bulmaktan ümidini kesip evde oturanların sayısı 2 milyon 394 bin kişiye ulaştı. Bunlar dahil edildiğinde işsiz sayısı 6 milyon 44 bin kişi, işsizlik oranı % 25.7’ye ulaşıyor. Böyle bir şeye hiçbir ülke uzun süre dayanamaz.
* Bir önceki aya göre yeni hiçbir tarımsal üretim yapılmayan ocakta tarımda çalışan sayısı 259 bin kişi artmış. Bu insanlar geçen yılın ocak ayında olmayan yeni bir tarımsal faaliyette bulunmadıklarına göre, kentten köye, baba ocağına dönmüş işsizlerdir.
* İşsizlikle ilgili önemli bir tehlike de inşaattan kaynaklanıyor. Türkiye’de en hızlı iş yaratan sektör inşaattır. Sanayideki gibi önce fabrikayı kur, sonra git müşteri bul, sipariş al, üret, sat aşamaları inşaatta yok. Temeli atıp işe hemen başlıyorsun. Hem de vasıfsız insanları işe alıyorsun. Ancak şu anda inşaatta bir canlılık çok zor, çünkü yapı stokları bile elde kalmış vaziyette. İnşaat şirketleri ellerindeki konutları satamazken yeni inşaat yapmaz, yapamaz. Sanayide ve hizmetlerde tüm yeni inşaat yatırımları doğal olarak ertelenmiş durumda. Geriye kamu yatırımları kalıyor. Ancak 3 aylık bütçe açığına bakınca burada da harcamaların bir sınırı var. Dolayısıyla inşaatta iş çok zor.
* İşsizlik küresel kriz var bahanesine sığınamayacağımız bir yere doğru gidiyor. Aşağıdaki tabloya bakıp kararınızı kendiniz verin.
Ülke İşsizlik oranı
G. Afrika % 23, 2
Türkiye % 15, 5
İspanya % 13, 9
İrlanda % 11
Polonya % 10, 9
Mısır % 10
Peru % 9, 3
Macaristan % 9, 1
ABD % 9
Yunanistan % 7, 9
Arjantin % 7, 3
Bulgaristan % 6, 7
Meksika % 4
(kaynak: Bloomberg)
Bu verilere bakıp da ben korkmuyorum diyecek vicdan sahibi birisi olabilir mi? Unutmayalım, işsizlik oranı istatistiki bir veridir, ancak işsiz kalmak büyük bir acıdır. İşsiz bir babanın, çocuklarına her gün yemek kaynatmak zorunda olan bir annenin, arkadaşlarının, sevgilisinin yüzüne bakamayan bir gencin acısı yüreğimizde hissetmemiz gereken bir dramdır.
Bu dramın, siyasi görüşü, partisi, toplumsal sınıf farklılıkları olamaz. İşsizlik bu kadar büyük boyutlara varmışken hiçbir parti uzun süre iktidarda kalamaz. Böylesi bir işsizlik sorunu varken buna çözüm önermeyen hiçbir muhalefet iktidar adayı olamaz. Bu kadar genç işsizken hiçbir zengin evinde rahat oturamaz, hiç kimse sokakta rahat dolaşamaz. Milyonlarca vatandaşı işsizken hiçbir ülke geleceğine güvenle bakamaz. Devletin varlık nedeni halkının mutluluğunu sağlamak değil midir?
Not: Daha önceki yazılarımıza “CHP size maaş veriyor”, “İktidara saldırmak için bahane arıyorsunuz” gibi saçma sapan yorumlar yazan okurlar nedeniyle bu sefer hiçbir yorumda bulunmadan, sadece çıplak verileri önünüze koyuyorum. Lütfen elinizi vicdanınıza koyup sadece resmi rakamlara dayanan yazıyı tarafsızca okuyun. Bu bir parti meselesi değil, ülke meselesi. İşsiz kalan siz ya da ben değilsem, sizin ya da benim annemiz, babamız, kardeşimiz, komşumuz. Hiçbirimiz bu acı gerçekten kaçamayız. Zaten de KAÇMAMALIYIZ.