Dünya Su Forumu öncesinde İstanbul’da toplanan su mahkemesinde bugün karar günü. Jüri, Munzur Vadisi’ne inşa edilecek Konaktepe 1 ve 2 barajları ile Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı konularında gerekçeli kararını açıklayacak. Çevreci hareketleri temsil eden mahkeme, Amazonları korumak amacıyla Brezilya’da Madeira Nehri üzerine yapılmak istenen baraj projeleriyle ilgili de karar verecek. Heinrich Böll Stiftung […]
Dünya Su Forumu öncesinde İstanbul’da toplanan su mahkemesinde bugün karar günü. Jüri, Munzur Vadisi’ne inşa edilecek Konaktepe 1 ve 2 barajları ile Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı konularında gerekçeli kararını açıklayacak.
Çevreci hareketleri temsil eden mahkeme, Amazonları korumak amacıyla Brezilya’da Madeira Nehri üzerine yapılmak istenen baraj projeleriyle ilgili de karar verecek.
Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin Latin Amerika Su Tribünali ile ortaklaşa düzenlediği mahkemede ‘alternatif’ politikalar ele alınıyor. Küresel ısınma çağında enerji uğruna tüketilen kaynaklar, milli parklar içindeki nehirleri baraj göllerine akıtarak doğal dengeyi bozacak yatırımlar, iklimi değiştirecek, bitki ve canlı türlerini yok edecek, binlerce yıllık kültürü harap edecek adımlar mahkemenin konusuydu.
Açılış konuşmasını yapan Anadolu Kültür A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala şunları söyledi:
“Bu mahkeme Anadolu’daki ve Latin Amerika’daki davaları birleştiriyor. Su sadece hayatın değil, kültürün de kaynağıdır. Bu yüzden de suyun meta haline gelmesi suyun özüne aykırıdır. Bunun nedeni, dizginlenmeyen kâr hırsı ve güdüsü, kamu yönetimlerinin dar bakışları ve tahayyül eksikliğidir. Bu davalar sonuçlanmış değil gerçekte. Su mahkemesi bu bağlamda dava konusu olaylarda, yeniden düşünülmesine, akıl yürütülmesine bir fırsat olacak.”
Var olan su kaynaklarının korunması ve suya erişim hakkı, iklim değişikliğiyle birlikte 21. yüzyılın önceliklerinden biri haline geldi.
Dünya Su Forumu da tarihi önemde.
Çevrecilerin sürdürdüğü hukuk savaşımına karşın, kısa dönemli çıkarlar ve kârlar adına, ‘insanlığı susuzluğa mahkûm etme’ pahasına yanlış enerji politikalarında ısrar edilmemeli.
Baraj inşa etme, nehirler üzerine hidroelektrik santralları kurma gibi görünürde suyu tutmaya ve enerji sağlamaya dönük politikalar, ağacı, böceği, kurdu kuşu yok etme, doğal çevreyi, iklimi bozma dışında amaçlanan faydayı sağlamıyor. Türkiye örneğinde, son elli yılda kuruyan göllere, nehirlere, çölleşen ovalara baktığımızda, Anadolu’nun daha fazla su kaybına tahammülü yok! Yeni barajlar yapacağız diye ekolojik dengeyi tahrip edersek, gelecek kuşakları açlığa mahkûm ederiz. Su krizi tarımı şimdiden tehdit ediyor. Küresel ısınma bu şekilde devam ederse 21. yüzyılın ilk çeyreğine gelmeden petrolün yerini su savaşları alabilir!
Su mahkemesinin gündeminde Munzur Vadisi, Ilısu ve Yusufeli barajları vardı.
Fırat’ın bir kolu olan Munzur Suyu üzerinde yapılacak barajların önlenmesine yönelik hukuk savaşımı sürüyor.
Tunceli’de seçim kampanyasında çamaşır, bulaşık makinesi dağıtan siyasi iktidar vadi kurursa bunları hangi suyla çalıştırmayı düşünüyor acaba?
Küresel ısınma sonucu nehirler kuruduğunda ne olacak?
Taşıma suyla baraj dolar mı?!