Havana’da, Committee for the Abolition of Third World Debt (CADTM) (Üçüncü Dünya Borçlarının İlgası Komitesi) Başkanı Eric Toussaint ile söyleşi. Obama size bu krizi getirenleri yardımcıları olarak atadı Obama’nın ekibi hakkında ne düşünüyorsunuz? Toussaint: Obama, bu ekonomik fiyaskodan sorumlu birçok insanı seçti. Kimileri, Obama’nın yeni bir New Deal’ı yürütecek yeni bir ekonomi ekibi atayacağını ve […]
Havana’da, Committee for the Abolition of Third World Debt (CADTM) (Üçüncü Dünya Borçlarının İlgası Komitesi) Başkanı Eric Toussaint ile söyleşi.
Obama size bu krizi getirenleri yardımcıları olarak atadı
Obama’nın ekibi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Toussaint: Obama, bu ekonomik fiyaskodan sorumlu birçok insanı seçti. Kimileri, Obama’nın yeni bir New Deal’ı yürütecek yeni bir ekonomi ekibi atayacağını ve kapitalizmi bütünüyle değiştireceğini umuyordu. Ama gerçekte, 1990’ların sonlarında Bill Clinton ile birlikte deregülasyon politikasını planlayan insanları, en tutucu Demokratları seçti. Şu üç örnekten de görebileceğiniz gibi, kararlarının tutarlılığı ortaya çıkıyor:
Robert Rubin, 1995’ten 1999’a kadar Hazine Sekreterliği yaptı. İşini alır almaz, neoliberal modelin ilk krizi olan Meksika Krizi ile yüz yüze geldi. IMF ile birlikte, 1997-98 Güneydoğu Asya ve Rusya ve Latin Amerika gibi krizde olan ülkelerin durumlarını sadece daha da kötüleştiren bir şok terapisini yönetti. Liberalizasyonun faydalarını övmekten hiç çekinmedi ve küreselleşen ülkelerdeki, yaşam koşullarını ve eşitsizlik derecelerini geniş oranda kötüleştiren politikaların dayatılmasına yardım etti.
Birleşik Devletler’de bankaların birikimlerinin ve yatırımlarının aynı elde toplanmamasını sağlayan, 1933 tarihli Bankacılık Kanunu’nu feshetmeye katkıda bulundu. Bu, daha fazla kar yapmak için finansal sektördeki aşırılıkların her türlüsüne kapı araladı ve mevcut uluslararası krizin belirmesini kolaylaştırdı. Rubin, ABD’nin yakın zamanda 300 milyar dolar aktardığı Citigroup’taki iktidar yoğunlaşmasını destekledi, bununla daha sonra üst düzey yöneticilerden biri olacaktı. Bütün bunlara rağmen Rubin, Obama’nın en önemli yardımcılarından birisidir.
Lawrence Summers, Beyaz Saray dahilinde bir ABD ajansı olan Ulusal Ekonomi Konseyi Yöneticisi pozisyonuna atandı. Aralık 1991’de, Dünya Bankası baş ekonomisti olduğu zamanlarda şunları yazabildi: “Afrika’daki düşük nüfuslu ülkeler, büyük ölçüde daha düşük-kirlilik altındalar, bunların hava kalitesi Los Angeles ve Mexico City ile karşılaştırıldığında muhtemelen yüksektir”; “Bu bakış açısından verili bir miktarda sağlığa zarar veren kirlilik, en düşük maliyetin olduğu ülkede yapılmalıdır, ki bu da en düşük ücretlere sahip ülke olacaktır”; “Prostat kanseri olasılığında milyonda bir değişime neden olan bir etkene ilişkin kaygı, insanların prostat kanserinden korunduğu bir ülkede, 5 yaş altı ölüm oranının binde 200 olduğu bir ülkedekinden açıkça daha yüksek olacaktır.” 1991’de de şunları ekledi: “Öngörülebilir bir gelecekteki herhangi bir zamanda, toprağın taşıma kapasitesini taşımaya hiçbir… sınır mevcut değil. Küresel ısınmadan ya da başka bir nedenden dolayı bir kıyamet riski mevcut değil. Dünyanın başına gelen bir boşluk düşüncesi cidden yanlıştır. Bazı doğal sınırlardan dolayı büyümeye kota koymamız gerektiği düşüncesi bir hatadır ve bir diğer şey de etkili olarak kanıtlamıştır bile, sosyal maliyetleri sendeletecektir.” Harvard Üniversitesi Web Sitesi’ndeki biyografisinde “60 yıldaki en büyük çaplı deregülasyonu canlandırmada başı çektiği” söyleniyor.
Timothy Geithner Hazine Bakanı olarak atandı. ABD Merkez Bankası’nın (New York) eski başkanı ve genel müdürü (1999’dan 2001’e kadar, önce Rubin’in daha sonra da Summers’ın altında Uluslararası İlişkiler Dairesi Müsteşarı idi), o yıllardaki krizlerden acı çeken Brezilya, Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Tayland (ultraliberalizmin risklerinin tipik örnekleri) ile ilgili meselelerle oldukça aktif biçimde ilgiliydi. Bu üçlü tarafından uygulanan önlemler krizin bedelinin ülke nüfuslarına fatura edilmesine yol açtı.
Latin Amerika krize nasıl yanıt veriyor?
Toussaint: Latin Amerika ülkeleri kendi rezervlerinde 400 milyar dolar biriktirdiler. Bu küçük bir toplam değil. Merkez bankalarının ellerindeki para, uygun bir zamanda bölgesel entegrasyonu güçlendirmek ve krizin etkisinden en iyi şekilde korunmak için kullanılmalıdır. Maalesef ilüzyonlar içinde yaşayamayız. Latin Amerika, hükümetlerinden dolayı değerli zaman kaybediyor, kendi retorikleri bir tarafa, geleneksel politikalar uygulamaya devam ediyorlar: ikili yatırım anlaşmaları imzalıyorlar, serbest ticaret üzerine anlaşmaları kabul ediyorlar ya da devam ettiriyorlar, rezervlerini ABD hazine bonoları almak için kullanıyorlar (bu da, kaynakları hakim ülkelere aktarıyor), IMF’ye, Dünya Bankası’na, Paris Kulübü’ne yüksek düzeyde ödemelerde bulunuyorlar, ulusötesi farklılıkları çözmek için bir yer olarak Dünya Bankası Mahkemesi’ni kabul ediyorlar, Doha Ajandası vasıtası ile serbest ticaret müzakerelerini sürdürüyorlar, Haiti’deki askeri işgalini sürdürüyorlar.
Güney’in Bankası organizasyonu üzerine müzakereler neden ilerlemiyor?
Toussaint: Güney’in Bankası üzerine tartışmalar devam etmedi. Çeşitli karışıklıkların üstesinden gelmeliyiz ve Aralık 2007’de yedi ülke tarafından kurulmasına karar verilen bankayı açıkça ilerici bir şekilde oluşturmalıyız. Güney’in Bankası demokratik (her ülkenin bir oy sahibi olduğu) ve saydam (harici denetim) bir kurum olmalıdır. Çevreye ayrıcalık tanımayan ve hedefleri olabildiğince çok kâr yapmak olan özel şirketlerce geliştirilen büyük altyapı projelerini finanse etmek için halkın parasını kullanmak yerine, hükümetin gıda egemenliği, tarım reformu, sağlık alanında araştırmaların geliştirilmesi, yüksek kalitede jenerik ilaçlar üreten bir eczacılık endüstrisinin kurulması, kamu ulaşımını güçlendirmek için yollar, doğal kaynakların tükenmesine karşı alternatif enerji kullanımı, çevreyi koruma ve eğitim sistemlerinin entegrasyonu gibi politikaları ilerletmesi yönündeki çabalarına destek olmalıyız.
[Söyleşinin İspanyolca orijinali Carta Maior’un “Blog do Emir” bölümünde “Entrevista com Eric Toussaint” başlığıyla 3 Mart 2009’da yayınlanmıştır. Yoshie Furushashi’nin çevirisiyle söyleşinin Mrzine.org’da yayınlanan İngilizcesi, Murat Öztürkmen tarafından Sendika.Org için Türkçeye çevrilmiştir]