Türkiye’de işler son derece yolunda. Hakikaten söylüyorum. Demokrasi âşığı bir Başbakanımız ve onun yılmaz neferleri var. Bir koştur oraya, bir koştur buraya her işin altından kalkıyorlar. Bir bakıyorsun Tunceli’de fakiri sevindiriyorlar, bir bakıyorsun Davos’ta ‘One minute’ çekip Müslüman dünyayı coşturuyorlar. Her yerde her zaman hazır ve hazırlıklılar. Muhtemelen Başbakan’la birlikte İstanbul’un yeni alameti farikası metrobüse […]
Türkiye’de işler son derece yolunda. Hakikaten söylüyorum. Demokrasi âşığı bir Başbakanımız ve onun yılmaz neferleri var. Bir koştur oraya, bir koştur buraya her işin altından kalkıyorlar. Bir bakıyorsun Tunceli’de fakiri sevindiriyorlar, bir bakıyorsun Davos’ta ‘One minute’ çekip Müslüman dünyayı coşturuyorlar. Her yerde her zaman hazır ve hazırlıklılar.
Muhtemelen Başbakan’la birlikte İstanbul’un yeni alameti farikası metrobüse binenler böyle düşünüyorlar.
Ferah feza metrobüste oturacak yerler gani gani, aracın içi tertemiz, üstelik bonus olarak bir de yakışıklısından Başbakan var. Dalyan gibi. Gıcır gıcır, metrobüslere layık!
Başbakansız otobüs
Ama metrobüse Başbakansız binen, Başbakansız bir hayatı olanlar için işler pek öyle değil. Başbakan, Davos’lara layık pırıltısıyla etrafındaki insanlarda, etrafındaki insanlar da kendi etrafındakilerde bir illüzyon yaratıyor ve nihayet hep birlikte Türkiye’de işlerin iyiye gittiğine inanıyorlar.
Bizi kandırmak ya da hükümetin propagandasını yapmak için söylemiyorlar bunu. Türkiye’nin iyiye gittiğine içtenlikle inanıyorlar.
Ne grevdeki işçiler, ne içi Kürt dolu asit çukurları, ne kot taşlamaktan ciğeri çıkan genç adamlar, ne işkenceyle göz göre göre öldürülen Engin Çeber, ne tersanede ölen işçiler, ne burssuz kalıp okulunu bırakan öğrenciler, ne işsiz kalan onca insan, ne Başbakanımızın ‘dostu’, Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir için çıkan uluslararası tutuklama kararı…
Padişahtan çok padişahçı
Ne zaman televizyonda yüzlerini izlesem aynı şeyi hissediyorum. Başbakan ve etrafındakiler kendi iktidarlarının cerbezesine fena halde kapılıp biniyorlar hükümet metrobüsü adlı bir alamete, gidiyorlar kıyamete.
Başbakan ve etrafındakiler tehlikeli bir noktadalar. Çünkü artık hakikaten gerçeklikle ilişkileri kopmuş durumda.
AKP’lilerin açtığı “Osmanlı Padişahı: 1. Recep Tayyip Erdoğan” pankartından daha önemli bir şey var. Türkiye’yi bir kralla birlikte kraldan çok kralcı, iktidar peşinde meczuplaşmış bir grup insan yönetiyor.
Öyle ki şahsen ben “İşler iyi gidiyor” derlerken yalan söylüyor olmalarını tercih ederdim. Fakat öyle değil. Korkarım gerçeğin bu olduğuna tüm kalpleriyle inanıyorlar.
Üstelik iktidarın dış çeperini de ‘çakma ideologlar’ sarıyor ve onlar da ‘padişah pankartı’ açılır açılmaz, her iktidar meczubu gibi koro halinde bağırmaya başlıyorlar:
Komplo! Provokasyon! Bizi çekemiyorlar!
AKP’nin cenneti
Bir dostum önceki gün metrobüse binmiş. Aktarma yapılan yerde insanların anayoldaki bariyerlerin üzerinden güruhlar halinde nasıl atlamak zorunda kaldıklarını, atlayamayanların anayolun ortasında çaresiz bırakıldığını, turnike koyulmadan açılış aceleye getirildiği için insanların nerede duracağı belli olmayan otobüs için durmadan koştuğunu, düşenlerin, ezilenlerin olduğunu anlattı.
Kendisi de 60 yaşında bir kadın olarak bariyerlerden atlamak zorunda kaldığı için bacağını yarmış. Hep birlikte nefessiz kalacak şekilde tepiştirildikleri metrobüsün içinde dayanamayıp sonunda bağırmış:
“İnsanlar toplama kampına bile böyle götürülmemiştir! Başbakan’ın bindiği metrobüs nerede?!”
Başbakan’ın dalyan gibi boyu ve namlı karizmasıyla yarattığı illüzyondan yararlanamayanlar için Türkiye kötüye gidiyor.
Ama AKP taraftarlarının gözlerine bakıyorum, onlar Başbakan’ın metrobüsünden inmek hiç istemiyor. ‘Bir avuç cennet’ misali, oradan bakınca Türkiye hep iyiye doğru gidiyor.