Mavi gözlü, yüreği kocaman, aklı halkından yana, emekçi dostu, “gençlere” yadigâr genç bir devrimci daha, Türkel Hoca da, ayrıldı aramızdan… Nail Satlıgan’ın çok yerinde bir tespiti ile Türkel Hoca “YÖN-Devrim” çizgisinin bugün cismanileştiği bir kişilik, bir kimlik, bir devrimci idi. Evet, devrimciydi. Elbisesine sinerdi bu. Hatta takılarına, ojelerine… Kırmızı renk, devrime olduğu gibi Türkel Hoca’ya […]
Mavi gözlü, yüreği kocaman, aklı halkından yana, emekçi dostu, “gençlere” yadigâr genç bir devrimci daha, Türkel Hoca da, ayrıldı aramızdan… Nail Satlıgan’ın çok yerinde bir tespiti ile Türkel Hoca “YÖN-Devrim” çizgisinin bugün cismanileştiği bir kişilik, bir kimlik, bir devrimci idi.
Evet, devrimciydi. Elbisesine sinerdi bu. Hatta takılarına, ojelerine… Kırmızı renk, devrime olduğu gibi Türkel Hoca’ya da yakışırdı… Mavi gözleri göğün, denizin özgürlüğünü yansıtırdı, pür neşe, sevgi dolu: sevenlerine…
Safların bir bir terk edildiği, ihanetin sokak sokak kol gezdiği bir zaman diliminde hem “diklendi”, hem de “dik” durdu. Emeğin, emekçinin, yoksulun yanında durdu… Omzuna dönenlerin, bırakıp gidenlerin, ihanet edenlerin yükünü de aldı; yıkılmadan, yalpalamadan yürüdü… Amansız hastalık yakasına yapışmış olsa da, o hiç umudunu yitirmeden yürüdü, kuşkusuz, hep çoğalarak…
Bu toprakların olduğu kadar dünyanın bütün sorunları da onun sorunu idi. Öğle olduğu için de zengin, köklü bir düşün sahibi idi.
Yazıları, söyleşileri bunun şahididir. Bu nedenle ciddi sağlık sorunlarının olduğu günlerde bile başka ülkelerde dünyanın sorunlarını anlatmaktan kaçınmadı.
Gönüllü kulluğa baş kaldırmıştı. Ezilenleri, emekçileri, yoksulları da bu başkaldırıya çağırıyordu. Bu başkaldırı çevre hakkını da su hakkını da kapsıyordu. Büyük anlatı kadar “küçük” hikayeler de Türkel Hoca için büyüleyici idi. Kuşkusuz, her devrimci için bu çok doğal olmalıdır!
Elbet erkek egemen dünyanın tahakkümüne de bir devrimci olarak başkaldıracaktı. Bir kadın devrimci olarak, gereğini yapmaktan kaçınmayacaktı: Yazdıklarıyla olduğu kadar, yaşadıklarıyla da bunu gösterecekti…
Meraklı, bir “çocuktu” Türkel hoca… Her şeyi öğrenmeye yetişme merakı kadar, bütün öğrendiklerini paylaşma isteği, enerjisi de onu anlatmak isteyenlerin mutlaka gözünden kaçmayacak bir özelliği idi.
Meraklı olduğu kadar muzip bir “çocuk” idi Türkel Hoca… Bir insanı güzelleştiren, mizahın insanı insan yaptığı bu özellikten yoksun kalmak olmazdı! Olmadı da…
Mor ojeli kızımın, Asmin’in kırmızı ojeli teyzesi, Türkel Hocam, bu bahar, olmazsa yaza Ayvalık’ta buluşacaktık…
Davetin kabulümüzdür.
Geleceğiz… Büyük bir kırmızı kolye ve kırmızı oje getirmek de sözümüz olsun…
Türkel Hocam, kızımın kırmızı elbiseli devrimci teyzesi, ihanetin kol gezdiği, kitlesel firarların olduğu bir zaman diliminde kalenin burçlarında dalgalandırdığın bayrak yere inmeyecek. Çoğalarak çoğaltacağız dalgalandırdığın bayrakları…
Bu toprakların emekçileri, genç bilim insanları seni hep sevgi ile anacak…
Bekle bizi…