Gladio, bizde kontrgerilla olarak biliniyor, 50’li yıllardan gelen devlet içinde bir gizli örgüt, bütün NATO ülkelerinde komünizme -Varşova Paktı’na- karşı kurulmuş. Sovyetler Birliği’nin, Varşova Paktı’nın çöküşünden ve soğuk savaşın sona ermesinden sonra bütün NATO ülkelerinde tasfiye edilmiş, bizde varlığını sürdürmüş. Bu artık siyasi iktidar ve zaman zaman çeşitli kademelerde hükümetin/devletin içinde olmuş herkes tarafından kabul […]
Gladio, bizde kontrgerilla olarak biliniyor, 50’li yıllardan gelen devlet içinde bir gizli örgüt, bütün NATO ülkelerinde komünizme -Varşova Paktı’na- karşı kurulmuş. Sovyetler Birliği’nin, Varşova Paktı’nın çöküşünden ve soğuk savaşın sona ermesinden sonra bütün NATO ülkelerinde tasfiye edilmiş, bizde varlığını sürdürmüş. Bu artık siyasi iktidar ve zaman zaman çeşitli kademelerde hükümetin/devletin içinde olmuş herkes tarafından kabul ediliyor, itiraf ediliyor.
Peki Ergenekon nedir? Ergenekon, yürütülen bir davaya verilen isim ve bu dava çerçevesinde çok geniş ve birbirinden farklı toplum kesimlerinden sayılan -bir arada olmaları yadırganan- pek çok kişi tutuklandı, cezaevlerine kondu. Saygın olanla olmayan… Tutuklamaların bundan sonra da süreceği belli oldu, Başbakan “Bu daha işin başı” açıklamasını yaptı. Ergenekon’un çeşitli isimlerle 50’lerden bu yana varlığını sürdüren kontrgerilla ile doğrudan ilişkisi olduğu çok açık. Susurluk’la da… Fikrimce açık olan bir diğer nokta da bu dava çerçevesinde tutuklananların ise siyaseten, görünürdekinin aksine aynı hedeflere sahip olduklarıdır. Bu, 70’lerin sonlarında yükselen sosyalist harekete karşı “devlet adına” mücadele eden -daha sonra uyuşturucu kaçakçılığı dâhil her türlü kirli vurgunun içinde/başında olan- faşist katillerin, “Kızıl Elma” ülküsünü deforme edilmiş bir “Kuvayı Milliye” anlayışıyla birleştirme çabasındaki kimi “sol” orijinli grup ve kişilerin ve Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki kimileri PKK’ya karşı savaşmış “kahramanların” asgari müşterekleridir.
Kontrgerilla’nın geleneği ise 50’lerden çok daha gerilere, Osmanlı’nın çözülüş yıllarına, İttihat ve Terakki’ye kadar uzanır. Bu gelenek, asker-sivil gizli çetelerin Kabine toplantı halindeyken Babıâli’yi basarak, Harbiye Nazırı Müşir Nazım Paşa’yı alnından vurup, Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa’dan istifasını alan Enver Paşa’lara, Talat Paşa’lara, Filibeli Hilmi’lere, Sapancalı Hakkı’lara, Yakub Cemil’lere, Kara Kemal’lere kadar uzanır. Enver Paşa, Talat Paşa ve silahşor Yakup Cemil… Saygın olanla olmayan! İttihat ve Terakki’nin de amacı önce devleti korumaktır, “Devlet-i Osmanî’yi korumak” ve Padişaha meşrutiyeti kabul ettirerek iktidara gelebilmek. Demokratikleşme yani meşrutiyet iktidara gelebilmenin yoludur ve meşrutiyet kısa zamanda, İttihat ve Terakki kadrolarının, Enver-Talat Paşa ikilisinin mutlak iktidarına dönüşecektir.
Bugün Ergenekon ya da Gladio, kontrgerilla ya da her ne karın ağrısıysa, bu suç çetesinin üzerine gidiliyor, görünürde. İbrahim Şahin’in evinde cephanelerin gömülü olduğu yeri gösteren kroki bulunuyor… Gene bir yarbayın evinde krokiler bulunuyor. Bu krokilerden yola çıkarak yeraltından cephaneler çıkarılıyor, basın ve kamuoyu önünde. Kaçak olan bir emekli generalin evi yakalandığı gün aranıyor, daha önce değil… Delillerin yok edilme ihtimali dikkate alınmadan hem de. Ve evde bantlar bulunuyor. Gizli olması gereken ön soruşturma, bir şova dönüştürülüyor. Bunu bağımsız olmadığını kendisi bile kabul ve ilan eden yargı yapabilir mi? Ya da birkaç savcı? Hatta bunu -bir siyasi ranta dönüştürme telaşındaki- AKP yapabilir mi? Fikrimce o krokileri yapan da bulan da Ergenekon’un ta kendisi. O silahları saklayan da bulan da… Telefonları dinleyen de dinleme kayıtlarını bulan da… Türkiye’de Ergenekon davası bitmiştir, davayı gören de Ergenekon’dur çünkü. Ergenekon kendi içinde çatışmakta ve bir kanadını tasfiye etmektedir. Anlaşılan budur ve bunun ötesinde ne söylenirse spekülasyondur. Bunun ötesini bilen de bugün için, Ergenekon’un kendisidir.