Bu haftalarda vizyona giren/girecek yerli filmler parodi ağırlığı taşıyor. Lafı doğrudan söylemek gerekirse; bu filmler 1991 sonrası Leman dergisinde, karikatürist Ahmet Yılmaz’ın öncülüğünde uçvermiş ve Cem Yılmaz ile yıldızını yaratan ‘Türklüğün Parodileştirmesi’ üzerinden dilini kuruyor. En basit anlamıyla bu tarz ‘Türkün Aklı’ üzerinden ‘biz adam olmayız’ı vurgulayan, çoğu alt sınıf, başta küçük esnaflık ve ‘mahallelilik’ […]
Bu haftalarda vizyona giren/girecek yerli filmler parodi ağırlığı taşıyor. Lafı doğrudan söylemek gerekirse; bu filmler 1991 sonrası Leman dergisinde, karikatürist Ahmet Yılmaz’ın öncülüğünde uçvermiş ve Cem Yılmaz ile yıldızını yaratan ‘Türklüğün Parodileştirmesi’ üzerinden dilini kuruyor. En basit anlamıyla bu tarz ‘Türkün Aklı’ üzerinden ‘biz adam olmayız’ı vurgulayan, çoğu alt sınıf, başta küçük esnaflık ve ‘mahallelilik’ alışkanlıklarını dalgaya almak üzerinden işliyor (yurdum insanı). Kulak arkası sigara, piknik tüp, çizgili pijama ya da ‘memleket neresi’ sorusu gibi… Bu alaycı tavır daha çok, ‘olduğu düşünülen’ bir uyumsuzluk üzerinden işliyor. Gani Müjde’nin Kahpe Bizans filminden, uzay gemisini mahalleli minübüs yöntemiyle yöneten Cem Yılmaz’ın GORA filmine ve onlarca reklama (Ala Turka) uzanan, kendimize dönük inançsızlığımızı (sinikliğimizi) kaşıyan lezzetli bir tarz. Cem Yılmaz son filmi AROG ile mahalleliliği uzaydan sonra Taş Devri’ne de taşırken, Gani Müjde Osmanlı Cumhuriyeti filmiyle aynı yöntemi tersten bir ulusalcığı da imtiyazlandırarak Osmanlı’ya uyguluyor. Yine Peker Açıkalın’ın Destere filmi çok tutmuş bir gerilim filmini h’leri söyleyemeyen Trakya köylülerine uyguluyor: Oyun üyle değil büyle oynanır!
Yukarıda bahsettiğimiz eğilime yeni parodileştirmeler de ekleniyor: Solun ve Kürtlüğün parodileştirilmesi… 5 Aralık’ta vizyona girecek MURO filmi, benzer parodi yöntemleriyle üretilen ama farklı bir yönü gösteren özellikler barındırıyor. Kurtlar Vadisi dizisi içinde yaratılan Muro karakteri “nalet olsun içimdeki insan sevgisine” sloganı, komikleştirilmiş devrimci söylemiyle ve Mao’ya Maho diyen Doğulu şivesiyle kısa sürede sivrilmiş; hatta tipten rahatsız olanlardan ‘bölücülüğü sevimlileştiriyor’ eleştirileri bile almıştı. Yapımcılar karakterin başarısını fırsat bilip hemen onu uzun metrajlı bir filme dönüştürüp (günümüze uyumsuz) 06 plakalı bir Murat 124’e de bindirivermişler. Böyle bir karakterin Kurtlar Vadisi gibi mafyöz, derin devlet ve milliyetçilik çağrışımı açık bir dizi içinden üretilmesi düşünmeye değer. MURO filminde başta ‘devrimci testislerim’ olmak üzere teorik ya da pratik (!) birçok Marksist argüman havada uçuşuyor; Leninist stratejiler tartışılıyor.
Solun parodileştirilmesinin popüler kültüre sirayeti 1986 sonrası bir döneme denk geliyor. Leman dergisinin öncesi Limon dergisinde yaygınlaşan entel adlandırılmasına kadar uzatılabilir bu tarih. Zaten aynı dönemler başta medya (Nokta ve Yeni Gündem) olmak üzere Ahmet Kaya’yı ve ‘bacı’ tanımlamasını da içine alan, başarısızlıklar ve eksiklikler üzerinden solu konuşmanın yaygınlaştığı bir dönem. Söz patlaması! Entel, içinde haklı nedenler ve yenilgi psikolojisi bulunduran sinik bir adlandırma olarak olarak 90’lı yıllara geldiğinde her yere yaygınlaşacaktır. Buraya aynı dönemde yaygınlaşan, başta Ahmet Altan romanları olmak üzere sterotip devrimciler dolu bir edebiyat patlamasını da eklemek gerekiyor.1991 sonrası Leman dergisinde ise entel tipinin yanına, pos Stalin bıyıklı, saftirik, örme kazaklı, kalın çerçeve gözlüklü ve parkalı tipler de eklenecektir. Bu tipin televizyonlara sıçramış ilk örneğini, Gani Müjde’nin senaryosunu yazdığı Hayat Bilgisi dizisinde ‘son tahlilde’ diyerek dirsek hareketi yapan, köyün delisi öğretmen tiplemesinde görmüştük.
İşte MURO filmi yıllar sonra aynı stratejileri, Kürtlüğe dönüştürerek devam ediyor. Kurtlar Vadisi içinden geri dönen bir hayalet gibi…
Birgün