7-9 Kasım tarihlerinde Londra’da SOAS’da (School of Oriental African Studies) “Tarihsel Materyalizm Yıllık Konferansı” (Historical Materialism Annual Conferance) gerçekleştirildi. Büyük bir çoğunluğu akademisyenlerin oluşturduğu, aralarında Ben Fine, Al Campbell, Robert Brenner gibi Marksist alan yazına büyük katkı yapmış usta kalemlerin olduğu 200’e yakın kişi çalışmalarını ve düşüncelerini dinleyicilerle paylaşma olanağı buldu. Katılımın oldukça yoğun olduğu […]
7-9 Kasım tarihlerinde Londra’da SOAS’da (School of Oriental African Studies) “Tarihsel Materyalizm Yıllık Konferansı” (Historical Materialism Annual Conferance) gerçekleştirildi. Büyük bir çoğunluğu akademisyenlerin oluşturduğu, aralarında Ben Fine, Al Campbell, Robert Brenner gibi Marksist alan yazına büyük katkı yapmış usta kalemlerin olduğu 200’e yakın kişi çalışmalarını ve düşüncelerini dinleyicilerle paylaşma olanağı buldu. Katılımın oldukça yoğun olduğu konferansta, dünyanın dört bir tarafından gelen 3 kuşak akdemisyen zaman zaman kendilerini hararetli tartışmaların içinde buldular.
Bu yılki konferansın ana teması her ne kadar, küresel anlamda “sola” entelektüel bir katkı yapabilmek için 21. yüzyıl Marksizm’in ana hatlarını çizmek ve “Çok Sayıda Marksizm”‘in (Many Marxism) getirdiği sorunları ve fırsatları tartışmak olsa da hem konferans salonlarında hem de konferansın yapıldığı eski binanın koridorlarında yaşanan finansal kriz tartışılıyordu. Hem finansal krizin sıcaklığı hem de birçok ülkeden gelen akademisyenlerin bu konu üzerindeki iddialı çalışmaları tartışmaları oldukça canlı kıldı.
Her sezonda en az 10 paralel oturumun yapıldığı konferansta katılımcılar birbirinden ilginç oturumlar arasında tercih yapmak zorunda kaldılar. Hem oturum sayısının çokluğundan, hem de paralel oturumlardan dolayı, oturumların hepsinden ziyade birkaç tane ileride çok tartışılacağını düşündüğüm sunumlar hakkında kısaca bilgi vereceğim.
Gérard Dumenil’in “ABD Hegemonyası Altında Neo-liberal Kriz” isimli sunuşu sanıyoruz hem sadece Marksist alan yazısında değil bütün kriz çalışmalarında tartışama açacak nitelikte. Dumenil sunuşunda ABD’de en zengin yüzde 1’lik dilimin tüketimi ile kriz arasında bağıntıyı gösterip, krizin nedeni arz fazlası değil tüketim fazlası olduğunu iddia ediyor. Bu iddia Marksist alan yazını için oldukça yeni, kar oranlarının düşme eğilimi ve eksik tüketim tezleriyle örtüşmüyor. Bu yüzden Dumenil’in sunumunu dayandırdığı, 2009 yılında Harvard Press’den çıkacak kitabı dinleyiciler arasında merak uyandırdı.
Dumenil’in tezlerine cevap 1 gün sonra Robert Brenner’den geldi. Brenner yaşanan krizin tam da Marksizm’in klasik tezlerine uyduğu ve Dumenil’in birkaç noktada hatalı analiz yaptığını konuşmasında vurguladı ve krizin köklerini açıklayan bir sunum gerçekletirdi. Görülen şu ki gerek Dumenil gerek Brenner gerek yaşanan kriz ile ilgili diğer sunumlarda Marksistler arasında tam fikir birliği yok. Marksist alan yazınında kriz ile ilgili tartışmaların alevlenmesi Marksist kriz teorileri için bir fırsat doğurabilir, kriz teorilerini zenginleştirebilir.
Konferansta önemli gördüğüm bir sunum da, konferansın son günü Al Campbell’dan geldi. Al Campbell Latin Amerika deneyimlerinden yola çıkarak kapitalist üretim sisteminden sosyalist üretim sistemine geçişte nasıl bir yol izlenebileceğine dair bir model sundu. Campbell “yolu yapmak için yolun nerenden geçeceğini göstermelisiniz” sözünden yola çıkarak, planlama, kamulaştırma gibi kritik sorulara cevap aramış. Campbell sunumunda nasıl bir planlama konusunda Yugoslavya, SSCB örneklerinden yola çıkarak bir genel çerçeve sunuyor. Bu noktada bu sunum özellikle kapitalizmden sosyalizme geçiş tartışmalarına önemli bir katkı sağlıyor.
Oturumların tek odak noktası ekonomi üzerine değildi. Kapitalist krizin diğer önemli görüngüleri olan epistemolojik ve ekolojik kriz üzerine tartışmaların yaşandığı oturumlar yapıldı. Bunun yanında oturumlar Marks ve Yahudi sorunundan, çağdaş radikal düşüncenin temsilcilerine, gıda krizinden Marksist ontolojiye kadar geniş bir konu yelpazesine sahipti.
Kısacası Tarihsel Materyalizm Konferansı özellikle sunumların hem niteliği hem de niceliyle sosyal bilimlerde ana akıma karşı önemli bir misyon üstleniyor. Bunun yanında küresel anlamda Dumenil’in tanımıyla “gerçek sola” entelektüel anlamda yeni ufuklar açabilmek için yola devam ediyor.