25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Hayır Mücadele ve Dayanışma Günü’nde” İstanbul Kadın Platformu aldığı etkinlik kararları doğrultusunda Galatasaray Meydanı’nda bir resim sergisi yapmak istedi. Ama emniyet güçleri tarafından engellendi. Fotoğraflar parçalandı. Aynı günün akşamı Tramvay durağından Galatasaray Meydanı’na yürümek ve basın açıklaması yapmak isteyen kadınlar yine emniyet güçleri tarafından engellendiler. Yürüyüşe geçen kadınların önüne barikat […]
25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Hayır Mücadele ve Dayanışma Günü’nde” İstanbul Kadın Platformu aldığı etkinlik kararları doğrultusunda Galatasaray Meydanı’nda bir resim sergisi yapmak istedi. Ama emniyet güçleri tarafından engellendi. Fotoğraflar parçalandı.
Aynı günün akşamı Tramvay durağından Galatasaray Meydanı’na yürümek ve basın açıklaması yapmak isteyen kadınlar yine emniyet güçleri tarafından engellendiler. Yürüyüşe geçen kadınların önüne barikat kuran polis bununla da kalmayıp bir de panzer getirdi.
Bakın haaa dercesine….
Kadınlar kendilerine uygulanana şiddeti zılgıtlarla, sloganlarla protesto ettiler. Ve iki saate yakın bir süre Taksim Tramvay durağını ve alanı bırakmadılar. Kadınlar önlerinde kurulan barikata karşı “Aç Aç Barikatı Aç, Aş, Aş Barikatı Aş, Kadınlara Değil Katillere Barikat, Jin Jiyan Azadi, Gelsin Baba, Gelsin Koca, Gelsin Cop İnadına İsyan İnadına Özgürlük” sloganlarıyla direnişlerini sürdürdüler.
Kadınlar açısından neredeyse gelenekselleşen bu yürüyüşün engellenmesi kadınlara karşı patriyalkal sistemin yürütücüsü olan erkek devletin bundan sonra duracağı yeri göstermektedir. Kareleri şöyle birleştirirsek kadınlara yönelik hem aile içi şiddetin hem de örgütlü devlet şiddetin artacağını söyleyebiliriz.
Erkek devlet bu uygulamalarında tüm organlarını da devreye sokmuş durumdadır. Hüseyin Üzmez olayında 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel tacizde bulunmasına rağmen serbest bırakılması. Bunun adli tıp-yargı-medya ortaklaşa gerçekleştirilmesi. Yılbaşında kadınları taciz eden polislere ilk başta hiçbir şey yapılmaması dada sonra ise çok az bir ceza ile serbest bırakılması, Galatasaray köprüsünde balık tutan kadının hayasızlıkla suçlanması ve hapis cezası verilmesi, Pippa Bacca’nın çıktığı barış yolculuğunda tecavüze uğrayıp öldürülmesi vb. Kürt kadınlarının gözaltına alınması, terörist olarak tanımlanmaları, tehdit edilmeleri, cezaevlerinde faşistlerin kadın tutuklululara saldırması, Emine Aslan’ın sendikal mücadele verdiği için işten atılması ve direnişi bırakması için tehdit edilmesi, kızının kaçırılmak istenmesi. Erdoğan’ın kadınlarının bedenlerine müdahale etme hakkını kendinde görerek üç çocuk doğrun diye beyanda bulunarak kadınların nasıl yaşayacaklarını da planlamaya kalkması.
Erkeklerin uyguladıkları şiddet karşılığında bazen hiç ceza almadan, bazen de komik denecek cezalar alarak kurtulmaları erkek şiddetinin patriyalkal sistem tarafından desteklendiğini, örgütlendiğini göstermektedir.
Kadınların maruz kaldığı şiddete bir de istatiksel olarak baktığımızda yaşamın patriyalkal bakış açısının sindiğini görebiliriz.
– Kadınların %90’ı eşlerinden psikolojik şiddet görmekte, hakarete uğramakta, aşağılanmakta ve küfür edilmekte,
– Kadınların %40’ı eşleri tarafından tokat, tekme, dayak, bıçak veya silah yoluyla fiziksel şiddete maruz kalmakta,
– Türkiye’de 2007 yılında 16-25 yaş arasında kadın ve erkek toplam 654 kişiyle yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre;
– Kadınların % 34.4’ü babasından ve abisinden, %32.8’i annelerinden ve diğer aile büyüklerinden şiddet gördüğünü söylemiştir.
– Kadınların neredeyse tamamı “sokakta kız kardeşini bir erkekle gören ağabeyin kız kardeşini dövmesi”ni şiddet olarak tanımlarken, erkeklerde bu oran %75’e kadar düşmektedir.
– “Politika, ekonomi, matematik gibi konularda kadına sürekli anlamadığının, aklının ermediğinin, aptal olduğunun söylenmesini” şiddet olarak gören kadın oranı %85 iken, erkek oranı yalnızca % 66.4.
– Erkekler ve kadınlar, kadının eşi tarafından dövülmesini, yabancı bir erkek tarafından dövülmesine oranla daha meşru görmektedir. Kadının dayağa maruz kalması durumunda müdahale edeceğini söyleyen kadın oranı %54.4 iken, erkek oranı yalnızca %48.3(*)
Tüm bu uygulamaların arkasında kadınlardan duyulan ezeli korku yatmaktadır.
Erkeklerin ve patriyalkal sistemin kadınlarda bulunan değiştirme gücüne karşı duydukları korku…
Hayır demeyenin birleştirici gücüne karşı duyulan korku…
25 Kasım Taksim Meydanı’nda kadınlar kendilerine dayatılan patriyalkal şiddete ve onun kolluk güçlerine karşı alanı terk etmeyerek, direnerek karşılık verdiler. Direniş barikatı oluşturdular. Tecavüzcülere, futbol fanatiklerine açılanan alanın kendilerine kapatılmasını kabul etmediler.
Eylem boyunca alanı terk etmeyerek, sloganlarını, tililerini zerre kadar azaltmayarak, haykırarak kendilerine dayatılan şiddeti boşa çıkardılar. Eylem bitmesine rağmen hala alandan ayrılmayan kadınlar, 8 Mart 2009 ve gelecek 25 Kasım’da gene aynı yerde yürümek için sözleşerek pekiştirdiler.
Mürüvvet Yılmaz
muruvetyilmaz@hotmail.com
*turnusol.com