Benim aklim ermeye başladığından beri özelleştirmenin nimetleri anlatılır durur. Kendini “sol” olarak tanımlayan pek çok kişi de özelleştirmenin büyüsüne kapılmıştır. Yıllarca. Özelleştirmelerden beklenen pek çok yarar vardı(r) (Tabii ki savunucularına göre); En başta siyasileşen, arpalık olarak KİT’lerden kurtulunması gerekir. KİT’lerde fazladan istihdamın yükünü devlet çekmektedir. Partizanlık almış yürümüştür. Hizmetler ağır aksak yürümektedir. KİT’ler zarar etmekte, […]
Benim aklim ermeye başladığından beri özelleştirmenin nimetleri anlatılır durur. Kendini “sol” olarak tanımlayan pek çok kişi de özelleştirmenin büyüsüne kapılmıştır. Yıllarca. Özelleştirmelerden beklenen pek çok yarar vardı(r) (Tabii ki savunucularına göre);
En başta siyasileşen, arpalık olarak KİT’lerden kurtulunması gerekir. KİT’lerde fazladan istihdamın yükünü devlet çekmektedir. Partizanlık almış yürümüştür. Hizmetler ağır aksak yürümektedir. KİT’ler zarar etmekte, yükleri bütçeye yüklenmektedir. vb. söylemler özelleştirmenin savunulması için kullanıldı hep…
Özelleştirme Güzelleştirmedir!..
Konum özelleştirme değilse de, özelleştirilen hizmetlerin bu günkü durumu ve gerçeklerin görünmeyen yüzüne değinmeden edemeyeceğim. Özel veya Kamu hiç fark etmez, ekonomik tüm işletmeler, hele de kamusal mal ve hizmet üretiminde bulunanlar zaten siyasidir. Evet özelleştirilen şirketler de büyük istihdam düşüşü olmuştür, ama işsizlik de artmıştır. Ücretler reel olarak Kamunun istihdam-ücret dengesinde yarattığı boşluk nedeni ile gerilemiştir. Emeği ile geçinenler adına iş bulma ve çalışma koşullarında büyük sorunlar ortaya çıkmıştır.
KİT’ler üzerinden yürüyen partizanlık, Kamu İhaleleri ile hem de çok daha rahat ve daha büyük ekonomik kayıplara sürüklemektedir devleti. Zira Devletin profesyonel kurumları ortadan kalkmıştır. Pek çok mal ve hizmet alımında işin uzmanı olmayan ve politik olarak Hükümet tarafından atanmış devlet memurları ihaleleri yönetmeye başlamıştır.
KİT bilançoları incelendiğinde zararların kendi hizmetlerinden değil de, Hükümet emirleri ile yürütülen daha çok secim yatırım olarak yürütülen projelerin bu KİT’lere yüklenmiş olmasından kaynaklandığı anlaşılıyordu. Ki benzer zararlar SSK’nın bilançosunu da etkilemişti. Yani Sosyal Güvenlik açıklarının bir kısmı da bu Kurumla alakası olmayan yatırımlardan oluşmuştu. Hatta aynı tür işlemlerle Halka açık şirketlerin de zarar ettirildiği iddia edilmektedir.
Rekabet mi dediniz!..
Gelelim benim canımı acıtan konuya… Yani “Özelleştirme – Güzelleştirme” konusuna. Bu söylemlerden biri de ‘Özel sektör rekabet eder, karsız iş yapmaz, daha kaliteli hizmet verir…’ gibi liberal piyasacılığı öven söylemlerdi.
Rekabet deniyordu… Oysa, rekabet olabilmesi için beğenmediğim şirketten almadığım hizmeti, beğendiğim şirketten alabilmeliydim. Ben İZ-SU’ dan değil İSKİ’den su alacağım… Ben GEDAŞ’tan değil BEDAŞ’tan elektrik alacağım… Ben Türk Telekom’dan değil Alman Telekomu’ndan sabit telefon alacağım… Nasıl yani?
Özelleştirme şu ana kadar, gördüğüm kadarı ile, hizmetlerin kalitesine pek fazla etki etmedi. Eğer artan bir kaliteden söz edeceksek bunu da ‘Teknoloji’deki gelişimlerle açıklamak pekala mümkün. Yine de hizmetlerde bazı değişimler de olmuyor değil. Ancak bunlar kaliteyi arttırır mi bilemem…
Örneğin; Kılıfına uydurulmuş fiyat artışları… Niçin ödendiği belli olmayan bir takım sabit ücretler… Bazen ‘Okullar, hastaneler, çocuk yurtları, bakim evleri dahil olmak üzere resmi kurumların elektrik, telefon vb. hizmetlerinin borcundan dolayı kesilmesi… Yada fazla karlı olmayan küçük kırsal yerleşimlerde hizmetlerin aksıyor olması…
Neden bir geceyi elektriksiz geçirdim
Ve benim bir gece elektriksiz kalmama neden olan sorun;
Evet bir geceyi elektriksiz geçirdim. Tek maaşlı bir ‘Devlet Memuru’ olarak zaten eksik-aksak yürüyen bütçem, bazen ek yüklerle paramparça olur. Maaşımı aldığım da tutmayan dengeden dolayı bazen, bazı faturaları ödeyemezsiniz. Bu ay elektrik, su ve telefon faturalarımı ertelemek ihtiyacı duydum. Benzer sorunları geçmişte de yaşamıştım. Başıma hiç böyle bir şey gelmemişti daha önce. En azından bir iki ay beklerdi TEDAŞ elektriği kesmek için. Oysa son ödeme tarihinin üzerinden bir ay bile geçmemişti henüz… Ancak ‘Özelleşen’ bu hizmet artık ‘Güzelleşmişti’.
Canınızı sıkmak istemeyeceğim bazı ailevi sorunların üzerine, bir de devlet memuru olarak hakkettiğim bazı ücretleri uzun suredir alamam eklendi. Bunlardan biri kurumumca görevlendirilerek gittiğim beş günlük il dışı görevdi. Kemerlerimi sıkarak devletin bana vereceği harcırahın altında bir harcama yapmam mümkün olmuştu. Zira göreve gitmeden önce cebimde zaten 5-10 YTL bir para vardı. Zaten kemer sıkmak mecburi idi.Yol parası, yatacak yer ve yemek ücretleri cebimizden ödenecekti. Yani henüz alamadığım bu paranın büyük kısmını zaten borç olarak almış, ödemem gerekiyordu. Ödedim de. Bu da zaten açık verecek bütçeme artı bir yük demekti. Böylece elektrik, su, telefon faturalarımı zamanında ödeyememiştim.Faturalarımı ve geciktirdiğim diğer borçlarımı ödeyebilmek için bu paraya ihtiyacım vardı…
Ben borcumu zamanında ödeyemediğim için hem faiz ödedim, hem de bir gece elektriksiz kaldım. Oysa benim alacağım harcırahın gecikmesinden dolayı devlet bana faiz ödemeyecek, hakkımı almak için baş vurabileceğim ‘elektrik kesmek’ gibi bir mekanizmaya da sahip değildim.
O gün hiçbir arkadaşımda (benim gibi memurlar ve ayın 15’ine bir hafta kalmış durunda) o kadar para bulunmadığımdan bazısından10-15 TL bazılarından 30 YTL alarak bütün faturaları ödemeye yetecek (170 YTL kadar) parayı tamamlamayı başardım. Ancak TEDAŞ vezneleri ve sistemi saat 16:30’dan itibaren para kabul etmiyordu. Parayı denkleştirdim ama ödeyemeden evime boynu bükük gittim. Bir gece elektriksiz geçecekti…
Sonra düşündüm… Güncel bir örnek aklıma geldi… BOTAŞ… Batmak üzere olan bir KİT. Nedeni başta Ankara Büyük Şehir Belediyesi olmak üzere borçlarını uzun suredir ödemeyen pek çok Kamu Kuruluşu… Hayır BOTAŞ alacağını tahsil etmek için harekete geçemiyor… Hatta, bir de borçların faizleri siliniveriyor. Ankara Büyük Şehir Belediyesi BOTAŞ’a olan, bir yıllık Doğal Gaz borcunu katlayan bir borçtan kurtarılmış oluyordu. Malum faiz haram… Tabii bu borçları vatandaşın sırtına yükleyecek zamlar haram değil…
Ancak benim bir ayı bulmayan bir gecikmemden dolayı elektriğim kesilebiliyordu. Bir gece bir ailenin hayatı zindan oluyor; Artık benim çocukluğuma ait kötü bir anı olarak kalması gereken mum ışığında ders çalışan öğrenci figürü, benim kızımda ete kemiğe bürünüyor; Eşimle ve Kayınvalidemle huzursuz oluyorum; Hatta sorumsuzlukla itham ediliyorum…
Demek ki neymiş; Özelleştirme Güzelleştirmeymiş. Böylece biz de ailece güzelleştirilmiş olduk. Umarım siz de güzelleştirilmezsiniz.
Mehmet Ufuk PEKER
mufukpeker@mynet.com