12 Eylül’ün palazlandırdığı cemaatcilik ve yeşil sermaye, arkasına aldığı siyasi destek yetmez gibi, giderek muhafazakarlaştırılan toplumun tasarrufundan, bağışına, vicdanına kadar herşeyi emmeye ve paraya çevirmeye devam ediyor. “Yüzyılın iyilik hareketi” hem toplumu muhafazakarlaştırarak kuşatıyor hem de sonuna kadar yolsuzluk batağında , en azından Almanya’nın “yüzyılın yolsuzluk hareketi” ne dönüşüyor. Bu topraklarda yaşayan bizler için bu […]
12 Eylül’ün palazlandırdığı cemaatcilik ve yeşil sermaye, arkasına aldığı siyasi destek yetmez gibi, giderek muhafazakarlaştırılan toplumun tasarrufundan, bağışına, vicdanına kadar herşeyi emmeye ve paraya çevirmeye devam ediyor.
“Yüzyılın iyilik hareketi” hem toplumu muhafazakarlaştırarak kuşatıyor hem de sonuna kadar yolsuzluk batağında , en azından Almanya’nın “yüzyılın yolsuzluk hareketi” ne dönüşüyor.
Bu topraklarda yaşayan bizler için bu “hayırsever götürme” yeni değil. Daha önce “Bosna’ya yardım” adı altında miting alanlarında toplanan altınların nasıl Erbakan’ın Balgat’taki malikanesinde altından taharet musluğuna dönüştüğünü bizler biliyoruz. Elbette “Hoca”nın talebesi de ondan geri kalamazdı.
Uzak doğunun tsunami dalgaları için toplanan paralar, yolsuzluk dalgaları içinde nereye gittiği belli olmadan yok oldu gitti. Sadece dalganın üstünden bazı kelleler seçilmekte, kimi RTÜK başkanı, kimi dünür, kimi el kol samimiyetinde başbakanın yanında.
Ama bu sahte hayırseverlerin ise bizim pazarlarımıza ve bağışlara ihtiyacı var. Gariptir ki, bu fenerlere yardımı yapan yine para babaları değil geliri düşük işçi sınıfıdır. Halkı yardım dağıtarak dilenci konumuna sokarken aslında kendi “dilenciliklerini” saklıyorlar. Mafya, yolsuzluk ve çeteleşme ile AKP kendi finansmanını, kendi ergenkonu ile sağlıyor.
Sosyal devleti çözenler, yok oluşuna ses etmeyenler şimdi bu dalgaların içerisinde muhatap arıyorlar.
Sosyal Haklar Derneği olarak, vatandaşlarına koşulsuz yardımın devletin sosyal görevi olduğunu yeniden hatırlatıyoruz. Bizlerin ne birilerin cemaat ve “iyiliksever” görüntüleri altında sadakaya ihtiyacımız var ne de vergisini kaçıran, sigortasız, sendikasız işçi çalıştıran para babalarının sahte vicdani kırıntılarına ihtiyacımız var.
Çözüm bellidir. Devlet bizim devletimizdir. Bağış yapandan gerçek vergisini alan devlet ihtiyacı olan her vatandaşına gerekli ve yeterli yardımı yapmak onun temel sosyal haklarını sağlamak, eğitim sağlık barınma vb gibi temel haklarını sağlamakla yükümlüdür.
Bir yandan eğitimi, sağlığı paralı hale getirip bir yandan da kömür dağıtılması sadece bir kandırmacadır. Bri yandan sigortasız kayıtsız işçi çalıştırıp bir yandan ramazanlarda iftar çadırı kurmak sahtekarlığın en başta gidenidir.
Tüm bu iyiliksever ve vicdani hareketlerde de yetmezmiş gibi bir de yolsuzluk yapılarak boğazlarına kadar pislik içine batmışlarken hala gözlerini “para” bürümektedir.
Ücretsiz sağlık ocağı açtı diye Dikili Belediyesi’ne, Kadıköy Belediyesi’ne dava açmaya koşa koşa giden iktidar ve onun yargı organları ise adresi belli kendisi belli suçlular için kılını kıpırdatmamaktadır.
Ya sosyal devletin gereklilikleri yerine getirilir ya da bu 2-3 yılda bir ortaya çıkıveren İhlas, Fener, Ampul gibi ışık hüzmeleri gözlerimizi yakmaya devam edecek.
Sosyal Haklar Derneği Yönetim Kurulu