Birçoğu yazıyor da, ben en çok Mehmet Ali Birand’ın yazdığına takılıyorum. Öyle bir üslubu var ki, karşısındakini gözünün içine baka baka kandırıyormuş izlenimi yaratıyor. Örneğin, DTP’nin kapatılmasıyla ilgili yazıları bu açıdan tipik. Aynı anda hem ‘demokrasiyi’ öpüyor, hem de kışla önünde ‘hazırolda’ duruyor. Bir bakıyorsunuz ‘AB kriterleri’ni şiirleştirmiş, derken ‘akreditasyon kriterlerinden’ bir senfoni besteleyiveriyor… Özetle […]
Birçoğu yazıyor da, ben en çok Mehmet Ali Birand’ın yazdığına takılıyorum. Öyle bir üslubu var ki, karşısındakini gözünün içine baka baka kandırıyormuş izlenimi yaratıyor.
Örneğin, DTP’nin kapatılmasıyla ilgili yazıları bu açıdan tipik. Aynı anda hem ‘demokrasiyi’ öpüyor, hem de kışla önünde ‘hazırolda’ duruyor. Bir bakıyorsunuz ‘AB kriterleri’ni şiirleştirmiş, derken ‘akreditasyon kriterlerinden’ bir senfoni besteleyiveriyor… Özetle Birand’ın bu ‘iki sandalyede aynı anda oturma’ macerası çok heyecanlı… Demokratlarla mı köşe kapmaca oynuyor, yoksa askerleri mi ‘tufaya getiriyor’ anlayan beri gelsin…
Dünkü yazısında Birand ‘hem nalına, hem mıhına’ dediğimiz yöntemin bir örneğini daha verdi. Ona bakılırsa, Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapatmamalı… Neden? Demokrasiye aykırı olduğu için mi? Hayır! DTP’nin kapatılması ‘işe yaramıyormuş’… Daha önce pek çok Kürt demokrat partisi kapatılmış, ama kapatmaların işe yaramadığı görülmüş… O halde DTP kapatılmamalıymış…
Birinci argüman böyle… İkinci argüman ise daha göz kamaştırıcı… DTP’nin kapatılması asıl ‘PKK’nin işine yararmış’… Zaten PKK, DTP’nin kapatılması için ‘dua ediyormuş’… Birand ‘işimize yaramadığı için ve tam tersine PKK’nin işine yarayacağı için DTP’yi kapatmayalım’ tezini savunuyor…
‘İşe yaramıyor, kapatmayalım’ demek, ‘işe yarıyorsa kapatalım’ demektir. ‘Kapatmayalım, PKK’nin işine yarıyor’ demek, ‘PKK’nin işine yaramıyorsa kapatalım’ anlamına geliyor…
Yani Birand, pragmatik. DTP’nin kapatılması çabalarını demokrasi açısından ele almıyor. Pragmatik açıdan ele alıyor. Yarar gözetiyor. Devletin yararını…
Ya birileri ona, bu parti kapatmalarının inkarcı, şoven, milliyetçi devlet egemenliği için çok işe yaradığını ikna edici bir şekilde anlatırsa… Ya bu kapatmaların PKK’ye çok ciddi zarar verdiğini kanıtlarsa… Birand o zaman ne yapacak?
Belli ki ‘kapatın’ diye bağıracak…
Bağırdığı zaman da, bir daha demokrasi sözcüğünü ağzına bile alamayacak. Birandların koştuğu ve koşarken başkalarına çelme takarak safdışı ettiği kulvar demokrasi kulvarı. Onlar bu kulvarda ‘demokrasi’ adına koşarak, gerçek demokratların, Kürtlerin, emekçilerin önünü tıkıyorlar. İşlevleri böyle… Böyle olduğu için uydurma tezlerle, DTP’nin kapatılmasına karşı timsah gözyaşları döküyorlar…
Gerçek şu: DTP’nin kapatılmasını önlemek günümüzün en önemli ve ivedi demokratik görevidir. Çünkü DTP’nin kapatılması demokrasinin zararına, askeri vesayet rejiminin yararınadır. Kapatma, inkar ve imha siyasetinin, militarizmin, AKP’nin işine yaramaktadır. Kapatma Kürt Özgürlük Hareketi’ne zarar vermektedir. Nasıl zarar vermektedir? Yasal partilere destek veren Kürt seçmen bu destekten yorulmaktadır. Umutsuzluğa düşmektedir. 1990 yılından bu yana geçen 18 yıl boyunca sürdürülen kapatma siyasetinin amacı da budur. AKP’nin son seçimlerde elde ettiği Kürt oyları, Kürt seçmende yaratılan yorgunluk ve umutsuzluğun geçici sonucudur.
Her kapatma binlerce ve binlerce parti üyesinin pasifleşmesine, en değerli kadroların yasaklanmasına ve yasal siyasetten dışlanmasına, giderek Zana ve Dicle ile arkadaşlarının örneğinde görüldüğü gibi ağır hapis cezalarına çarpıtılmasına, her defasında yeni bir parti kurmak için harcanan enerjinin heba olmasına, kapatma sonucu ortaya çıkan kargaşadan yararlanarak, Kürt Özgürlük Hareketi’nin saflarında yabancı unsurlar aracılığı ile bölünme tohumları ekilmesine neden olmuştur… Kapatma siyaseti yenik düştüğü gün Kürt Özgürlük Hareketi, yüzde on barajını bir gün içinde aşacaktır…
DTP’nin kapatılmasına en çok PKK sevinirmiş. Birand böyle yazıyor… Bozacı, ‘DTP’yi PKK kurdurttu’ diyor, Şıracı da ‘DTP’yi PKK kapattırıyor’ diye tempo tutuyor. Ne kadar inandırıcı değil mi? Şu mübarek Ramazan gününde Kürtlerin karşısına geçmişler, Hacivat-Karagöz oynatıyorlar… Gülelim ve geçelim…