Görüldüğü kadarıyla, ki son günlerde yayımlanan haberler bu yönde, »Çatı Partisi« konusundaki tartışmalar hızlanmış durumda. Mayıs ayında »Çatı Partisi öncü girişim grubunun« oluşturulmak istenmesi ve konunun kamuoyu ile paylaşılması sevindirici bir gelişme. 16 Mart 2008 tarihli Yeni Özgür Politika’nın başyazısında vurgulandığı gibi, belki dün erkendi, zamanı gelmemişti, ama şimdi tam da »Çatı«nın zamanıdır. Gazetede yayımlanan […]
Görüldüğü kadarıyla, ki son günlerde yayımlanan haberler bu yönde, »Çatı Partisi« konusundaki tartışmalar hızlanmış durumda. Mayıs ayında »Çatı Partisi öncü girişim grubunun« oluşturulmak istenmesi ve konunun kamuoyu ile paylaşılması sevindirici bir gelişme. 16 Mart 2008 tarihli Yeni Özgür Politika’nın başyazısında vurgulandığı gibi, belki dün erkendi, zamanı gelmemişti, ama şimdi tam da »Çatı«nın zamanıdır.
Gazetede yayımlanan haberde nedense »solda birlik« söylemi gözüme çarptı. Bence bu noktayı biraz açmakta yarar var. Ülkedeki toplumsal gerçeklik, özellikle de ulaşılmaya çalışılan hedef kitle göz önünde tutulduğunda, acaba »solda birlik« söylemi ne denli kapsayıcı olacaktır?
Kanımca böylesi bir partinin siyasal söyleminin geleneksel sol / sosyalist terminoloji içerisine hapsedilmesi pek doğru olmayacaktır. Oluşturulmak istenilen »Çatı«nın marksist anlamda bir »sınıf partisi« olmayacağı, olamayacağı çok açık. Kaldı ki, »Sol« olabilmek için mutlaka sol terminolojinin kullanılması bir zorunluluk değildir. Aksine, bilhassa kuruluş aşamasında daraltıcı olabilir ve gereksiz yere tökezletici ideolojik tartışmaların önünü açabilir görüşündeyim.
Türkiye gibi bir ülkede şöven-milliyetçi bir devlet yapısının onyıllar boyunca elindeki egemenlik araçlarıyla yönlendirdiği ve biçimlendirdiği bir toplumu kazanmanın yolunun, bu toplumun temel gereksinimlerinin, çıkarlarının ve istemlerinin politize olmamış geniş kesimlerin anlayabileceği, gerçekleri bilinçlerine çıkarmaya yardımcı olacak bir dilde ifade edilmesinden geçtiğine inanıyorum.
Solun kendi kendini tatmin edecek bir söylem, her ne kadar ideolojik ve teorik doğruları içerse de, solun, adına hareket ettiğini iddia ettiği kitlelere ulaşamıyorsa, lafazanlıktan başka bir şey olamayacaktır. Solun varoluş gerekçesi olan kapitalizm eleştirisi ve »insanın esirleştirilen, hor görülen, aşağılanan ve sömürülen bir varlık olmasına neden olan tüm koşulları alaşağı etme« hedefi elbetteki solun gündeminden düşmemelidir. Ama ortaklaşmayı hedefleyen bir »Çatı« salt solun birlikteliği anlamını taşıyacaksa, yetersiz kalacaktır.
Bu nedenle, başta emekçiler ve ezilenler olmak üzere, geniş kesimlerin taleplerine tercüman olacak, kitleleri sarsacak, onları kucaklayıp harekete geçirecek bir söylemin seçilmesi gerektiğine inanıyorum. »Çatı« bunun için en başta inandırıcı olmalı, güven kazanmalı, bu güveni koruyabilmeli; gerçekçi olmalı, yapılabilecek olanları yapabileceğini ve yapabilme ısrarı ile kararlılığında olduğunu kanıtlamalıdır.
Bunu kanıtlamak için uygun bir »zaman penceresi« ile karşı karşıya olunduğuna inanıyorum. Böylesi bir dönemde kararlılıkla harekete geçmenin; muhtemel yenilgilerden, yapılacak hatalardan ve sayısız engelden çekinmeden, deneye deneye, düşe kalka da olsa ortak çatının kurulması; muhalefet hareketinin örülmesi, alternatif olunduğunun ilân edilmesi bugünün en ivedi görevidir.
Doğru zamanda atılan doğru adımın, çakılan en küçük kıvılcımın dahi egemen koşulları sarsabilecek ve değiştirebilecek potansiyelleri uyardığını tarih defalarca kanıtlamıştır. İşte bu noktada »sol«a önemli görevler düştüğü kanısındayım. Öncelikle örgüt egoizmlerini ve »dükkâncı« yaklaşımları aşmanın olmazsa olmaz bir koşul olduğunu düşünüyorum. »Çatı Partisi« gibi bir siyaset aracını oluşturmanın, herkesten önce »başka bir dünya« inancında olan ve o dünyayı gerçekleştirme arzusunu taşıyan sol için, sosyalistler, devrimciler, marksistler için bir temel görev olduğu inancındayım. Solun göstereceği özveri, tarihsel yanılgıların ve yenilgilerin etkisini giderecek, kitlelerin güvenini sağlayacak, kapitalizmin tılsımını bozacak ve solun inandırıcılığını yeniden örecektir.
Bence, egemen odaklara karşı bir alternatif olacak ve güçlü bir toplumsal muhalefet hareketinin motoru olma görevini üstlenecek bir »Çatı«nın oluşturulması, bugünkü koşullarda en devrimci, en marksist, en ileri tavırdır. Alman işçi hareketinin önderlerinden Ferdinand Lassalle’in dediği gibi »en devrimci eylem, neyin ne olduğunu söylemektir«. »Çatı«yı oluşturmak isteyen dinamiklerin bunun gereğini yerine getirmemeleri için hiç bir neden yok – kendi basiretsizliklerinin haricinde.