2007’nin ödemeler dengesi tabloları yayımlandı. Böylece Türkiye ekonomisinin dış dünya ile ilişkilerinin bir yıl boyunca nasıl seyretmiş olduğunu gözleyebiliyoruz. Özet verileri kullanarak bugün bir ilk bilanço yapalım. Türkiye ekonomisinin son yıllardaki gelişme biçimi ve doğrultusu büyük ölçüde dış kaynak hareketlerine bağımlı hale gelmiştir. Bu nedenle ödemeler dengesi verilerini, yabancı kökenli sermaye hareketlerinden hareket ederek sunuyoruz. […]
2007’nin ödemeler dengesi tabloları yayımlandı. Böylece Türkiye ekonomisinin dış dünya ile ilişkilerinin bir yıl boyunca nasıl seyretmiş olduğunu gözleyebiliyoruz. Özet verileri kullanarak bugün bir ilk bilanço yapalım.
Türkiye ekonomisinin son yıllardaki gelişme biçimi ve doğrultusu büyük ölçüde dış kaynak hareketlerine bağımlı hale gelmiştir. Bu nedenle ödemeler dengesi verilerini, yabancı kökenli sermaye hareketlerinden hareket ederek sunuyoruz. Aşağıdaki tablonun ilk beş satırında gösterildiği gibi, yabancı sermaye girişleri, cari işlem açığının ve yerli aktörlerden kaynaklanan kayıtlı ve (“hata/noksan” kaleminde gösterilen) kayıt dışı sermaye çıkışlarının karşılanmasına; ayrıca rezerv birikimine (“eksi” işaretler, rezerv artışı anlamındadır) tahsis edilmiştir.
***
2007’nin bir önceki yılla karşılaştırılması neler gösteriyor? Tablonun kalemlerini ve birkaç ek bilgi kullanarak kısaca belirtelim:
• “Dış kaynak hareketleri” üç farklı biçimde ölçülebilir. Birincisi, tablonun ilk sırasında gösterilen yabancı kökenli sermaye girişleridir. Bunlar, bir önceki yıla göre yüzde 2.6 oranında gerilemiştir. Yine de 55 milyar doların üstünde çok büyük bir rakam söz konusudur. İkinci “dış kaynak” hesaplaması yabancı, yerli ve kayıt-dışı sermaye hareketlerinin net bilançosundan (“net sermaye hareketi” toplamından) oluşur. Bu kalem 2007’de bir önceki yıla göre yüzde 20.2 oranında artmıştır. Yabancı sermaye girişleri düşerken “net giriş” nasıl artıyor? Ana etken, yerli banka, şirket ve bireylerden kaynaklanan sermaye çıkışlarının 2006’ya göre yarı yarıya azalmış olmasıdır. Bir anlamda yerli sermaye çevrelerinin dış dünyada rezerv biriktirme eğilimleri düşmüştür. Üçüncü olarak, “dış dünyadan net aktarım” diye anılan bir “dış kaynak” kavramı daha vardır. Bu, cari açıktan, kâr ve faiz transferlerinin net toplamı çıkarılarak elde edilir. Bu rakam da 2007’de yüzde 22 oranında yükselmiştir.
• Kısa dönemli büyüme süreci dış kaynakların hacmine ve yıllık değişme doğrultusuna (artışların süregelmesine) bağlıdır. Yerli aktörlerin davranışları ve kayıt-dışı işlemler de katkı yapmakla birlikte, dış kaynaklar son tahlilde yabancı kökenli sermaye hareketleri tarafından belirlenir. Bu kalemde 2007’de gözlenen durgunlaşma, büyüme hızının da aşağı çekilmesine katkı yapmış olmalıdır. Dünya ekonomisindeki belirsizlikler dikkate alınırsa 2008 için iyimser olmak mümkün görülmüyor.
• Bir diğer ciddi sorun, büyüme ile cari açık arasındaki bağlantının bozulma eğiliminin 2007’de de sürmesidir. 2006-2007 arasında millî gelir (en iyimser tahminle) yüzde 5 dolaylarında genişlerken cari işlem dengesinin artış hızı yüzde 18’e ulaşmıştır.
• Sermaye hareketleri içinde yabancı kökenli sıcak para akımları son beş yılda ilk kez “net çıkış”a yönelmiştir. Yabancıların hazine bonolarından ve YTL mevduatından çıkışları ile yerli bankaların kısa vadeli dış borçlarını azaltmaları etkili olmuştur.
• Yabancı kökenli net sermaye girişlerinin yüzde 51.2’si dış borç yaratan kalemlerden oluşmuştur. Dolar/euro arasındaki çapraz kur hareketlerini dikkate almazsak, 2007 sonunda Türkiye’nin dış borcunun 236 milyar dolara yükselmiş olması gerekmektedir. YTL kredilerinin yüksek faizlerinden kaçan özel sektör dört nala dövizle ve dışarıdan borçlanmakta; ekonomiye önemli bir kırılganlık etkeni taşımaktadır.
• Yabancı sermaye girişlerinin diğer büyük öğesi ise 21.9 milyar dolarlık doğrudan yatırımlardır. Bu rakam büyük ölçüde “mülkiyetin yabancılara devri”nden oluşmaktadır. Siyasi iktidar devlet malını, burjuvazi ise kendi varlıklarını beynelmilel sermayeye devretme eğilimini sürdürdükçe doğrudan yatırımlar yüksek düzeylerde seyredebilecektir. Sonuçlarını ileride tartışacağız.
***
Dış dünyadan gelebilecek her türlü çalkantıya karşı Türkiye ekonomisi fevkalâde kırılgan bir konumdadır. Daha da önemlisi iktidarın elinde herhangi bir savunma aracı yoktur.
Başbakanın asabi ruh halinin arkasında, herhalde tesettür kavgaları değil, uzmanlarının bu doğrultudaki teşhisleri yatmaktadır.